.Bindokuzyüzyedi kuruldu tarihçe
Söylenir Fenerbahçede güzel lehçe
Başkanımız Aziz Yıldırımda akçe
İyi futbolcuyu alır Fenerbahçe.
Dünya durdukça zirvede duracak
Büyük başarıya doyumsuz olacak
..
her sabah merkla baktığın baştan sona sabırla merakla okuduğun bir gazete olsaydım
takip ettiğin köşe yazıları çözdüğün bulmaca olsaydım
magazin dünyasının güzelleri kim kiminle evliydi? uçuk kaçık mısralar olsaydım
her hafta beklediğin futbol haberleri olsaydım
hata sinirlendiğin genemi zam haberi olsaydım
gazete bedava sevgi dağıtıyor kuponları ben olsaydım
tertemiz itina ile sakladığın
..
Beslemiş büyütmüş içinde kini,
Uzak görmüş hep sevgi nefesini,
Bilmiyor öğrenmemiş sevgi demesini,
Kinle büyüyen çocuktan ne bekliyorsunuz.
Yastığı altında hep olmuş bıçak.
Mutluluk soğuk, nefret kadar sıcak,
..
O Dedi Yanında Mıydın Ne Dedi
Hukukta, “Görgü şahitliği” vardır! Şahitlik, başkasından nakille olmaz! Şöyle bir şahitlik olmaz, biri dese; “Rahmetli Cezmi abiden dinledim, Rıfkı’yı Rıfat öldürmüş! ” Bu görgü şahitliği olmaz işte! Sadece bir fikir verir bu ifade, sonuç doğurmaz! Çünkü ikinci el nakildir! Bir nesil geri doğru bile söylemler nakledilirken etkisini yitiriyorken “Orta Çağ” dan günümüze gelen dedikodu türünden kutsal bilgilere, çok önemli olan bireyin inancı teslim edilmemeli.
Şu dedi, o dedi, bu dedi! Ne biliyorsun, yanında mıydın; ne dedi? Günümüzde bile bir söz, bu kadar çok iletişim araçları ve kayıt aletleri varken çarpıtılıyor; eksiltilip, üzerine eklemeler yapılıyor. "Orta Çağ" dan günümüze gelen dedikodularla mı yol alacağız?
Televizyonlarda veriyorlar gazı. Kim söylemiş, ne zaman söylemiş? Delil yok, olsa da kutsanmış ve aksi iddia edilemeyen kabuller sadece. Dedi ve herkes inandı türünden şeyler... Hepsi cevapsız, sadece eleman anlatıyor; "Adem elma yemiş, Havva demiş! " Bir tane delilleri yok. Delil de eski kaynaklar! Delil kutsanır, aksini iddia etmeyi yasaklarlar ya da ayıplarlar; olur sağlam delil. Aksi iddia edilemeyen bir şeyin doğruluğu da şüphelidir ki...
..
Bulduğunu Bildiğine Vermek 3
İlk yazımda Annemin babama veya bize kızdığında “Bulduğunuzu bildiğinize veriyorsunuz! ” sözünden yola çıkıp yazacağım demiştim. Şimdi devam ediyorum bildiğimi bulduğuma vermeye ve size bir evren modeli sunacağım.
Her şey bir noktadan başladı! Nokta ise hiçten!
“İnsan, daha önce hiçbir şey değil iken kendisini yarattığımızı düşünmez mi? " (Meryem; 67)
Bir nokta diğeriyle arkadaş olunca çizgi; noktalar bir daire şeklinde sıralanınca çember oluşuyor! Daire şeklinde sıralanmasının sebebi ışığın davranışında gizli! Işık hem tanecik hem de dalga özelliği gösteren ve kütle çekimine boyun eğen bir madde. Nur ile karıştırmayalım Nur, “Karanlık madde, enerji” olarak varlığı bilinen ama ölçülemeyen; ruh, data, ben, o, ene, kün şeklinde etkisi bilinen bir şey! Ben maddi evreni anlatacağım. Yani ışık davranışından maddi evrenin şeklinin nasıl oluştuğunun felsefesini yapacağım!
..
Futbol oyununun
Kırk beşer dakikalık
İki devresi
Arasında verilen
On beş dakikalık
Dinlenme süresi.
Basketbol veya voleybolda
..
Taraf / Karşı Taraf
Taraf olmak özgürlük elbet. İnsan dilediği kişiye ya da ideolojiye, dine, hatta futbol takımına taraf olabilir. Böylece kendi aidiyetini tatmin eder. İdeal olan ise tüm güzelliklere taraf olmak. Bunu başaranlar Yunus, Mevlana gibi zatlar olmuş.
