Gaz lambası titrer ayazında…
Gölge düşer karlara; ha gız, biraz da…
Zemheri çöker içime, yüreğim ağırlaşır.
Bir sıcak nefessin sen bu yarada, Muallâ…
Ey gece… Al beni koynuna.
Soğuk vurur duvarın boynuna;
bir ışık sızar lambanın oyununa,
umudum yanar sessizliğin koynunda.
Zemheride doğdun kar içine, Muallâ…
Gaz lambası yandı; duvarlar üşüdü.
Karla yıkadılar seni, duayla sardılar.
Deden “Muallâ…” dedi; sustu tipi, dağlar bile durdu.
İçime düştün o gün, be gız… Ağır bir yara gibi.
Zaman, bavul gibi dağıldı içimde.
Keder düştü ömrüme, her bir ana çizik oldu.
Altmış yıl geçti; çocuk kaldı bu can.
Muallâ… Zamanla barışan yanımın adı oldun.
Hey gidi ömür…
Aşikâr doğdu; karanlığıma nur düştü.
Mahlas’la tamam sandım; kor düştü yüreğime.
Gidemediğin yollara daldın; dönemediğin yolların ağırlığı kaldı.
Kerpiç duvar, toprak dam… Gözyaşına mihman oldu.
Kalbini zindan ettin; zincirini kendin çaktın.
Yanık bir türkü oldun; duyulmadın, sustun.
Ben yandım da diyemedim.
Evlatların vardı; yıldızlara yük ettin derdini.
Karanlıkta titreyen lambaya astın korkularını.
Toprak damda üşüdük; sarıp sarmaladın yaramızı.
İki çocuk, bir kadın… Üç sessiz umut koydun içimize.
Lambalar söndü; içim sönmedi.
Vuslat sandım merhameti;
meğer gözlerde saklı bir sırmış.
Azrail kapıya geldi; sustu söz, göçtü can.
Kefen gibi çöktü gece; içimde bir ömür dolaştı.
Muallâ… Dünya yalan, acı ise gerçek.
Kader kırdı beni; örsle dövdü her yanımı.
Gaz lambası altında büyüttüm kendi canımı.
Derman aradım; buldum kendi yanımı.
Aynaya baktım:
“Muallâ… Bu yaranın, dermanısın da.
Tipi koptu içimden; yol düştü dizime kar doldu.
Şehir kaldı ardımda; yüreğimde eski yar.
“Her şey apaçık Aşikâr” dedim; içim yandı.
Bir yanım toprak altında, bir yanımda bitmez zar.
Muallâ… Yâr acısı geçmez.
Musallada bir oğul… İçimde deniz mavisi.
Kumdan kalem yıkıldı; kaldı özlem yarısı.
Dua ettim; boğuldu her sözün sesi.
Dalga dalga vurdu içime yokluğunun acısı.
Muallâ… of… içimde büyüyen sessiz bir ağıt.
Hüzün yakışır sana, derdim hep.
Ebruli bulut giyin; yağ kalbime usulca.
Yusuf’un kuyusu gibi içim; sesim tutuk, dilim lâl.
“Ne olur sarıl bana, Muallâ…”
Derken üşür içim… Bağrım yanar hâlâ.
Kayıt Tarihi : 1.12.2025 11:49:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bir gaz lambası titrer ayazın ortasında… Karda kaybolmuş bir ses, bir kadın nefesi yükselir geceden. Muallâ’nın adı, zemherinin soğuğunu yarıp yüreklerde yankılanan bir ağıda dönüşür. Toprak damların sessizliğinde, yalnız bir annenin feryadı, bir ömrün yüküyle çatlayan bir ses tekrar eder: ‘Muallâââ…’




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!