Gönlümün daralan penceresinden
Bir yaralı güvercin uçtu günün birinde
O gün bu gündür
Akşamın her gelişinde
Saatler hüzne kurulur
Bir rehber aradım elimde fener
Dokuz durakta karşıma dokuz rehzen çıktı
Yayla serinliği ve aydınlığı
Bulmak üzre onuncuda
Yolları yılları aşındırdım da
Eğleştiğim yer izbe bir mahzen çıktı
Düşman saydığı ölünce munis adamın
Oturur intihar eder çaresizliğinden
Azdırır çünkü atrofiyi düşmanın ölümü
Eksilir azar azar delişmenliğinden
Uzun gecelere düşürülmüş cenk kıssaları
mukaddime
1.
Güneş sofrasını topladıktan
Geceden el ayak çekildikten çok sonra söylenmiştir.
Pervazın arasından sızan yel perdeye düşen gölgeleri
Bu kent düşecek düşecek surdaki bayrak
Kireçli ciğerler soluyacak ateşi
Ve hem ateşin en harlısından korkarak
Ve koşuşturarak ateşe kent
Düşecek..
-Mehmet Tel’in aziz hatırasına-
Kurşuni bir gece
Karnı burnunda karanlığın
Acılar doğacak yaralardan
Kimsesizlikler sızacak eşikten rüzgarla
Yürekle söz arasına ördük duvarları
Dolaştık boşlukta,ensemizde iblisin soğuk nefesi
Ah… balık sırtında geçmek vardı okyanusları
Şimdi bu ateşten köprü de neyin nesi!
Kargılarımız kalkanlarımız kılıçlarımız vardı yalandan
A çocuk
Gelişin yüreğe yük
Gidişin yürek yarası
A çocuk
Hayalin yeni doğan gün
Göğüs uçlarımız değerdi birbirine
Toprak damlarda yatarken yıldızlarla,
Öyle çoktular
Ve öyle kalabalıktılar
Kayanlar yalnızlardı
Kalabalıktan kaçarlardı
Ben bir ürkek kelebeğim
Dokunmayın hasta ellerime,
Yalnız bırakmayın geceleri
Yangınlar içindeyim
Yedi başlı ejderhalar
Giriyor düşlerime.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!