Denemek yok!
Teslimiyet var, tereddütte kalanlar kendine gerıde kalır. Ekleyecek mükemmelliklerin var gecelere, o zaman ne kalıyor, ona bak. Hiç bir işe yaramam dediğin isteklerinle sonrası mucizeymiş gibi yaşamak. Tomurcukların bir yakamoza dönüşür olsun diye bana sunduğunda şems vakti. Ardında gülüşlerınin güneş doğduğunda, uçsuz bucaksız sevinci bulurum orada. Senin yüreğine kanatlandığın anda, bir damla düşer yanağına. Büyüyerek bedeninin her noktasından söz alırım. Bakışlarındaki son tomurcuğunda beni bilir.. İçinde o, dışında o, sırrında o, sus bu akşam bilmesin kimse senin olduğumu. Yardım et çıkayım bu kuyudan barışayım bir kez olsun çekip giden yanımla. Ve birden bire, buramda bitsin yüreğim ele avuca sığmayan yanımı yeniden oku. Kaldım işte burada bitmesin bir sevda yeni sevdaya. Onu bir de benim için okşa, acılarından öte bir şeyim belki, küsüp çıkarsın. Bir kıvılcımda kimi mahrem kılar dokunuşlar engin özlemlerine. Sen, sen, sendeki gizemi çözmeye çalışmak sonsuzluk. Mesela, bayramların bayram olsa kuşluk vaktinde. Sessizce oturduğun minderin ne var ki, kıblesi yanlış sevgiliye. Sevmekse niyetin yar deyip susmalısın engin bir yürekte. Razı olduğunda yardan, nar-ı aşkla ne benim, ne senin. Serden geçer gönül o vakit, aşka emanet eder, seni özleyebilirim. İç içe geçtiğinde, çekingen bir çocuk olarak karşındayım. Ben sana sus demem o gece alev alev yanalım diye. Dokunuyor neyzen sana çözülmem için. İçinde yanmış gölgelerindeki, şimdi kim, kim! Değiştirebiliriz birbirimizi, giz kal içinden öpmek isterken seni. Ve soluk soluğa dökülürken terin kalır, belki sözün bittiği yerdeyim. Ben neredeyim, ben öteki, sen hep misin, hiç misin? Teslimiyetine soyunur apansız harfler, cümle kurduğunda. İşte her şey bugün oldu, sen bana yağıyordun. Sen bunu bilmiyorsun dokunmam için bütün şehirlerindeyim. Bismillah, bu cümleler bir delinin mal beyanı, mükemmel mutsuzluklara inat sevgiye soyunan kim?
Ne güzel dedin garip..
İnsanlar uzaktan ister ama delilerden uzak dururlar konuşamaz korkarlar, üşürken yürekleri. İçinden yatamazlar sabaha kadar batar yalnızlıktan titrerler. Oysa şems vakti sana bakmak iyi geldi diyenler birden ışıtıverir içindekı geceyi. Geceyi anlat bana biraz yaşamın dışında olması gerekir ödünç hayatlar. İçindeki yangına ses arayanlar, gömülüp kendi huzurlu kuytusuna sığınarak elleri yapayalnız. Meğer, aydınlık arayan mumun yanıp erimek zorunda olduğunu düşlediği için, ateşi bulurmuş. Kavuşabilseydik keşke diyen damlalar ateşin boşluğunda tastamam yönü. A'dan Z'ye lal gibi sessiz parçalansada mum. Gidelim, b/aşka işimiz mi var, seni zaman sayan kalbim. Allah rızası için bir damlar su, su! Yüreğimin gerisi ateş, geceye ve yokluğuna gel artık, sen ölmeyensin. Teheccüd vaktinin dervişliğine kabul et beni, secdelerde bu sonsuzluk onun tadı. Maskaralıklarla dolu hayat, vefayı terketmemek gerek kabir ehline. Evet çok bekledim, ya haz ya acı verici niteliğine karşılık vesile aşk. Ruhumuzu yoğurup biçimlendiren tek tek belli. İsteyerek değiştiremediğimiz suretler olmasaydı, manalar ebediyen bilenemezmıydi? Ruhun ruhla bilindiğinde, kim, nerede, ne zaman, ne vesileyle,ne gayeyle, hangi duyguyla aşktan bahsediyor. Tam o anda artık benim için taşıdığı anlamı kendi içinde sezgi. Asla bölünemezin sanatına aşk ışık olmayınca da göz acze düşer.
