Şairler gönül bahçesinin bülbülleridir
Şiirler aşk çiçeklerinin gülleridir
Şair ve şiir gülistan sünbülleridir
Selam size şairler,kumrular ve bülbüller
Selam size aşıklar selam size ozanlar
Gönlünden geçen sevgileri yazanlar
Kiminiz Veysel kiminiz Köroğlu
..
10]Ben de, o günü ve o günün Dünya şartlarını, en iyi Gazi anlamıştır, diyorum. Aykırı bir şey olabilir mi? Öyle olmasa idi, Gazi'nin başarısını, hutbe okuttu da, mevlitler verdirdi de, diyerekten belirtmek, söz konusu olur muydu? Mevlit okutmanın, hutbe verdirmeye değin bunların dik alasını, saltanat ve hilafette çok çok yaptı. Ama kaçınılmaz sondan kurtula bildiler mi ki? Gazi hutbe ile doğrulsun du!
Gelelim kurtuluş savaşı arifesinde ve esnasında olan, gerek Çerkez Ethem, gerek Çapanoğlu ve diğer dağa çıkan efelerle ilgili anlatılanlara. Bunlar etrafında örülen efsanelerden bir kaçı şöyle bir genellik tanımlaması üzerine kurgulanmış umut kesmemeye ilişkin beklentiler yaratmadırlar. Bunlar ölmezce olan efsuna şerbetliklerle vardırlar. Herkesin gözü önündedirler, ama görülmezler. Bunlara, kurşun işlemez. Gece kimseler görmeden gidip, düşman sathında düşman kellesi alıp gelirler vs.
Bunlar ve bu gibiden benzer ce olan nesnel gerçekliklerlen ilgili olan, ama nesnel olanı anlamaktan, analiz etmekten üşenip, akıl yormaktan kaçınan kimselerin, sorgusuz sualsiz kiplendikleri abartılı olan efsanevi yanlar taşırlar. Yine bu türden nesnelci anlamaları anlayamamanın ve olaya değin savaş yönetme sanatının başarılarını Atatürk’ten tebid (uzaklaştıran) edenlerin, belki de yakıştırdıkları bulut menkıbeleri vardır. Bu anlatımlar, akademik bir dille söyleşip, analiz ve kuşkuları etrafında, anlamlara varmak, kişi bilgi genişliği ile anlaşılır kılabileceği bir durumdurlar da.
Çanakkale savaşında, komutanlığın (Mustafa Kemal'in) yönetimsel dehası görülmezden gelinip, güya bize yardım eden, düşmanı sarıp yok eden tinsel bulut. Bu bulutun sağladığı güya marifeti Mustafa Kemal'in öznel bilinçli kafasına yakıştıramayanların, Gazi'nin üstün başarısını, kıskanmaları ve küçümsemeleri basitliğidir. Madem öyle idi de, neden 250 bin kişimizin ölmesini beklediler?
..
Otuz tonluk değirmen taşları
Çiğniyor umutlarımı bu akşam
Üç milyar yıldız seyrediyor
Bu sonu gelmez çilekeşliğimi
Nerdesin.....? .....? .....
Hayal kuyumu görme
Doldu taştı gözyaşlarımla
..
Bir kere şunu vurgulayalım. Kurtuluş savaşı kolektif bir gücün eseridir. Kolektif gücü çekimleyen, kristalize eden ve yöneten bilinç merkezi, Sevgili Mustafa Kemal, önderliğidir. Kurtuluştu kolektife gücün, Atatürk'e simge edilmesi olayı, pek doğal ve sosyal diyalektikte bir zorunluluktur.
Bu tip kolektife parçalı gücü imleyen ve güden düşünce, parçalı güçlerin her hal aşamasıyla; sürekli bağıntı ıra olmasındandır. Bir sosyo toplumsa parçalı oluşmaların haberdarı, koordinesi vs. olan ve sürece akış veren, süreci eşgüdümle senkronlayan bir öznel merkez gücünün olması zorunludur. Bu hal böyledir diye Sevgili Atatürk, sürece rast gele bir önder kılınmış değildir. Bu iyi biline.
Üreten ilişki bağıntılı toplumun merkezine, emeği ve emeğin üreten paylaşan girişendi düzenlenişini koyamayan toplumlar; hem sosyal alanın, hem toplumsal alanın hareket merkezine; birinci türden olan öznelcilikle, hemen her şeyin özeğine de bu tür hipotetik gücü koyarlar!
Sosyal anlamalı aidiyetçe oluşmalı bir düzenlenişin, öznel hareket belirlenimleri olanlar; sonsuzca değilse de, onlarca yıl içinin söylemi olurlar. Bu tür gerçek söylemli tutumluların bir ucu, özne nesnel yer zaman bağıntılıdırlar. Bu kabil tarihi tutumlar somut oluşla, hipotetik yansır ve yankılanırlar.
..
Gazi olmuş her taşı kan ile toprakları
Arındığı mekândır Çanakkale geçilmez!
