GAZİ ŞİİRLERİ

GAZİ ŞİİRLERİ

Sinan Karakaş

Mana ile dönmekte bilinsin ki çarkımız
Münafığa muhalif düşüncede farkımız
Şehadetle taçlanır, mezar denen parkımız
Ya şehidiz ya gazı, yoktur bunun ötesi
Allah için alınır, müminin her nefesi
..

Devamını Oku
Halil Manuş

HATLAR KARIŞTI

Hatırlamaz olduk şanlı mazimizi
Ne şehit bilir, ne gazi tanırız
Hatlar karıştı… Ne kötü, ne iyi?
Bizden başkalarını yok sanırız

..

Devamını Oku
Sinan Karakaş

Gazi dört ayaklı minare,
Yara kanıyor yüreğinde,
Bejın ev çı afatu are,
Tüm değerler müebbete mahkum
Ne yazık değerler sürgünde
..

Devamını Oku
Adnan Şahin

Ben gaziyim dostlar
Gurur duyyorum kendimle
Başkası beni ilgilendirmez
Mutluyum ben bu halimle

Ahmet için mehmet için gazi olmadım ben
vatan için gazi oldum
..

Devamını Oku
Ahmet Emer

SAYIN YSK BAŞKAN VE ÜYELERİ," sizin seçimlerdeki tutumlarınız yüzünden Frankeştaynlar ürüyor! .. Ülke faşist diktatörlüğe gidiyor! .. Yarattığınız ejderha sonunda sizi de yiyecek, bilmiyor musunuz? ! . Yarattığınız ortamdan memnun musunuz? Vicdanınız varsa hiç kanamıyor mu,rahatsız olmuyor musunuz? ! . CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNDE DE AYNI TUTUMUNUZU SÜRDÜRECEĞİNİZ KANISI VAR. ADAYLAR ÖZELLİKLE BAŞBAKAN GÖREVİNDEN AYRILMAYACAKLAR MI? DEMOKRASİNİN GEREĞİ BUDUR. DİKTATÖRLERİ KORUYUP KOLLADIĞINIZ SÜRECE HALK VE VİCDANINIZ SİZİ NEFRET VE LANETLE ANACAK, PEŞİNİZİ BIRAKMAYACAKTIR.
TAZİYEYE GİDİŞİNDE ACILI HALKI YUMRUKLA, TEKME İLE, COP VE BİBER GAZI İLE, TOMA SUYU VE PLASTİK MERMİ İLE TESELLİ EDEN (!) ADI YOLSUZLUKLARA, RÜŞVETE, İHALEYE FESAT KARIŞTIRMAYA, KALPAZANLIĞA, SAVAŞ KIŞKIRTICILIĞINA. KARA PARA AKLAMA VE SİLAH KAÇAKÇILIĞINA ÇIKTIĞI YAZILIP SÖYLENEN / İDDİA EDİLEN BİRİSİNİ CUMHURBAŞKANI SEÇTİREBİLMEK İÇİN ÖZEL GAYRETİNİZ VARSA NİYE? ! .
İLERİDE BU DURUMUNUZDAN UTANMAYACAK MISINIZ? ! .
YANILDIĞIM DÜŞÜNCESİ İLE ÖZÜR DİLEMEK İSTİYOR, SAYGILAR SUNUYORUM...
..

Devamını Oku
İzzet Kocadağ

Çaldı hücum borusu, karşında her yer siper,
Ölürsen şehidimsin, kalırsan gazim, asker!
Gazan mübarek olsun, Tanrı’ya emanet ol,
Hepimizin duası, senin ile beraber.

30 Mayıs 1988-Pazartesi / Ankara
..

Devamını Oku
Bayram Kaya

102] Ve liderci olmalar, halkın seçimlerde, yöneticilerini seçmelerine hiç benzemez. Lider vasıflı insan belki her zaman vardır. Ama olağan üstü sosyal ve toplumsal koşullar her zaman yokturlar. Liderler olağan üstü koşulların, muktedirliğidirler. Halkın seçme ve seçilme yetkilendirmesinde gerçeklikler kriterinden çok, öznelliklerin ve duyguların etkisi büyüktür. Takım tutar gibi halkın taraflı olan kayırmaları vardır.

