FUTBOL ŞİİRLERİ

FUTBOL ŞİİRLERİ

Oğuz Çelik

Hep tekmelenen futbol topuyduk sahanın ortasında;
Dikişlerimiz açılmış, hayatla bağlarımız koparılmıştı.
Bize ulaşan yirmi iki kişi,
Ulaşamayan binlerce insan vardı.
Sürekli tekmelemek, ağların arasına hapsetmek istiyorlardı.
Kaçamadığımız korkumuzun üstüne giderdik;
Doksan dakika boyunca.
..

Devamını Oku
Turkan Vatansever

Hayaller umutlar siz gelecege dogru yol alirken
Ben kendimde kayboluyorum
Gokyuzunde yuruyorum yildizlara carpa carpa
Ben onlara captikca dusuyorlar
Gokyuzunde karanlik artiyor
Dusuncelerimden futbol topu yapip
Son gucumle onu tekmelemek istiyorum
..

Devamını Oku
Mümtaz Aksakal

Ufacıktım, oyunla tanıştım.
Saklambaç, körebe derken,
En unutulmaz anları,
Hep oyunla yaşadım.

Büyüdüm, zaman içinde.
Futbol, voleybol derken
..

Devamını Oku
Ahmet Hanif Aktaş

SAVAŞ SANATTIR

Torosların ardından esince rüzgar ta babil’in asmalarında ki üzümlerin kokusundan sarhoş olur insan. Zafer sarhoşluğudur bu: aşk gibi…
Hiçbir şey vermez bu tadı.en ateşli sevişmeler bile yanında; güneşten ışık çalan aya benzer, bir öğlen vakti.
İşte bu yazı zafere baş koyanların destanıdır. Aşkı yaşayanların…

* * *
..

Devamını Oku
Halenur Kor

Dünyadaki bütün çocukların insanca yaşamaya hakları vardır. Onlar tertemiz bir su damlasıdır. Henüz açılmamış bir tomurcuktur. Sadece Berkin değil, bu kahrolası çıkar savaşlarının, gözü dönmüş koltuk sevdalılarının (sağı, solu, ortası, yanı fark etmez) , şehvetinin cânileştirdiği tüm yaratıkların kurbanı zavallı çocuklar... Hepiniz için içim sızlıyor. Ben 21 yaşında evlâdını kaybetmiş bir anneyim. Evlât acısının derinliğini tatmış biriyim. Hiç bir anneye bu acıyı yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur. Irkı, mezhebi, milleti ne olursa olsun.

İnsanların görüşleri de zevkleri gibi aynı olamaz. Kimsenin kimseyi zorlamaya hakkı yoktur. Çocuklar siyasetten ne anlar? Onlar, yaşadıkları ailesinin elbette tesirinde kalacaklardır gerçekten akılları erene kadar. Benim anlayamadığım, gerek siyâsi görüşlerde, gerek futbol maçlarında insanların böyle çılgınlaşıp birbirlerini yemesidir. Aklı olan fikirleriyle çarpışır. Sonra kim, kime düşman oluyor ki bir düşünseler... Hepsinin ataları, bayrakları, dinleri aynı. Hepsi bu vatanın evlatları. Tahriklere kapıldıkları zaman, birbirlerini incittikleri zaman, böyle Berkin gibi, Burakcan gibi, daha niceleri gibi ölümleriyle dağlandıkları zaman,bu vatana diş bileyenlerin sevinçten ellerini ovuşturduklarını görür gibiyim. Neden uyanmaz insanlar? Nedir bu? Baştakilerin de, karşısında olanların da el ele verip, gönül gönüle konuşup bu vahim duruma çare bulmaları, çare olmaları gerekmez mi?

Bu vatanı kanları, canları bahasına bu günlere getiren atalarımızın, şehitlerimizin kemikleri sızladığı gibi, bugün tüm insanların yürekleri ağzında. Herkes birbirine karşı. Vatan elden gidecek, herkes koltuk sevdasında. İkiye bölünse iyi mi olacak? 'Böl, parçala'... Bunu yapmak için kolları sıvamış dış mihraklar...
Lütfen silkelensin herkes. Çocuklarımız da ölmesin. Vatanımız bölünmesin.
Benim için tüm çocuklar aynıdır. Keşke hepsini kucaklayabilecek kadar büyük olsa kollarım. Bu kirlenmiş dünyadaki kötülüklerden hepsini koruyabilecek gücüm olsa...
..