En kanlı ve en şanlı tarihin yaprakları
Barındığı mekândır Çanakkale geçilmez!
Kınalı kuzu gibi başa kına yakarak
Mermisi bile yokken süngüsünü takarak
..
KERİME ANA
Kerim Ana kerimdir naiftir vatanseverdir her zaman
Kerime Ana merttir cömerttir onurludur her zaman
Kerime ana vefalıdır sevecendir evlat canlısıdır
Kerime Ana gerekirse vatanın için canını verir
Kerime Ana keremlidir ariftir vatanseverdir her zaman
..
20*
İstemem tek bir an senden ayrılmak,
Sen beni bırakma, aman Erzurum.
Tabiat kudreti senin dağların,
Avrupa ‘lı eder seyran Erzurum.
Ellidört minaren ündür semada,
..
Yıldızlara şiirler yazar sürekli adam
Doğru dürüst gökyüzüne bakmadan.
Adamlığına bakar durur aynada
Ne kadar adamdır sorar durmadan.
Yaşar ya ne pimdir, ne el, ne bomba
Bir bütün sorgulamasıdır ayrıntı tuzaklarda
..
Yemyeşil dağlarım güzel ovalar
Ölürüm de vermem bir karış toprak
Türkün orduları düşman kovalar
İstese de vermen daldan bir yaprak
Yediden yetmişe sevdalıyız biz
Güzel ülkemizin üç yanı deniz
..
......... Savrulan polenlerin arasında sığınacak yuva arayan tek kanatlı serçeydim sürüden kovulmuşluğumda... Kırılmış, horlanmış, dışlanmış, kurtlar sofrasının orta yerine bırakılıp akıbeti gülerek izlenen şaklaban gibiydim bir başınalığımda... Direnmek onurdu...
......... Emekçi kuş sürüleri, militarist leş kargaları tarafından Taksime ulaştırılmamak için coplanırken tek kanadımın tüyleri, rüzgâr yeleli atların ve kahverengi aslanların yelelerine özenircesine diken gibi, çivi gibi dimdik oluyor, rüzgâr kulaklarıma kışkırtıcı şarkılar fısıldıyor, tahriklere açık bıraktığım yüreğime biber gazı ve gaz bombaları yağıyordu... Üstelik ne bir hastanede nede aidat ödemediğim bir sendika önünde değilken...
......... Vadi yeşil elbiselerini giymeye başlamış ve ani çıkan lodos güneş görmeyen yosunlu kayaların üzerine, toprağa ilk düşen yağmurun yaydığı toprak ve çimen kokularına inat şarkı söyler gibi düşüyor, damlıyordu... Yosunlardan yansıyan sesler, karıştığı rüzgârla valsında provakatif eylemini çoğaltıyor, tahrikleri buyur eden yüreğimin bam teline güm güm vuruyordu kabul etmemin onurunda...
......... Transatlantiğin yol alışında buz dağına çarpışı gibi acı ve görkemli değildi ama her canlının içinde yer eden türden kıpırtılarla uyanırdım güne ve gün uzun gün hiç bitmeyecek de olsa tek kanatlı yaren yanımdı dik tutan ve direnmemi sağlayan... Rüzgâr ve lodos görevini yapmanın ahengiyle çoktan ufuktan kaybolmuş, meydan aç kurtlara direnişe hazırlanan serçeye kalmıştı...
..
Dişi kırılan bir hayalet gibi sokulduk nabzına zalim olanın
Bir sigara öncesi biber gazı iyi gider
sonra belki nikotini yüksek bir sigara.
aşıklar bilir de kıymetini elbet üç beş fidanın
koskoca devlet bilmez
çay içmediğinden.
..
Klişeleşmiş cümleler işitmekten bıktım,
Tıktım kulağımı otodidakt yan sanayi aşıklarına.
Duymam gereken hatalarını gizlemek için yolda yapılan tembihler, ne hakla?
Aynada ki ile uzlaşmak yetmez, evvelden sevgilim diye hitap ettiğin delikanlı ile yorgan altında çektiğiniz, yeni yetme veletlerin izlemesinin uygunsuz olacağı filmin telif hakkı en azından onun arkadaşlarında da var.
Şimdi beni kandırmaya etme cürret.
Hoşuna gitmeyen göbek adını bilenlere karşı kamufle ettiğin sürtük yanını ayağının kabı farzet ve yalın ayak konuş benimle.
Sakın susma ve pusma zamane aşklarına açtığım savaşta gazi düşen sol yanımın yollarına.
..
Geziyorum bu cennet vatanın her bir yerini,
Gezdikçe görüyorum güzelliklerini,
Domaniç yaylasında, kayının otağlarını,
Gezdikçe sende seversin Anadolumu,
Serpilmiş evliyaların her biri her yerde,
Tapu kesmiş vatan demiş mezarının olduğu yerde,
..
Gaziler günümüzde yine bir aradayız
Birliğimi bozanı biz dost mu sanıyoruz
Gaziler günümüz de toplandık buradayız
Yüzümüze güleni biz dost mu sanıyoruz
Düşmanların hedefi ülkemizi bölmektir
Türkün kutsal görevi vatan için ölmektir
..
