Gaziri -Köyönü Akbük Şiiri - İbrahim Çel ...

İbrahim Çelikli
1151

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Gaziri -Köyönü Akbük

Akbük

“-geceleri zifiri karanlıkta bile
dama çıkınca
ya;
göv yüzünde asılı
yeni galaylı zini ğibi
dıkkatlı bakınca üsdüne düşüvüceğmiş gibi gelir
sabaha garşı
gölü yarıp sana ğadar uzanmış
sanki kucaklayacak
sarıp sarmalayacak gibidir
ay

ortalık pamparlakdır.
veya(hu) t da
yere düşmüş bi civa topudur
göl

ve sen hemen o günün sabahı
el değmemiş, gün görmemiş güne
henüz güneşin yakmadığı tertemiz
kekik kokulu havayı
ciğerlerine çeke-çeke
başlarsın

sabahın ayazı, serindir, üşütmez
canlanırsın, kırıtmaz
çok geçmez hapşırmaya başlarsın
“-çook yaşa” deyen bulunmaz
sadece komşu köpekleri uyandırmış olmalısın
yüzünde bir uykuya kanmamışlık

daha
sabah serinliğinde
başlar güzel bir telaş
kibrit, tuz, akşamdan tavlanmış ekmek,
yola çoktan koyulmuştur
kafileden birileri

kestirme eski Taşyol’da sürçülüverecek gibi
her adımında kayıp-düşmesine ramak kalmış
eşeğin nalları altında ezilen yoldaki çiğillerin sesi
arada bir dik yamaçlarda yankılanadurur
erken kalkılıp yol alınmış

##
kalabalıklaşır yol giderek
ve sen kendi başınasındır artık
eşeğin arkasında,
elinde söğüt dalından deynek
umutla barışık
kuyruğu yukarı kalkık köpek
kah ileride
kah yoldan çıkmış
kah geride kalıp yetişme telaşında
burnu neredeyse yere sürtecek
koşmakta,
arka ayağını kaldırmış,
neredeyse devrilecek
illa her taşa,
her çalıya siğecek

bir-kaç kişi arasında
başka birileri üzerine
bir yarenlik tutturulmuş
söz konusu kişilerin hoşuna gitmeyecek
birileri kelek tarlasına dönmüş
hışır toplamaya
kökenine saklanmış
olgunlaşmaya yüztutmuş birkaç kelek

tatar arabasıyla sebzeliklere
bizden önce varanlar
elleriyle dokunmadan kökene
bostan yolmuşlar
“-elle dokanıldı mı acır”mış
“-başını kesip birbirine sürterek
acı südünü alsan da
fayda etmez,
mideyi yakar”mış

yeni başak bağlamaya başlamış soğan
pırasanın taze yapraklarından
sütlenmişte olsa marul
acı da olsa tere
baharda yatırılmış
domates kökenleri içinde gezinilmiş
etek dolusu firenk
pembesi bile bulunmuş

çiçeği götünde sivri biber
bir hapaz fasille
on kadar bamıya
barnak kadar bi kaç badılcan
sulanan yerlerden
çiçeklenmeden temizlik

bir taraftan yardımlaşa çekilmeye başlanmış
tulumba
kovalar dolusu su verilmiş karıklara
kuyu suyundan yüzlere su çarpılmış
ham, çorak toprak suyu olsada
“-korkma bişiy olmaz dinlenik”miş

###
tekrar çıkılmış
Hoyran Ovasını baştan başa kateden yola
yol alınmış
Koca Çayırı yarıp geçen yola
sapılmış
suyla çalılığı ayıran bahçeler arasına
bahçeliklerin arasından geçen yola
batılmış
yoldaki yolakların ıslattığı çamura
izi bırakmış atarabalarının
sudaki gölgeleri engellenmiş
kavak, badem, erik, kayısı ağaçlarının

tekerlek izleri, eşek nallarına kurban edilmiş
yarma içine koca taşlar döşenmiş
birkaç arabalı geçsin için
eşekliler düşünülmemiş
ama eşekleri var
oradan geçecek hemen herkesin
şimdi eşekten ineceksin
cilbiri eline alıp karşıya geçeceksin
eşeği yularından çekeceksin
sakın boz eşşeğin inadı tutmasın
kırmadan yeni toprak testiyi
çamurda kalmadan pappayın teki
şanslısın,
geçen başka bir eşeğin peşi sıra
geçirmişsin eşeğini
sen de artık delikanlısın
Allah nazardan saklasın