Devamını Oku
Ramazan Kocapinar

Merhaba Sevgili Dostlar!

Bu altta bulunan dizelerde ister istemez
Kendinzden birseyler bulacaginiza inaniyorum
Sayet fulbolu seviyor onunla ilgileniyorsaniz...

Bu dizelerin sesli ve Videolu formatini
..

Devamını Oku
Ramazan Kocapınar

Merhaba Sevgili Dostlar!

Bu altta bulunan dizelerde ister istemez
Kendinzden birseyler bulacaginiza inaniyorum
Sayet fulbolu seviyor onunla ilgileniyorsaniz...

Bu dizelerin sesli ve Videolu formatini
..

Devamını Oku
Dinmez Er

Yazı yazmayı ben aynalarda öğrendim.
Konuşmayı radyodan “devamı yarınlarda”
İlk şiirlerimi sarı defter yapraklarına yazdım.
Sevmeyi karanlık sokakların köşe başlarında
Kanın tadını ilk dudaklarından tattım.

Mağlubiyeti bana futbol değil aşk öğretti
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Kim kime gol atıyor, farkına pek varılmaz,
Maksat ki taraf olmak, başka amaç aranmaz…

Futbol zaman geçirtir, uzun süre oyalar,
Deşarj olmak için mi düşünmemeyi sağlar?

Futbolla ilgilenmem, çünkü sonu hiç gelmez,
..

Devamını Oku
Necdet Uçan

boğazı
varoşların tepesinden
tiyatroyu
salonun son sırasından
futbol maçını
kale arkasından izliyorsam
yokluktandır
..

Devamını Oku
Ali Lidar

Kaç zamandır aklımdaydı çocukluğumun Beşiktaş’ıyla ilgili bir yazı yazmak. Bugüne kısmetmiş..
Az önce Beşiktaş Tv.de başkan Fikret Orman’ı dinledim. Feda’dan bahsetti yine. Beşiktaşlılık duruşundan, değerlerinden, taraftarın biraz daha dişini sıkması gerektiğinden vs. bahsetti..
Yazdıklarım muhtemelen sana ulaşmaz sayın başkan. Olsun. Ben içimi dökeyim yine de. Küçücük bir çocuğun feda öyküsünü anlatayım sana..

89-90 sezonu. 10 yaşındayım. Beşiktaş’ım şampiyon.. Ezbere sayarım hala kadroyu (Engin,Recep,Kadir,Gökhan,Ulvi,Rıza,Feyyaz,Mehmet,Mutlu,Ali,Metin) Farkettiniz mi hiç yabancı yok. Neyse, ertesi gün Sabah gazetesi şampiyon kadronun posterini verecek. Büyük boy. Kuşe kağıt. Gazete şimdiki elli kuruş civarı bir para. Tam bir simit parası. Günlük harçlığım da o kadar. Öğle yemeğim yani. Elbistan’da oturuyoruz o zaman. Ben dahil üçü okula giden dört kardeşiz. Babam işçi, tek maaş, ev kira, bize verebileceği günlük harçlık da malum. Bir simit parası. Evimiz ilçenin kenar mahallelerinden birinde ve mahallede gazete bayisi yok. Çarşıya gitmem lazım. Erkenden gitmem lazım yoksa gazete biter. Evimiz çarşıyla okulun ortasında. Ders yedide başlıyor. Okula gitmezsem babam oyar, o posteri alamazsam da kendimi öldürürüm. Çalar saat bile yok evde, annemin refleksleriyle uyanıyoruz. Ne olur ne olmaz diye sabaha kadar uyuyamadım. Beş gibi evden çıktım. En az kırk beş dakika yürümem lazım. Cebimde bir simit parası, babam kızar diye kimseyi uyandırmadan çıktım evden. Güneş bile doğmamıştı daha.. Korka korka yürüdüm. Tek ve son paramı adama uzatıp gazeteyi aldım. Poster içinde. Attım gazeteyi bir kenara. Posteri açtım, hiç unutmuyorum ilk iş uzun uzun kokladım niyeyse. Baktım sonra bir süre. Sonra kat yerlerinden katlayıp koynuma soktum. Yağmur başlamıştı hafiften. Bir saatten fazla yürüyüp son anda derse yetiştim. O öğle bir şey yemedim. Her tenefüs posteri çıkarıp tek tek Metin’in, Ali’nin, Feyyaz’ın yüzlerine baktım. O gün hiç acıkmadım..
Velhasıl sayın başkan, ben yirmi küsür yıl önce yapacağım fedakarlığı yaptım. Ve biliyorum ki bu ülkede hala on yaşında çocuklar son paralarını verecek kadar seviyorlar takımlarını. Yeter ki siz işinizi yapın. Futbolu kirletmeyin. Futbol en çocuk çocuk gözüyle güzeldir ve masumiyet gerektirir unutmayın..
..