Körfeze bir bilezik Osman Gazi Köprüsü
Uzaklar yakın olur iki yakanın süsü
En kısa mesafede Hersek’le Dilovası
Kuş misali geçerken dünyanın arabası
Gelişen Türkiye’nin azminin son çabası
..
ŞEHİT ADAYI
Babam beni yetiştirdi, gönderdi askere,
'Vatan uğrunda oğlum: Ver Can' diye...
Annem dediki: 'Yavrum, sütüm sana helâl.
Sen ölmeden düşmesin yere hilâl',
..
A benim limanı rotası doğruya mühürlü gönül dümenim.
Seni sandılar kağıttan gemi
Alaboraya kalkıştılar gülüşüp,değil mi
Sen ki mayınlar arasında patlayan gazi
Zaten ziyadesiyle güçlük yenmedin mi
Kahkahalarla karşılayacak kadar güçlenmedin mi
Sus benim güzelden ezelden anlayan mağrur yüreğim.
..
Sonra birdentüm sesler kesiliveriyor Elifim. Bedenim iş makinesiningövdesini çekip koparttığı, kökü toprakta kalan ağaç gibi Elifim. Bir tek kesif barut ve yanık et kokusu duyuyorum. Yüzümün toprak parçalarıyla kaplandığını farkediyorum sonra sonra. Arkadaşlarımın bağırarak koşuşturduğunu görüyorum karanlıkta. Mayın
Bakıyorum apansız
Ayağım yok Elifim. Parçalanmış, kanımla ıslanmış, yanmış pantolonumun ve kopmuş ayağımın farkına varıyorumasıl bu an
Peki nerede postalım? Postalsız ne yaparım ben? Peki ayağıma yapışmış çorabım, böceklerin ısırdığı asker yaralarım nerede?
Bilirmisin Elifim, ben kendimi bildiğimden beri böyle tomurcuk ağlamamıştım hiç
Başımı okşadı Abdullah üsteğmenim.Düğün dağınıngelinlerinden olamadıkbe komutanım dedim ona
Asıl sen oldun oğlum dedi. İşte o zaman aklıma anamın elime yaktığı kına geldi Elifim.
..
3]Şiirdeki, şiir boyunca süren, ironiyi görmezden gelip, şiire değin eleştiri konuyu, din ve cami eksenine çekiştirip, insanlar düşüncesinde hassas olanın konumuna oturtulmaktadır. Bu türden haller, bu tür çalışmayı, ziyan okumaktır. Kendi kendimizi paralize etmenin, uyuşturulmanın, inandırılmışlığımızla yüzleşip, kendimizden ürkmektir. İçerik şiir çalışmanın işlenişinde, bu tür hassaslığı hedef alan konu hiç yoktu. Hiç söz konusu da olmadı. Düşünmedim bile. Ama bu vesile ile ben de bu konudaki fikrimi belirteyim. Çünkü bu türcü sığ anlamalar, ileride karşı devrim olacak bir yanılsamaca olmaktadırlar!
Siz eğer bu türden din cemaat söyleyiş eksenli bakışlarlan, özgürlüğümüzü ve kurulan cumhuriyetimizi ve dahi bağımsızlığımızın felsefesini; kendi gayesi kendinde odaklı nesnel bir eksenleşme olaraktan göremezseniz yanılırsınız. Yani Kurtuluş savaşını siz, rotasız ve direksiyonsuz bir süreç gibi görürsünüz. Direksiyonsuz süreci bir araba gibi düşünürsek; arabanın tekeri, aksı, şaftı, rotilleri vesairesi taşıtı bir yere doğru götürürdü. Ama nereye giderdi?
Sonuçta arabanın işleyişi için uygunsuz olacağı bir yere doğru araba, dereye giderdi. Ya da, ileride; kitlelerin gayesi olacak yoldan, çıkardı. Hedefsiz bir sürükleniş olurdu. Direnişlerin; vatan vaazlarının; komutanların tutumlarının; böylesi rotasızlıkla, kontrolsüzlükle, her kafadan bir sesle; bir hareketin gideceği hiçbir yer yoktur.
Görülmektedir ki bu tür, din iman eksenli, dünyayı tek tip at gözlüğü ile gören bilinçsiz söylemldirler. Bu tür eylemlerin, bir kendilik olacaklı çekimleşme alanı olmadığını söylemektir. İkinci olaraktan da, bu tür eylemler odak eksenli olsalar bile, kendi amacını ve gayesini taşıyamayacak bir keşmekeş olurdu. Gibibisinden anlamalar çıkarmak olasıdır.
..
Siyonist asıl adı, vampir ise soyadı
En kahpe namluları masumlara dayadı
İsrail Akdeniz’i al kanlara boyadı
Yaraları sarmaya geleceğiz hepimiz
Yiğit isek bu yolda öleceğiz hepimiz
..