Taraftarlık içselleştirilmezse taklidi olan taraftarlar radikalleşir ve kraldan çok kralcı olur. Yani sadece taraf olur, hatta neye taraf olduğu dahi önemsizdir. Taraf olup şiddetle savunmak yeterlidir onun için.
“Karşı taraftarlık” konusu çok daha ilginç. Çünkü karşı taraftarlığı belirleyen bir taraf vardır ve karşı olanlar o başkasının belirlediği bir tarafa karşı duruş sergileyerek güya kendi taraftarlığını oluşturur. Aslında kendi tarafı yoktur. Karşı olarak kendine bir yer edinir. Bunu da karşı olduğu taraf belirler tabi ki. Bunu siyasal partilerde gözlemledim; bazı partiler kendi misyonlarıyla çıkar bazıları da başkasının misyonuna karşı çıkar.
..
Ben sporu severim,
Spor futbol olmazsa.
Onla ilgilenirim,
Spor futbol olmazsa.
Çünkü gerçektir esas,
Hayale yer vermez as,
..
' Ruhi Kocatürk ' e İTİA... Divrik ' li... '
Sivas - Bedirli, Ulaş, Karayün, Karaçayır,
Futbol da bir yarıştır, bağır Yiğitim bağır! ...
Karabel ve Celalli, Hafik ile Doğanşar,
Her Birlik Çağrısı ' na, asla demezler hayır! ...
..
…………… Sanki yer yarıldı içine girdin, bense çaresiz, tükenmiş, bitmiştim ararken seni ve en acı en kötü günlerim yıllara yayılarak sürüyordu kaybolmuşluğunda… Yolu, çıkarı olmalıydı sana ulaşmamın, yitirirken hafızamı son kozlarını oynayan kumarbaz, alt kümeye düşmemek için son maçında canına dişine takan bir futbol takımının oyuncuları canhıraş mücadelelerinde yaşamla ölüm arasında ince çizgide nasıl hissederse çırpınırcasına... Öyle çırpınıyor, koşuyor, tökezleyip düşüyorum ve yeniden kalktığımda ayakta duracak, koşacak, konuşacak gücüm kalmıyor t-ü-k-e-n-i-y-o-r-u-m …
…………… Enerji toplamaya çalışırken takıldığı bütün aletlerde işlevini yitirip boşalmış dünyanın en küçük pili oluyorum, çöpe atılmaya gerek dahi duyulmayan, rastgele savrulan herhangi bir yere… Bilsem orada olduğunu, duymasam da hissetsem sadece, yere basarken birisi gelse ayak sesinin tamam diyeceğim, devam edeceğim esrik, savurgan, serseri, susmak onurları olan insan kütlelerinin içindeki yaşar gibi yaptığım yaşantısız soluklarıma… Gün içerisinde alacağım tek soluk yetecek okyanuslarca uzaklığa rağmen…
…………… Veriler topluyorum küçüklüğümden bugüne sakladığım, gençliğimde kupon biriktirip kuyruklarda rezilce bekleyerek aldığım ansiklopedilerden… Bu mevsimde susuz da kalsalar kır çiçeklerinin bu esarete birkaç gün dayanacağına, solmayacağına dair doneleri iliştiriyorum yitmek üzere olan belleğime… Ve hafta sonları yanından geçerken hep seninle ilişkilendirdiğim rengarenk çiçeklerin tezgahta kalanlarının tamamını satın alarak kutunun içerisine ellerimle yerleştiriyorum, sana ulaştığında tek yaprağı dahi zarar görmeden ilk andaki görüntüsü ile ve açarken kokusunu içine çek diye… Orda yoksun biliyorum, nerdesin bilmiyorum ama sana ulaştıracaklar, haber verecekler biliyorum… Orada olmamanın haklı gerekçelerinin olduğunu aklıma asla getirmiyorum, getiremiyorum ki… Kaç gün geçti bilemiyorum, bildiğim sadece yokluğunda senin yerine teslim alınan koli… Ne kutlama şiirlerime yanıt, nede eline geçtiğinden emin olmadığım çiçeklerden bir haber alamıyor, gecenin sessizliğine hıçkırıklarımı ekleyip yorganı ilk kez başımın üzerine çekiyorum…