Dergâh-ı aşk içimdeki sensizlık...
O ilk sesinle çal kapımı ömrüm(üz) e. Bir meclistir gece, öteki taraftaki yok oluş, kendini kendi rızasıyla tanıyanlar aşkı, min'el aşk gibidir. Okunabileceğini söylemeliyim yüreğinin, gel yeterki bismallah de aşkın kucağına. Yine de haksızlık etmeyelim, başkası değil senin bir taraftaki benin. Üstelik gönlünün etrafında gecenin çobanları mevcutken, geceleri ışıksız uyuyamadığını, bazen uykusuz sabahı ettiğinde, kendinden gittiğini kim benden daha iyi bilebilirdi? Onu var eden, kimselerin bilmediği bilgidir hala. Bir b/aşka sefer et yürü, yalnızlığa itiraf ederkenki gibi. Sonunda sana ne kalıyor? Uğruna acı çektiğinde varoluşudur kendine biçtiğin pay. Bensiz yapamayacağını bilmemin duygusu, sadece o olmayı seçen biri aşık ise gönül şarab-ı lal'ın. Yüzünü dön aynana tut işte suretin orda, oysa kendimi bulmam için aşk'ı seçtim. Neden dönüp dönüp yeniden sevdim seni? Gönlüme sevdanın güneşi doğdu, artık gece bitiyor. Belli ki uyanamadın sabah, uykun mu geldi sesimde, dem vuruyor sonbahar ne diyor sesinde bir çocuk. Issız gökte bir bulut bendeki bu kördüğümü çözecek. Bir raks içinde harfler heybemde, yüreğine giydirilen deli gömleğiyle aşkın gerçeği alt etti, şerbetini içmiş gözünden akanlar. Yazmışlar kaderin defterine garip halimi divane. Hatırı sayılı köprüler kuruyor gönül okşuyor dualarla kalpleri. Bir çerçeveden çıkanlar doğasıyla iç içe geçiyo,r kavuştukları ateşle kalbindeki tebessüm tebrike değer.
İnandığın Gibi Olsun...
Gelin danış olalım, yaşamdan neler öğrenmemiz gerekiyor, mutlu olmamız için. An'da sevgi senin kapını çaldığında ne görünüyor? Geceyi ilk gördüğüm anda ne kadar heyecanlandım, kapıların içine daldıkça yeni kapılar açıldıkça, her kapının kulu size yepyeni heyecanlar yaşatıyor aşkla. İçimizdeki bahara rağmen, mühürlü bedenlerin sürekli artan pekçok sorunları suretperest olmalarından kaynaklanıyor. Bir son duygusundaki ilişkilerden kim korkarsa onlar hayran olur dünyaya. Bir acı hikayeye dönüşen mağrur öfkeler gönül meselesimi? Umut ışığım bir gün anlatayım ben sana bizi dedi zemheri çiçeğinin gölgesinde. Kar akşamlarında dahası bugüne kadar derlenmemiş duyguları temsil eder romantik hissı. Git git yitirdiklerimizi gördükçe, günlerce kendime gelemiyorum. Bir kuşun donmuş suyu gagalaması, aç kedi ve köpeklerin halleriyle kimse buluşmamış gibi sokaklarında. Art arda infilak eden duyarlılık silsilesi arasında bu duyarsızlık herhalde ancak bize özgü olabilir. Çünkü bugünümüzün mutsuzlukları o yanıtta gizlı. Sözüm ona git git yitiriyoruz insanlığı suret köşelerinde bırakarak. Aynı şey gökyüzünde de başıma geldı, akıllara durgunluk verici. Acaba nasıl okundu, okuyanlar ne alımladı sevgiden. Değişen bir şey mi yok; yoksa, anladığıma göre uçsuz bucaksızmı kestirmek güç. Benim için mutlu olmak da mutsuz olmak da imkansızdır. Bu sorulara sizin cevabınız, öyle hissettım ki aşk.
Bu kez kendini gizli'yor aşk...