Devamını Oku
Sabri Ceyhan

Ve ne yazık ki çakallarla dolu hayat,
Ve kendini tilki sananlarla,
Ve bütün futbol sahalarının alamayacağı kadar çalım ve ayak oyunlarıyla,
Ve fısıltıdan ziyade yüksek sesle yapılan çekiştirmelerle,
Ve dostmuş gibi yüzü kızarmadan yüze gülenlerle,
Ve hesabı niyetinde gizli el pençe duranlarla,
Ve atınca mangalda kül bırakmayanlarla,
..

Devamını Oku
Yüksel Nimet Apel

Adam özür diledi Wilsından
özür dilerim
özür dilerim
özür dilerim

gözyaşlarına boğuldu

..

Devamını Oku
Hasan Basri Kılıç

Sevgiye dair

Sevgi nedir diye kocaman bir soru sorsak eminim sayfalarca cevap alırız karşımızdakilerden.sahiden nedir sevgi.nerde bulunur nerde saklanır onu elde etmek nasıl bir şeydir ve bu çözümü zor bulmacanın sayfalarında neler gizlidir.?

Sevgi ilk üç harfinden ibaret bir sevmek midir sadece.Bu kadar basit midir o karmaşık duygu acaba.Elbetteki o üç harfin çok katkısı vardır bu söze.Sevgi en başta sevmekten geçen bir güzergahın başlangıcıdır.Her ne kadar son zamanlarda yozlaşmış olsa da sevmekte,sevgide ilk şartıdır sevmek.Ayının yavrusunu sevmesi de bu dünyaya ait bir sevgi zerreciğidir erkeğin kadınını sevmeside.Sevgi sadece sevmek değildir bazen gülümseyerek seyrettiğimiz bir çok şeyde sevgidir.Bir annenin çocuğunu emzirmesini izlemek ve o yeni hayata tad veren anneye gülümsemekte sevgidir.Sevgi en çok da acıma duygusuna kardeştir.Fakat bu asla ne kadar acı o kadar sevgi demek değildir aksine birçok acılarımızdan sevgiyle kurtuluruz.acıların baş belasıdır sevgi.Sevgi havanın elmasını ademle paylaşmasıyla başlayan bir süreçtir aslında.Sevgi için en önemli ayıraç paylaşmaktır.Paylaştıkça çoğalır sevgi.Bazen aç bir çocukla bir ekmeği paylaşmak bazen zengin fakat mutsuz biriyle mutluluğu paylaşmaktır sevgi.Olanı olmayanınkiyle birleştirmektir sevgi.

Sevgi tabiatta her yerde bulunacak kadar çokça varolan bir olgudur.Bir kelebeğin kanadında saklanır gün bitinceye kadar ya da bir yamaçta takılı kalmış bir uçurtmadır sevgi.Sevgi içeriği çok renkli fakat kendisi renksiz bir duygudur.Afrikalı bir zenci çocukla Avrupalı beyaz bir çocuğun sevgisinde renksel bir ayrım yoktur aksine o iki rengin kaynaşması kadar gökkuşağı hoyratlığı doludur sevgi.İçinde her renkten her insandan her ırktan her dinden bir tutam birliktelik barındırır sevgi.
..

Devamını Oku
Ahmet Yozgat

1/:
Bir hafta tüm harçlığımı verdim
Bir beyaz top aldım kendime
Futbol oynadım yaz boyunca
Yağmur demeden, çamur demeden.
2/:
Ya kış boyunca oynadığım
..

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

''İstanbul Zeytinburnu'nda Bilgi Evleri'nde üretilen robot şınav, mekik çekiyor, takla atıyor, futbol oynuyor. Türkçe konuşup, dans eden robot oynadığı zeybek ile görenleri şaşırtıyor.'' BASINDAN



Bize, hem de Ege Yöresine has bir oyun zeybek tabi ki... Ya da şöyle söylemem lazım. Bize, ege yöresine has bir oyundu, şimdilerde robotlarda oynuyor demeli belki de... Müzik eşliğinde gayet de güzel zeybek oynuyor robotumuz. O değil de şimdi bir de bunların seri üretimini yapıp da hepsine birden toplu zeybek oynatırlar ise robotlardan kurulu bir folklor ekibimiz olur. İnsan çalar robot oynar da diyebiliriz. İtiraz eder mi robotlar yoksa çalgıcılarda robot olmazsa vallahi de billahi de oynamayız diye...