…………… Tahrip gücü en yüksek seviyede bombaların beynimi parçalayan uğultularıyla yataktan yere düşmek üzereyken uyanıyor, kara kışın ortasında terlerimi siliyorum gördüklerimin deli eden etkisini gözlerimin önüne seriyorum birer birer ve atlamadan kaybetmeden hiçbir kareyi… Biliyorsun ve biliyorum hep tersine çıkmaya yorumlanır rüyalar biz hariç ve gördüklerimiz gerçektir tersi doğrudur ütopik rüyalarımız. Yoksul insanlara yardım için dost olamayacak dostlarınla günlerdir koşturuyorsun kentinin sokaklarında, caddelerinde, tanıdığın tanımadığın işyerlerine girerek bir bilet bir bilettir diyerek ve şaşarak kendi direncine enerjine durmamacasına… Uzun, altın yeleli saçlarından sağanaklarla süzülen yağmur tanelerinin tenini, bedenini esir alacak olmasının umursuzluğunda, yüreğindeki insanlık onurunu dışa vurarak, anaç ve melek yüreğini sergileyerek… Sonrasını hatırlamasam da olur, o dinleti sonrası günlerdir bronşit esaretinde ve yine yardım istemeyen umarsız davranışlarına kimliğini ekleyip kıvranıyor, öksürüyor, öksürdükçe ciğerlerinin parçalanmışlığını sergiliyorsun rüyamda… Neden, niçin? Diye sormuyorum yanıtsızlığımda sevmediğin soruları sormam bilirsin… Bilirsin de bir haber vermezsin merakımda, bilirsin de ses, nefes vermezsin dünya başıma yıkılıyor sandığım ve hissettiğini bildiğim anlarda…
..
Deliceler: 43 YEŞİL KART
Arkadaşın biri maça götürdü beni
ilk kez izledim futbolu…
Futbol, ayak topu demekmiş
ayaklarını kullanarak kırıyorlar
oyuncular birbirlerinin
..
Suyun kireçli olsada
İnsaları birbirini istemesede
Ceplerinde fazla para olmasada
Yine seni seveceğim Aziz Çankırım
Tepelerinde ağaç olmasada
Camilerinde fazla cemaat olmasada
..
‘’Anayasa işi petrol bulmaktan daha zor’’ diyen dili eşek arısı soksun desem de sokmuyor işte. Ve bu kaçıncı artık! Anayasa hissi bu kirde odunlaşmış bu insan başbakan yardımcısıymış. Ağlamıyorum. Bu odun ruhun bir devlet işinde varlığıyla akıl hastanesinde mi olduklarını sordum kendime. O ruha acınır bir laf söylemeye….
Ya Türkiyem? Onun hali bunlarla ne olacak? Tanrım! Ağlamıyorum. Yalvarırım bir düşünce olanağı yarat bana. Bunlar hangi heyeti bu işe hangi şartlarla koştular ki, düşünmeye ürperiyorum… yeter be! Yeter bu köhnelik! Yeter bu kadar berbatlık! Daha ne kadar kütüklük düşkünlüğü sergilenecek? Allah’ım şu mübarek ramazan ayında sevgi duygum ağlıyor, sevgim ağlıyor, ağlattırılıyor acımasızca… Tutuklat şu dilleri, bitsin şu kütüklük… bu ayıplar nereye varsın daha? Alınsın ellerinden Anayasa artık! Alınsın! Alınsın!
Bu kütük okuma yazma biliyor üstelik. Anayasayı bir torbaya koyup tekmeleyecek iştahıyla, 10 günlük bebeği torbaya koyup 4 kişilik futbol keyfinden ne farkı var arasında? Hiç mi benzerlik gören yok Allah aşkına? Şiir ile koklaşıyoruz dedik hani? Şair ne yapar? Yazar ne yapar, kimdir medya, ne yapar savcı, hakim, hekim? Ne oluyoruz? Kimiz? Nerdeyiz?
Allah denilen en mübarek aydayız! Merhamet! Allah’ın aşkı için merhamet dileniyorum ben! Yalvarıyorum, bu kütüklükle ele, ağza alınmasın Anayasa!
..
Çankırımıza hizmet veriyorsunuz
Şişmanları gram gram zayıflatıyorsunuz
Zayıflarıda müzikle dinç tutuyorsunuz
Her gelenide misafir ediyorsunuz
Tarih sayfalarına skorları yazıyorsunuz
Yer geliyor futbol oynatıyorsunuz
..