####
Alamurat’ın sebzeliği
Sülünün Muratın değirmen yeri
Gaziri Mezarlığına Fatihalar!
Koca Kavak Kayalığının altından
büngülder Kayabunar

Köyönünde, Aşşamelle yol ayırdımında
birkaç köpekli tolların arasından
Eyvaz, Bozayak, Eyvazın Murat, Kara Osman
bağda-bahçedekilere selam verilmiş
kuş cıvıltıları arasında söğütlükten geçilmiş
yolumuz keskin ağaç gölgeleriyle kesilmiş
gölgeler yol yol yüzümüzü okşayıp geçmiş

Karakayanın dibinde
yeni evli bir delikanlının öldüğü tolun yıkığıyla
hüzne gömüldük
ve hiç beklenmedik bir anda
karşı-karşıya geldiğimiz
bambaşka bir renk Akbük
bahardan bahara
ya da
“-bayramdan bayrama ev sıvasına•
Akbükten toprak götürürdük”

bir patikayla Akbükün büküntüsünü dönüp
daha tepenin arkasını görür-görmez
sırta çıkınca saçları uçuran
yüzü serinleten bu hoş yel her zaman esmez
bir kemer gibi kıyı boyunca gölü sarmalayan
hafif hafif, birlikte rakseden kamışlar
püsküllenip sararmaya başlamışlar

kamışlar arasında yaban ördekleri
batıp, bir başka yerden çıkmakta
ve ilerisinde hasır gibi durgun su
oynaşan balıklar
iç içe geçmiş halkacıklarla
engin maviliği süslüyorlar,
avlıkçılara yine gün doğdu

#
balıklarla yarışmacasına
coşkuyla fırlattığımız taşlar
uçurumdaki çalılıklara kadar
hemen yanıbaşımızda
bir vazo gibi
Belenardında Mıdık Musa’nın bahçesi
Akbükte, karatoprakta envayı çeşit yeşil
domates, kayısı, yaz elması, kavak
su motoruyla gölden su basarak

eşeklerin yükü indirildi söğüt altına
heybeler ıslatılıp testiler hıfzedildi
delikanlılar koşturdu
yukarılardan
kuru çalı-çilpi toplamaya
çok geçmeden bir kayık
süzülerek yanaştı kıyıya
çocuklar sevinçli,
gençler meraklı,
büyükler endişeli

ayaklarımız ıslanmadan
kucaklanarak kayığa bindirildik
özellikle arkaya istif edildik
“-sarkmayın, dıkkat edin düşersiniz” diye
endişeler dile geldi
burnundan geriye yiterek kayığı
yanık tenli bir abi
uzun bir sırıkla
yönümüzü deryaya çevirdi

sandık içindeki
kıskaçları açık istakozu merak ederler
“-aman ha elinizi böcüye gapdırmayın”
diye ikaz edildiler
kol atıldı,
bir daha
bir daha motor çalıştı,
irkildik
kayıkla sanki gölü şak ediyor gibiydik

köydeki üç motorlu kayıktan biriymiş
Dırdır Mustan’ın kayığı
tur atıp, manevradan sonra Dutlar’a yanaşıldı
bir coşkuyla kayıktan atlayıp onca çocuk
yarışırcasına taş basamaklardan tırmanıp
Alacinler’e koştuk

kimi “gavur mezeri” dedi, kimi kilise
kayaya oyulmuş odalar,
bizim evlerden geniş
arkada büyük bir yer daha vardı
oraya nasıl ulaşılırdı
“-ne bileyim nereden,
Hıristiyan hocası gelip bura yerleşmiş
zahar duşmanlarından sinmek uçu yünseğe yaptı”

duvara oyulmuş silah, kap-kacak yerleri bile vardı
“-Allah Allah”
“-gavır zenatı”
“-hinci nerdeee”
diyerek hayretlerle anlatıldı

motor gürültüsü içinde bağırarak konuşan,
hatta türkü söyleyenler
ve elini suya daldırmak isteyenler
üç taşı sacayağı yapıp
bir dığan “domatiz gavıracan
üsdüne yımırta gıracan
melemen yesin boklu kebab yeme(ye) cekler”