..

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Hayret, dehşet ve ibretle seyrediyorum. Cümle aynen şöyle''May gat senin cezanı versin''İngilizce bilenler hemen anlarlar ''Allah senin cezanı versin''cümlesinin hilkat garibesi yavrusu, yarı İngilizce yarı Türkçe. Hadi saçma sapan TV kanalları yapsın, yapıyorlar da zaten ama devlet televizyonunda ki bir programda böyle şeyler söyleniyorsa, insan üzülüyor gerçekten...

TRT her zaman dil konusunda duyarlı olmuştur. Biz böyle biliriz. En düzgün diksiyonlu spikerler hep TRT'den çıkmış hâlâ da çıkmaktadır...

Eğer bir ülkeyi sömürgeleştirmek isterseniz zaten yapılacak ilk işlerden biri o ülkenin dilini bozmak, allak bullak etmektir. Bunun tarihte bir dolu örnekleri var, araştıran bulur...

Daha buna benzer gençler arasında da denk geliyorum İngilizce Türkçe karışımı cümlelere, güya komiklik olsun diye bu cümleleri kurarken, aslında farkında olmadan ülkelerine de zarar vermektedirler. Örnek mi istiyorsunuz dolu''Havaryu ne var yu'' bir tane daha''Selamın hello'' başka ''Sitdavn yapınız'' hadi son olsun ''Çok sory"gibi saçmalıklar...
..

Devamını Oku
Oktay Avcu

Bahçemizde bütün kuşları çok sevdim
Sarı
Kırmızı ve mavi
Ne kadar futbol takımına benzese de
Hiç ayırmadım
Ama onlar
Bütün meyvelerini yediler ağaçların
..

Devamını Oku
Akın Akça

Nikon, Canon
dijital fotoğrafçılığa geçmiş...
Tam anlamıyla, siyah-beyaz olayları olmasa da;
önceki renkliler ve
bazense siyah-beyaz çekmek
daha iyiydi.

..

Devamını Oku
Hilmi Sancak Dedeoğlu

Merhum Başkan Gözlük Hasan’ın, çocukluk ve gençlik yıllarımızda üzerimizdeki tutukluluğun, uyuşukluğun ve ürkekliğin olduğu, hiperaktif çağlarımızda bizleri birden bire tetikleyip harekete geçirdiği zamanlarını çok iyi hatırlarım…

O yıllar Köprübaşı’nın kalabalık bir nahiye, binaların ve köprülerin de eski birer ahşaptan ibaret olduğu, sadece bir kamyonun haftada bir kere Sürmene’ye gidip geldiği zamanlardı…
Doğu Karadeniz’in diğer dağ köylerinde olduğu gibi cami altı-cami üstü, karşı köy-bizim köy ya da deniz tarafı-dağ köyleri tarafı diye ayrılıklarını, husumet ve kardeş kavgalarını bir gelenek halinde de yaşadığımız zamanlardı…

Köprübaşı’nın dar sokaklarında avare avare gezinen çocuklar ile gençler olarak hep tedirginlik içindeydik ve de potansiyel suçlular olarak, “kimdir yanındaki senin? ” gibi anlamsız bakışların üzerimize yöneldiği kör geleneklerin terk edilmesine çok az bir zaman kalmış ki,
Köprübaşı’nın tam ortasında, neredeyse Kıbrıs Adası büyüklüğünde ama kuş uçmaz kervan geçmez ıssız bir adayı birdenbire keşfetmiştik. Nahiyenin içinden akan derenin iki kola ayrıldığı adanın iki yakası da dev dikenlerle örülü, Kıbrıs’ın Beşparmak Dağları gibi adeta uzunca bir işaret parmağa benziyor, insan boyu ısırganlarla çevrili adaya çıkabilmek için ya dizlere kadar, ya da baştanbaşa ıslanmak gerekirdi. Adanın tam ortasında bir de düz saha vardı ama nahiye bakkallarında satılan sadece iki tane portakal büyüklüğünde kirli beyaz lastik toptan birine sahip olabilmek ise neredeyse imkânsızdı…
..

Devamını Oku