Gıcık kaptığınız sevmediğiniz bir sürü olay ve bir sürü insan ile karşılaşmıyor musunuz sizlerde zaman zaman? ''Ooooo hem de o kadar çok ki aklınız dimağınız durur.'' dediğinizi duyar gibi oluyorum. Altı yedi milyar insan varsa şu yaşlı dünyamızda, altı yedi milyarda değişik karakter var demektir. Haliyle her insanı sevmek mecburiyeti yok, kendinizi zorlasanız bile olmayınca olmuyor. Çoğu zaman insanlara karşı ön yargılı olmamaya çalışırım, tanımaya çalışırım önce insanı, bir kaç davranışını gözlemlerim, esnaf olduğumuz için tanış olduğumuz insanlar çok haliyle...
Hani Tarkan'ın eskilerden bir şarkısı vardı ''Kıl Oldum Abi'' diye... Bazı insanlar gerçekten kıl ediyor insanı ve ben de onlara bu şarkıyı söylüyorum. Kıl oldum abi, kıl oldum amca, kıl oldum teyze, kıl oldum arkadaş. (Burada ki teyze, amca akraba olanlar değil tabi ki) Belki zaman zaman bana da kıllananlar olmuştur, olacaktır da, bunun önüne geçemezsiniz. Hiç birimiz dört dörtlük insanlar değiliz haliyle... Anlatayım bakayım size hangi insanlara niye kıl olduğumu, siz de belki bana hak verirsiniz. Böyle adamlara biz de kıl olurduk tanışsaydık eğer, dersiniz.
..
Sıradan bir günde, kalabalık bir caddede, öğle sıcağında sallana sallana yürüyordum. Karşıdan gayet laubali bir şekilde iki genç kız, ellerinde de sigara tüttüre tüttüre bana doğu geliyorlardı... Ha bir de pantolonları yırtılmış, aslında yırtılmamış da modaymış sonradan öğrendiğime göre. Bir kızdım bir sinirlendim, onların o halini görünce, küfürde ettim. Ama içimden yüzlerine karşı... Ne yapayım elimden başka bir şey gelmiyordu o anda...
Daha değişik sıradan sayılan başka bir günde, evimin olduğu yerden minibüse binmiştim. Konuşma aksanı da bozuk bir adam, cep telefonu ile bağıra çağıra konuşuyordu. Ben de dahil arabada ki herkes rahatsız olmuştu. Cinlerim tepeme çıktı, sinirlendim, yüzüm gerildi, dişlerimi birbirine kenetlemeye başladım. Bir elim ile öbür elimi ovuşturur oldum. Sonra ''Hay ben senin yedi sülaleni diye sayacaktım ki, boş veeer Ahmet dedim dalaşma bu kıro ile neme lazım itin teki gibi.'' bastım kalayı yine içimden yüzüne karşı...
..
Hasanım ile benim için adeta birer abi olan bu iki delikanlı ile çok güzel günlerimiz geçti beraber
Kimi zaman oyanan bir futbol müsabakı veyahut odada izlenen bir film onlarla beraber
En unutulmazı aslında yemek yerken yada kavhe içerken veya gecenin bir vakti odanın kapısı çalındıktan sonra girilen sohbetlerin en derinleri, koyuları
Karşılıklı verilen tavsiyeler, edilen nasihatler hele edilen yardımlar nasıl unutulabilirki! ! !
Geçen o koskoca sene dopdolu hatıralar ile
Paylaşılan onca şey
Gülünen onca hatıralar
..
İşte futbol tutkusu
Sardı vatanımızı
Yediden yetmişe dek
Sardı yatanımızı
Tam yerine geldi denk
“Kırmızı-Beyaz” o renk
Kadını ve erkeği
..
İçim sıkılıyor, daralıyor, bunalıyor.
Kimseyi istemiyorum yanımda,
bir o kadar da istiyorum aslında, herkesin yaptığı her şey batıyor.
Kafama sıkmak gibi bir ruh halinde oluyorum bazen, ama silah bulamıyorum.
Bir futbol sahasına girip 'tekmeye kafa atasım geliyor, parçalamak için' o da olmuyor..
Kendimi yaksam hani diyorum benzin döküp, benzin alacak param yok neyin kafasındayım..
Bir binanın en üst katına çıkıp atlasam, yok o da olmaz yükseklik korkum var..
..
Gençlik devresi zordur
Gencin kanı kaynar fıkır fıkır
Deli dolu hayat yaşamak
Özgürlüğü doyasıya tatmak ister
Bu devir özenti devridir
Çoğunun giyim,futbol,müzik ve harcama
..