Siyasetçiler nerede ise yüzde beş yüz boş vaatçidirler! Halk da bu vaatlerde umut arar. Halkın seçmen olma görevi sırasında ikna edilmesi çalışmaları istismara açıktır. Oysa Lider, kimi istismardan olasılıkla nefret eder olabilecektir. Siyasetin, dolaysı ile yöneten kadroların finansmanını, halk değil, egemen çevreler yapar. Bu da liderin seçimle gelir olmasına şans tanımayan bir tıkaçtır. Yine de buradan hiçbir şekilde lider çıkmaz anlamı çıkarılmamalıdır.

Lider olurdu denilenlerden hiç biri, önder oluşma süreçlerinin içinde de gerektiği gibi yokturlar. Hatta öyle ki, asıl liderci karakterlerde de, halk teveccühü için dalkavukluğa yönelmeleri de yoktur. Bu yüzdendir ki, onca lider çıkaracak koşullara rağmen, Atatürk'ten sonraki şartlar içinde, hiçbir lider çıkamamıştır. Çıkacaksa da, halkın seçmen olarak yetkilenme seçerliliği ile siyasi partiler yasasındaki itaatli yapıların daha baştan öznel ayıklama engeli ile bu olanağı da önceden engellemiştirler.

Burada halkın seçememe gibi bir kusurcuk algılanması ortaya çıkmakta. Kesinlikle tam öyle değildir. Halk böylesi bir şaşırtılmayla ve böylesine bir sonuca yöneltilmelerinin kararı, halka aldırtılmaktadır. Bu tür hilelerle, seçilen kişilerin, seçilir eşmeleri, halk eli ile oluyormuş gibi düzenlenir.
..

Devamını Oku
Bayram Kaya

102]Ve liderci olmalar, halkın seçimlerde, yöneticilerini seçmelerine hiç benzemez. Lider vasıflı insan belki her zaman vardır. Ama olağan üstü sosyal ve toplumsal koşullar her zaman yokturlar. Liderler olağan üstü koşulların, muktedirliğidirler. Halkın seçme ve seçilme yetkilendirmesinde gerçeklikler kriterinden çok, öznelliklerin ve duyguların etkisi büyüktür. Takım tutar gibi halkın taraflı olan kayırmaları vardır.

Siyasetçiler nerede ise yüzde beş yüz boş vaatçidirler! Halk da bu vaatlerde umut arar. Halkın seçmen olma görevi sırasında ikna edilmesi çalışmaları istismara açıktır. Oysa Lider, kimi istismardan olasılıkla nefret eder olabilecektir. Siyasetin, dolaysı ile yöneten kadroların finansmanını, halk değil, egemen çevreler yapar. Bu da liderin seçimle gelir olmasına şans tanımayan bir tıkaçtır. Yine de buradan hiçbir şekilde lider çıkmaz anlamı çıkarılmamalıdır.

Lider olurdu denilenlerden hiç biri, önder oluşma süreçlerinin içinde de gerektiği gibi yokturlar. Hatta öyle ki, asıl liderci karakterlerde de, halk teveccühü için dalkavukluğa yönelmeleri de yoktur. Bu yüzdendir ki, onca lider çıkaracak koşullara rağmen, Atatürk'ten sonraki şartlar içinde, hiçbir lider çıkamamıştır. Çıkacaksa da, halkın seçmen olarak yetkilenme seçerliliği ile siyasi partiler yasasındaki itaatli yapıların daha baştan öznel ayıklama engeli ile bu olanağı da önceden engellemiştirler.

Burada halkın seçememe gibi bir kusurcuk algılanması ortaya çıkmakta. Kesinlikle tam öyle değildir. Halk böylesi bir şaşırtılmayla ve böylesine bir sonuca yöneltilmelerinin kararı, halka aldırtılmaktadır. Bu tür hilelerle, seçilen kişilerin, seçilir eşmeleri, halk eli ile oluyormuş gibi düzenlenir.
..

Devamını Oku
Rüveyda Serin

Çanakkale Cephesi'nde
Binlerce şehit oldu
Ama bizim milletimiz
Vatan sağ olsun diyordu

Önce Allah sonra vatan diye diye
Şehadete eriyorlardı
..

Devamını Oku
Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu

Uyan Gazi uyan,
Bak neler oldu.