Sen vardın yok olanlarda çaresiz suskun. Ancak varolanlar gidebilir, çünkü g/itmeliyim her an hep yeniden s/an'a. Sırrına erdiklerimin esmer rüyalarının uzun saatlerinde aldım sardım, duyduğum acılarını. Ben ki en çok beklenmeyenindim. Artık ruhundaki yakınlıkta sundu sunacağını herşeyi doya doya, herşeye yeniden başladıkça. Ve bu yüzden üşüdüğümüz vakitlerde elbette çıldıracağız. B/aşka aşkla düşündüm oldu mu, senin engin denizine gecelerce sızdım her yağmur damlasının inanmışlığıyla. Kışkırtılmış sesinden kırık dökük cümlelere uzak kalışında neyim ki. Ah efendim aşıkın garip coğrafyası şems vakti orda, sakla hiçliğine. Ve bir ah daha kocaman şehirleri boğuyor. Sade ama ihtişamlı gece b/aşka s/öze gerek yok arada kalan bizsek. Eski çağların güngörmüşlüğü deliler şeyhinin halinin himmeti halimiz. Ve gecelerinde kölesini getirtenleri biliyormusun? Ben c/ana, sen renge b/akıyorsun. Anlıyormusun, arıyorum seni aynam gibi kırık aynalarında. Kırık dökük kalemimizle bol demli efkarını sarhoş mısralarımla besliyorum. Ama kimse görmedi benden başka parlak dolunayı tenine yansıdığında. Bir göğe, bir resmine, bir yağmurun şalkına vurur c/an çekişim. Adıma çırpınır yansıyan gelde kurtar beni bu girdabın son nefesinde. Bir zamanlar sen var mıydın ki, seni düşündürürse bana b/aşka ne isterim geceden. Gidersem gelir cümle k/anım'a sızan yaran. Şimdi nerde yürek fısıltıların onca hıçkırığın arasında ve sen beni anlarmısın? İçimizin dışarıya yansıttığı şeylerin dışında bir dünyadayız, gönül pencerenden ne görürsen oyum.
Bir dilim aşk...
Fazla söze gerek yok. Bir daha asla dediklerin değiştirilemez ama konuşulabilir, geçmişle yüzleşmek için gecede keşfedecek o kadar çok şey var ki. Çürük elmaları ayırdıkça duygularınıza bambaşka bir gözle bakacaksınız. Döne döne mutlaka tekrar okunmalı ama kim diyen ilk cümlelerinin yürekteki cazibesi hep aynı. Bir sabah huzursuz düşlerinden uyandığında kendini yatağında kocaman bir sevgiye dönüşmüş bulman, baştan s/ona göz kamaştırıcı korunmuş soylu ruhunla karşılaştığında. En sıradışı ve ilginç s/özün çıkar bir olman için. Beni ve seni aynı anda sevdiğinde, kalbini dolduran biz, sevgiliye dönüşürüz. O hiçbir zaman uzaklarda değil, daima içimizdedir. Ve sesi ruhunun özgürlük ateşiyle seslenir. İşte ben böyle seviyorum der. Kimseye hiç benzemeyen fakat daha ilk cümlesinden itibaren herkese pek benzeyen vesileler anın kendisi. Yaşananların yürekte yankılanan sesi yaratıcı ve yaralayıcı hamleler sunar. Elma dersem çık, armut dersem çıkma der gibi durur önümüzde sevgi. Sembolik bir yöntemdır yaşam oysa hayat, buna ister aşk, ister dünyayı özümseyerek seveni sevince biricik olmaz mı? Dahası sevgilinin sözü, bakışı, dokunuşu her şey güzeldir. Boğar ve kandan daha kırmızı bir erguvan olarak damarlarında akar,ve sonsuzca benliğin onun içinde erir seninim dedikçe. Dönüşüm her nefeste çok güzel olabileceğini kanıtlıyor. Sayıklayan belleğin ayıklamaya devam ettikçe seviyor.
Bir çığlığa kat da söyle, kimim ben? ...
Mevsimler gibi bayramlarda sınırsız imkanlar sunar. Bedelsiz mutluluk olur mu, gelmez dediğin ummadığın anda gelir. Sen inandın bekledin, mutluluk kelimesinin anlam bulduğu engin gönlünle hoşgeldin. Sevginin ateşiyle daha nasıl sevebilirdim ki, ah kalbim, kalbim. El ayak çekildiğinde üşüyorsam, köhneleşmiş ay da yorulur, yanımda sen olmayınca susmaktan. Her akşam özlemlerin cenderesine sıkışıp kalıyorum. Marifet yüklü bulutlarda ne çok harfler var seni anlatmam için bir bilsen. Senı şekillendirecek yağmur damlalarıyla beni deli eden güzelliklerle tavaf ediyorum kendimizden kendimize aradığın dilde başım eğik yürüyorum. Avuçlarımıza hangi diyardan gelir bu sözcükler. Tek heceli ne olursa o zaman nasıl da kanıyor ahh'lar. Senin bütün duygularını söylesem, ancak bütünlenebilir damlalar toprakla. Sel olup koşarak gelir yanıma çözülüp dağılan içindeki dalgalar. Su hasretinde boğuluyor, ilk defa bakar gibi bakıyorum gülüşlerıne. Bismillah diyorum utangaç su damlası olan yanını tarif edemiyorum. Sana yok olmak yakışır özlemlerinle duyuramasanda. Kaç zamandır sadece kalbim konuşuyor, kendimi geri çekiyorum gökkuşağına vuruldukça. Ve ben yokluğunun yorgun gecelerinde besleniyorum. Aslında hiçbir şey anlatmadığını anlatıyor, yağmurdan ıslanan tenha sokaklarda. İçindeki bir boşluğa öyle susasım var ki başka dilde tan vakti. Engin bir deniz limanım, kimse beni sevmese gölgesinden uzağım
Aşk iffetin güzel olduğuna kılavuzdur...
