Ayçiçeği saklanmış pamukların arkasına
Bir ebe bir sobe sarısını saklamakta
Griler arasında ademoğlunun kuşu uçmakta
Kimbilir koca Ankara; nasıldır ordan bakınca
Kara tırtıl geldi; arılar bindiler boğumlarına
Ağustosböceği gibi avareler
Çöktüler yazı kışı aynı bir ağaca
Dikenli dallarından saklanan ayçiçeğinin sarısı sızmakta
Sırtını ağaca, ayaklarını gölgesine yasladı avare
Açlık, ekonomi, siyaset, karı kızmış ona ne
Uyuz bir it çöktü yanına avarenin
Kaşına kaşına miskinliğini bulaştırdı avareye!
Çıkardı torbasından ekmeğini dişlemekte,
Uyuz it aval aval avareyi seyretmekte.
Dedim git oradan uyuz it;
O senden de miskinmiş üç beş mertebe.
Yaşlı bir adam oturmuş bankın üzerine;
Cigarasını tellendirmekte nefes nefese
Bakımsızlıktan etle kemiği hayli samimi;
Belki de bu bankın yıllardır müdavimi.
Köşede sıvışmış bir gececi, elinde dert ortağı
Köpek öldüren şarabıyla uzanmış baş aşağı
Bu istasyon, ayışığı, ısladığı duvarı
Çöp tenekelerinden ayıkladığı katığı,birde şarabı
Anlayacağınız hayli renkli renkliydi yaşamı.
Temelli kaybolmuştu pamukların arkasına saklanmış ayçiçeği
Denizin puslu mavisi ile kömür arası başak sarısı
Vakit neredeyse gece yarısı.
Gün küskünlüğünü atarken ben
Karanlığa el sallıyorum
Meçhule öpücükler.
Kayıt Tarihi : 13.4.2012 08:43:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!