Orduya kumpas kuruldu,
Subayların terörist sayıldı,
Silivri'den yükselen çığlık,
Temiz vicdanlarda duyuldu.
..

Devamını Oku
Dede Efendi

20.11.2008

Problemleri -ki son üç gündür kafasına takılmıştı- ile cadde, sokak demeden gece gündüz dolaşıyordu. Her şey on ay önce başlamıştı. O günlerde annesi ülkenin batısından, güney’e onu ziyarete gelmişti. İlerlemiş yaşına rağmen oğlu gibi yalnız yaşıyordu. Kocasın-dan kalma maaş -onun deyimiyle Allah millete devlete zeval vermesin çok şükür yetiyor ve torunlarına vermek için artıyordu bile. Cumhuriyetin ilanından üç yıl sonra doğmuştu. Anado-lu’nun doğuya sınır vilayetlerinden birinde ilkokulu bitirdikten sonra, halası beş kardeş ten birisi olarak okutmak için; onu yanına alıp batıya götürüp, dördüncü çocuğu yapmıştı. Hala-nın kocası Atatürk’ün subaylarından birisiydi. Küçük kız burada okuyor, o günlerin cumhu-riyet ve asker sevgisiyle büyüyordu. Küçük kız ortaokulu bitirmeye çalışırken ikinci Dünya harbi patlamıştı. Batı da yerleşenler harbin ilerlediği yıllarda: Daha güvenli olacağını düşü-nerek, doğu vilayetlerine, akraba yanlarına sığınıyordu. Halası da yeğenini kendi evine gönderip riskten kurtulmak istedi. Ve trenle doğuya, memlekete gittiler. İndiği yerde halasının kaybolan bavulunu ararken, görevli bir memurun dikkatini çekecek ve bir yıl içinde evlene-ceklerdi. Kocasının görevi nedeniyle Anadolu da ki tren istasyonlarını gezerken; dört çocuk sahibi olacaktı. Orta Anadolu’nun batı sınırındaki kocasının vilayetine gelmek on üç senele-rini almıştı.
İlkokula orda başladığını anımsadı. Öğretmeninin hatta başöğretmeninin bile ismini hatırlıyordu. Babası demiryolcu olduğu için tren istasyonundaki lojmanlarda oturuyor ve ilk günler sabaha kadar gürültüden uyuyamıyorlardı. Bu yüzden pek yatılı misafirleri de olmazdı. Kore harbinde: Asker sevkiyatının yolu oradan geçtiği için, camdan seyrederken annesinin heyecanının ona da geçtiğini, askeri okula neden gittiğini ve neden okumayıp kaçtığını,; yıllar sonra bu günlerde anlıyordu. Ana rahminde bile bebek ve annenin ruhsal bütünleşmesini bir yerlerde okumuştu. Bütün hayatı boyunca da; devletlerarası özel, kırmızı telefon hattı gibi; her çocukla annesi arasında gizli bir bağ var olduğuna inanıyordu. Ölüm bu bağı kesiyor, çocuğu desteksiz, korumasız ve güvensiz bırakıyordu. Kaç yaşında olursa olsun bu böyleydi. J.P.Sartre var olmanın sorunları yanında, yok olmanın, var olanların ruh bütünlüğünün ne kadarını eksilttiği üzerinde de, onun gibi düşünmüş mü idi? Eksilenin yerine kimi, nasıl koymalıydı, bütünlüğü tekrar nasıl sağlamalıydı? Bunun cevabı kim de vardı, kim verebilirdi? Kırmızı hattı hatırladı. O günlerde ki ilk askeri devrimden sonra askeri okullar revaçtaydı. Dört çocuğa ancak yeten memur maaşı, yatılı okulları akla getirmiyor değildi. Hele askeri olursa ki annesinin idolü idi. Onu mutlu edebilmek duygusuyla kırmızı hat çalıştı ve askeri okul hayatı başladı. Bir ay yeni dolmuştu ki annesine dönmeyi; söndürülemez bir ateş olarak içinde hissediyor ve dönmeyi düşünüyordu. Gerçi dönmek, üç sene sonra okuldan kaçarak gerçekleşecek ve okul borcu taksitle yedi senede ödenecekti. Daha sonraki yıllarda, kardeş-lerine karşı bir haksızlıkmış gibi buruk bir duygu, vicdanının bir köşesinde yerini alacaktı. Babasıyla ters düşüp, üniversiteyi okumak için evden ayrıldığı yıllar da; kırmızı hattın ağır bastığı yıllar olacaktı. Gizli olarak annesini ziyaret ediyor ve başkente dönüyordu. Babasının nasıl tepki vereceğini kestiremiyordu. Yıllar sonra babasını kaybettiğinde Sekiz sene boyunca her aklına geldiğin de, burnunun direği sızlayıp, gözünden yaş geleceğini söyleyenlere; belki de gülerdi. Ama öyle oldu işte.