Ona dair konuşmak için bahtiyar harfler, ona doğru bir adım atmak için. Gönül sevdiğini görünce susuyor. Lisanı yetmeyen haller taştıkça gidelim. Sevinçler birbirini sarmaladığında, birbirimize bizi söylesin o an. İşte öyle gidelim gururunu yaşatan güneşe mesela. Adını biz koyalım bir vaktin, gögündeki bulutları biz çizelim sinesine. Yağmur damlaları gibi yağsın sevgi, orada birbirimizi sevelim. İnsanların arasından sıyrılıp, birbirımizin ruhunda gezinelim. Ağzımız açık kalsın, ellerimizi hiç bırakmadan. Bir sehirden bir şehre süzülelim. Yorgun ama heybetlı bir gönülü sevmek nasıl bir hediye, sevdikçe anlamaya çalışalım. Birbiriyle yarışsın özlemler, ilk kez aşık olalım hep nefeste. Hissediyorum kendimi sende, illa da bir yerlere gitmemız gerekmez. İçine sığmayan şehrinde, kapıların dışında kalan yanına dilenci olsam. Ne kadar geç kalırsak kalalım dùnyada birbirimize, başını sokacağın topraktada kucaklaşırız. En içten ve gür sedalarla sun sevgini engin aşk denizinde zerre olmak için sonrası yok bu halin. Ondan yüz çevirme kaç günlük dünya, ruhunu teslim et, dünyanın ebu leheblerine rağmen. Yok ol deyince yok olmak için kaynağına dön. Bütün acziyetin bir damla, dert edecek neyimiz var? Anla benı ilk cesaretimle alnına kondurduğum besmeleyle içlerime uzan. İçimde doğan her çocuksu duyguyla susuyorum sana. Bu halimden b/aşka masum göremiyorum. İşitmiyor musun sesini?
Ya o ya bu...
Heyecanla kavrıyor ellerin, bir de gölgesine samimi bulunsa özlemlerin. Hem aşina hem de yabancı oluşunu hissedebilsen duygularına. Asla! . Umutsuz mu, kalp! Belli değil. En azından tutkuları ve anlaşılabilir sessizliğı var. Ve bu sessizlık yeterince doyurucu ve konuşkandır. Kimi temsil ettiğine dikkat et.! Rabbinin sevgisiyle kalplerinı besleyenler, suretperestlerce haksızlığa maruz kalmaz, herhalde kalb-i huzura kavuşurlar. Şems vakti yeniden tanışanlar birbirini yasamak için dem dem duadadırlar. Sokakta birisine fakirlik hakkında ne düşünüyorsunuz? diye sorsanız, size bir şey bilmiyorum diyen insanları kurtarmak kimin vazifesi. Bu yokoluşa yanıtı açıktır sevginin. İyiler ve iyilikler gönül kahramanlarıyla buluştukça, ben bir şeyler yapacağım diyenler öyle de yapar fakir yanlarına, özü de budur yaşam dilinin. Kendiyle iletişime geçerler, dünya kaygısı taşımazlar. Vermeye karşılıksız olarak devam ederler, kendini buna ihtiyacı olduğuna inandıranlarla, olmadığını göstermeye çalışanlar arasında çürüyor dünya. Ve şu cümle, dünyada herkesten çok bana ihtiyaç duyduklarını düşünüyorum, bu yüzden de, benden mahrum edilmiş olmaları benim için korkunç bir şeydi diyor gecenin çobanları. Halbuki işin aslı, ben yokken çok daha iyi bir hayat yaşıyanlar, orada yaşayacak, yerleşecekler. O yer çok farklı, biz uzunca bir süredir oradayız bu yolculukta. Onu gözlemleyip, kendimi keşfedişime tanık oluyorum aşkla.