“-Çakır İmine’nin Tahir adet etti melemeni
ünverste de okuyokan Angara’dan geldiydi
neydiyomuşuyuz,
ne goyomuşuyuz,
ne gonuşuyomuşuyuz, yazdı-cızdı ğetdi
Allah var, ne yalan söyleyen biz bilmezdik
domatize yımırta gırılıp yenil(e) ceni”

“-gı aba madem enkini etdin bamnesini,
badılcanını da do(ğ) ra da
endeki türlü ossun
yımırtayınan ben zalata edeyin,
üsdüne de çökelek ekelim
herkeş bi cingen aşı yesin
Ümmet-i Müslüman
pıransa çomacına talim etmesin”

“gayrak taşın üstünde
ataşa verdiler çıtıraklı çalıyı
orta yeri duman gapladı,
alaf dersen dam boyu,
Sadıllah ataşın üsdünden atllatdı
cümbür-cömat çoluk-çocu(ğu)

közleri eşeleyip
gızgın daşa balıkları
temizlemeden bile yatırdılar
üsdüne köz hüğdüler,
alaçiğ demeden
ıccık sonura gapışdılar
guyru(ğu) nun yandan
derisini dutup galdırıvırıyon çıkla et,
gılçık-mılçık, hakgetire
üsdüne de
Mıdık Musanın bağdan goruk şırası,
büber, domatiz, sovan
barnaklarımızı yalaya yalaya yedik
çığrış-bağrış seyralık etdik.”

“-kayıkçının çırağı bize
yüzüşünü seyrettirdi
bizden oldukça ileride -boy verdi -
epey sonra,
adeta zıplayarak
bir başka yerden
su yüzüne çıktı
büyüklerimiz bizimkileri
“ilerilere getmen” diye azarladı
ondan altda galmamamızı engelledi

ebemi kuma gömdük,
yüzüne gölge gerdik
kıyıdan topladığımız
kayrak taşları suda sektirdik
birileri (tabi herkeş kendi çocuğuna)
kocaman taşı “commp! ” badak
suya atana terslendi
misafir çocuklara
bir de ağabeyme
kimse bir şey demedi

Daşevin garşısında
Tekdutlara varmadan daha
söğütlerin altında
neşeliydik hep bir arada
göle gitdik
çoluk-çocuk
çoklarımız hayatında i(l) k diba
Alac(a) ineri ğördük
ataş üsdünden tünlüdük
yımırtaya domatiz gırdık
seyralıg ettig,
seğirtdik
yedik-işdik
ik diba
işe-kayda boş verdik

işde öylesine;
bi ğün geçirdik
neyimiş piknik
(st) cik cik”

birilerine göre de “gökgörmediklik”
“varsın olsun”
keyfetdik
sanki kıyasılar
çatlasınnar”

“sefamız olsun
yan geldik yatdık
çamıra batdık
Daşevinin
anacındaydık
adamlar gayanın yüzüne ev yapmış
Akbükün daha ilerisi de varımış
ik diba iş-işlemedik ömrü hayatımızda
domatize yımırta
nerden bilceğdik
okumaya gedenner
mamir olup gelenner olmasa
iş-gayıt bi yana
yarın işlenivisin
dövletimiş ataşdan atlama
Allah dövletimize zöval vermesin
Mamir olmak varımış ha! ”

İbrahim Çelikli
Kayıt Tarihi : 16.2.2007 08:56:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Fatma Aras
    Fatma Aras

    HARİKA ŞİİR YA ....KEYİFLE OKUDUN ..YÜREĞİNİ KUTLARIM

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

İbrahim Çelikli