Ayaklarının onu kırmızı hattı takiben, mezarlığa getirdiğini fark etti. Bir ibrik su alıp, servilerin arasından geçip, kenarları betonla çevrilmemiş, toprakların kabarıklığından, yeni olduğu belli olan annesinin mezarı önünde durdu. İbrikteki suyu homojen bir şekilde dağıt-maya özen göstererek bitirdi. Kırmızı hattın çalışıp çalışmadığından emin değildi. Ölüm ne demek diye düşündü. Var olmanın karşıtı mıydı? Eğer öyleyse; yok olmak ne demekti. Biz ölenleri düşündüğümüze ve ruhumuzda, imgelemlerimizde yaşattığımıza göre yok olamıyor Sevgisi, düşünceleri ve bütün özellikleriyle beynimizde yaşıyor. Öte yandan yaşadığı halde beyin fonksiyonlarının tamamını kullanamayanlara: Yaşayanlar hiçbir anlam ifade etmiyorsa; onlar için ölüden farkı yok. Benim içinde ölenlerin yaşayanlardan farkı olmamalı. Sevdikle-rimi beynimde hep yaşatmalıyım. Hiçbir zaman onları unutmayacağım. Aslında tam olarak ölümü tarif edemiyoruz. Ölüm unutulmaktır diyenlere nasıl hak vermezsin. Yaşayan ölüler yok mu? Yıllarca ön planda halkın beğenisini kazanıp, daha sonra yanlışlarından ötürü; halkın hafızasından silinip, unutulan yıldızların, yok olması da onların ölümü değil mi? Uzayda yakıtı bitip sönen yıldızların yok olduğu gibi. Aslında ışığı söndüğü için yok olmuyor; sadece gözümüze görünmüyorlar. Uzayda dönmeye devam ediyorlar. Demek ki ölüm yeniden tarif bekliyor. İyi ama böyle düşünmem annemin sıcaklığını, sevgisini geri getirmiyor ki. Fikir mastürbasyonu yapıyorum galiba iyice dağıttım.
Yavaşça kalktı, annesine bir öpücük gönderdikten sonra; mezarlıktan çıkıp bir dolmuşa atladı. Biraz ferahladığını iyiden iyiye hissediyordu. Her zamanki arkadaşlarıyla takıldığı meyhaneyi geçince dolmuştan indi ve meyhaneye doğru yürürken; üç günlük kaybını nasıl anlatmalı diye düşünüyordu. İçeri girerken birbirine karışmış içki ve sigara kokusuyla birlikte, büyük bir tezahüratla karşılandı. Masasına davet edenlerim arasından, sohbetinden hoşlandığı gurubun masasına, dördüncü olarak çöktü. Kırmızı hattı unutmayı yeğleyip kırmızı şarap, salata, köfte ve biraz da meze söyledi. Senelerdir arkadaşlarıyla, yarışlardan bir gün önce burada buluşur, hem neşelenirler hem varsa tiyoları birbirlerine geçerlerdi. İçlerinde at antremanlarını izleyecek kadar işi ileri götürenler vardı. Çarşaf, çarşaf yarış dergileri cep-
lerinde, atların gallopları, siprintleri, önceki yarışları hatta jokeylerin sağlık durumları bile incelenirdi. Şerefe birkaç kadeh yuvarlandıktan sonra, söz asıl mecrasına geldi. Bu seneki gazi koşusunu kim kazanır. Kaç para verir, imparator hangi ata biniyor? Bir, iki bültene göz gezdirdiyse de pek havasında olmadığından, arkadaşlarına siz oynayın ortak olalım dedi. Arkadaşları onun da fikrini bildirmesinin şart olduğunu söyleyince de; ciddi olarak üçüncü defa bir koşu bültenine bakmaya başladı. Bu arada yüksek sesli tiyoların arasından, güven-meye yakın olanlar da göz önüne alınıyordu. Tiyonun büyüğü her zaman meyhaneciden çıkardı. Onun için değilmiydi yarış meraklılarının uğrak yeri olması. Saatler geçiyor içkiler mezeler tazeleniyor, kuponların iskeleti yavaş yavaş belli olmaya başlıyordu. Saat 23 e doğru meyhaneci tiyoyu patlattı. Tiyo pek de sürpriz değildi, zaten o at plase olarak bültenlerde geçiyordu. Hesabı paylaşıp kalktılar. Herkes başka bir yöne gidiyordu. Çakırkeyif olduğunu
..