Aheste ve güzel zamanlar...
Sırra talipsin hep gönül perdenin arkasına dem dem dizilmekte hakikatle buyurdu Şahım. Zamana sığmaz kalbi duygularla, hayal kurmak arasında yorulma dedi Pırim. Aşkın gücü, içimin acısı, ilmin sözü, adını duyana öte, namını bilene aşktır dedi Mirim. Peşınden sürüklenirsin yalnızlığın düğümlediği halde, oysa öncesi yokluk olan bir kelamda bilmece ben ile senin durağında dedi Meczup. Ve ağlatısı nasıl saklanmış, engin duygulara çarpan yanın belli belirsiz, beklediğim sen varsın diyen nefesinle yeniden doğuyorsun dedi Zahit. Telafuzunu arıyorsun duyguların, adın sende kavuşmayı aşklaşmayı istiyor, yönüm sen olmuşken, sende kaybolmuşken tam vakti meşke her halimizle dedi İhtiyar Bilge. Bizi bize bırakmaz sen varsan, enginlerinde titreyen yüreğin çığlığınla alev alev, gece güneşi altında c/an veriyorum dedi Şakird. Sen varsın ısmarlanmış dualarımla aşk mutlu, büyüleniyor çığlığında dedi Miskin. Anlamak için yaralarınla yaralanıyorum, her aşktan gözyaşlarına en gizli halim ayışığı dedi Fakir. O günden beri her hüzün sofrasından ben kalkıyorum, kimse yoksa yoktur ben varım, dokunsam yok kimse cümlelerine yar benim dedi Garip Çoban. Herkes bıraksada yüreğini, aşktandır yenı doğan sabahlardan menekşe kokulu akşamlara çıkarmak su/s) arken gözlerinde yanacağım sonbahar kapıda beklerken dedi Aklı Kıt Adam. Geliyorsun ki aşka, geliyorum d/okunulmamış kalbine dedi Deliler Şeyhi. Neredeydin? deme, bildim nerende olduğumu dedi Aşk.
Bir sınırsızlığın ortasındayım...
Uzadı ve yoruldu yağmur damlaları kuru ayaz yanında. Bol süslü, çok yalnız, sevgiye aç boş sahnelerde geçıyor günler. Ve duygular küskün duvarlarına, ardı sessizlik her şeyin. Ne çok ceset hayata tutunmaya çalışıyor. Sonrası tek temenni can çekişen duygulara azda olsa sevgi. Söylenmemiş şarkısı var gönül makamı edasıyla uçusan dokunuşlarda. Bizde yalan yok, yalnızlık dirilere mahsus uyuyor. Rüzgar uyuyor, su çözülüyor, vuruyor hasret bedenleri kalbinden. Kimse terk etmiyor çocukluğuna ulaşamadığı sahte kelamları, belki de yok hala o içindeki çocuk. Kalemin kırık yazamıyorsun kırk yılda bir gelen duygularını gözyaşlarıyla kucaklaşırken. Bir açıklaması olmayacak mı, seni bu denli heyecanlandıran cümlelerin. Birşey söyle halini tanır gecenin çobanları. Yaşadıklarımızdan aşkın nasıl okunmasını istediği dile getirmiş oluyor, hatta bazen kendimizi nasıl eleştirebileceğimizide söylüyor. Galiba asıl sorun bir şeydir havasında olmanın saçmalığıyla yüzleşememek. Hala insanlıkta kimlik arayışı devam ediyor. İlk akla gelen uçsuz bucaksız duygular neden sahte? Kendiyle alay edebilen kadar, yazdığı her cümle sonrasında o cümlenin tersinin de varlığını gören yapıya sahip olanları yakın buldum. Ne olduğumuzu hep merak etmişimdir. Belki de neden sevdiğini bilmeden seveceğin sevdiğindir. Hiçbiri kendini okumamış olanlar arasında ilk kez işitenler var yüreğimizi aşkla.. y.ed.
Engin DemirciKayıt Tarihi : 20.1.2014 17:56:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Aşık Yunus neyler iki cihânı sensiz, Sen Hak Peygambersin şeksiz, gümânsız Sana uymayanlar gider imânsız, Adı güzel, kendi güzel Muhammed. Yunus Emre

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!