Devamını Oku
Gürsoy Solmaz

Siperler tanırdı, keza cepheler,
Tümsekler, çukurlar, yarlar, tepeler
Ayağının izi her tabya, her yer,
9 yıl askerlik oldu uğraşı,
9 yıl savaştı, Seyit Onbaşı…

O yağız çehreyi cepheler tanır,
..

Devamını Oku
Nafi Çağlar Hacıömerli

Kısmetmiş; Gazi Lisesi’nden de su içtim…
İçtim soğuk suları da kendimden geçtim…
Geçti ilk hafta; herkese bir değer biçtim…
Sınıflar içinde; Onbir Fen A’yı seçtim…


2 Ekim 2009 Cuma 14:00
..

Devamını Oku
Nafi Çağlar Hacıömerli

Kısmetmiş; Gazi Lisesi’nden de su içtim…
İçtim soğuk suları da kendimden geçtim…
Geçti ilk hafta; herkese bir değer biçtim…
Sınıflar içinde; Onbir Fen A’yı seçtim…


2 Ekim 2009 Cuma 14:00
..

Devamını Oku
Mustafa Kurtbey

Süleyman Şah, Ertuğrul Gazinin Babası,
Osmanlı padişahlarının Osman Gazi Dedesi.
Bütün Türk Beyliklerini bir arada tutan hamisi.
Anadoluyu Türk'e yurt yapan gönlümüzün ışığı.
Kalbimizin,soyumuzun,Anadolu Türklüğünün atası.
Ruhun şad olsun, Mekanın cennet, makamın kutlu olsun.
..

Devamını Oku
Gürbüz Papağan

Bir oniki mart sabahıydı müjdeci oldu her can,
Dalga dalga yayıldı, karış karış an be an,
Dedi budur senin bu yurda ancak son ahde vefan,
Ya şehit ol ya gazi sona ersin bu şivan,
Karıştı şehadetler tekbirler ezanlara,
Binlerce selam olsun destanlar yazanlara,
..

Devamını Oku
Vedat Koparan

Çakmağı çaktık sobayı yaktık
Sibop hava yaptı gazı kaçırdık
Gün bitti ömür gitti çilemiz bitmedi
Yandık aman gülüm yandık


Bitmedi…
..

Devamını Oku
İzzet Kocadağ

Yedi düvel birleşse, etmez bir yıldız-hilal,
Andımız var dönmeyiz; ya ölüm, ya istiklal…
Çanakkale, Sakarya gördü en son yüzünü,
Şimdi Kocatepe’de, Gazi Mustafa Kemal.

30 Ağustos 1996-Cuma / İzmir
..

Devamını Oku
Eyup Şahan

Oturmuş çam dibine, yana döndürmüş fesi,
Anadolu’dan türkü yankılanıyor sesi.
Elinde tespihi var, derin çekti nefesi,
Öyle bir yükseldi ki şişti göğüs kafesi.

Silmiş de kurulamış, geniş alından teri,
Günler görmüş geçirmiş, gönüllerin neferi,
..

Devamını Oku
Ömer Ekinci Micingirt

Son kaç asrı can evinden vurdular
Osman Gâzi neredesin nerdesin
Camileri samanlığa verdiler
Orhan Gâzi cihân hayran nerdesin

Arşivlerim lime lime satıldı
Krokiler ve tapular yırtıldı
..

Devamını Oku