Türkçe ana sütü gibi temiz, Sütü gibi anamızın helalimiz. Ancak süt nasıl ki saf su ya da bir kaç mineral, vitamin, kalsiyum, protein gibi maddeden oluşmamışsa dil de tek bir kavmin bilim ve kültür hazinesinden oluşmaz.
İşte giderler
Koridar’a geçenek sözcüğü
Viraj’a dönemeç
İstasyon’a durak
İmalathane’ye işyeri
..
ben hep çocuk kaldım
22 yaşında dev cüsseli
iri saydam telaşe habercilerinin
bir cuma günü ansızım doğuşumu
cihana bildirmesiyle tanındım
birçok hayat birçok engame tanıdım
sürüklendim acı çektim
..
ellerimi koydum masaya
masa bana baktı
ben masaya
zannettim birşey söyleyecek
eğildim masaya
sanki dedi bana:
-benim de seninki gibi
..
Bilemem nasıl başladım
Ben seninle oynamaya
Sanırım yıllar önceydi
Başlamıştım ben ping ponga
Bir kıvılcım ateşiyle
Yerleşip durdun kalbime
..
Yüksel bey futbolu çok sever ve maçların özetini ve yorumlarını hiç kaçırmazdı. Ömründe hiç futbol oynamamış sunucuların yerine eski yıldızların yaptığı programları tercih ederdi. Oğlu İstanbul’a taşındığından beri yıllardır pazar akşamları tek başına televizyon seyrederdi çünkü hanımı spor programı başlayınca başka bir odada el işiyle meşgul olurdu.
Pazar akşamları ekran karşısında keyif çıkardığı günler mazide kalmıştı… Son zamanlarda huzur içinde spora bakamıyordu. Yerden mantar bitercesine Zıtar TiVi, Mhow TiVi, Tox TiVi, Mania TiVi gibi acayip isimli çok sayıda ne-idiğü belirsiz kanallar ortaya çıkmış bunlarda en az beşer dizi yayınlanıyordu. Hepsinde aynı manzara: ya bol ağıtlı, ya bol kavgalı, ya bol şiddetli, ya bol şehvetli, ya bol aldatmalı, bol içkili veya da bol korkulu yani hep seviyesiz ve baştan savma filmler. Günün 24 saati mutlaka bir yerlerde dizi yayınlanıyor. Hanımı pazar akşamları Mania TiVi’deki bol ağıtlı ve bol aldatmalı bir diziyi kaçırmak istemiyordu. Halbuki bu dizi de gündüz tekrarlanıyordu ama Seher hanım yorgunluk çayı içerken ille de Acı Gerçekler’i seyredecekti. Evde yine pazar akşamı krizi yaşanmış ve bu sefer çok sinirlenen Yüksel bey televizyonu kapatmıştı.
Seher hanım, sinirli sinirli çorap örüyordu. Yarıya kadar ördüğü yün çorabı söküp yeniden başlamıştı. Yüksel bey ise Oltu taştan yapılmış tespihini şakırdata şakırdata çekip duruyordu. Vaktin bir hayli ilerlemesine rağmen halen yatmıyordu çünkü hüngürtü dizi halen bitmemişti. Gidip yatsa, Seher kesin böğürtüleri seyredecekti. Madem futbola bakamamıştı, Seher’de zırıltı filminden mahrum kalmalıydı. “Kesin bitmiştir! ” diye homurdanarak yerinden kalktı, tam bu sırada telefon çaldı: “Hayırdır, bu saatte kim arıyor ki? ”
-Alo?
..
Ölüm mü affedersiniz pek de anlayamam bu kördüğümü
Kabahatsiz anların birikiminden mi çağlar yoksa
Mezarında dehşet toparlamış cesetlerin rüyası mıdır
Ah ne zaman gelir ebedi yolculuk başlar bilemem
Saatlerin tiktaklarında sonsuz bir duruş mudur yoksa
Affedersiniz malum gamsız bedende ruhaniyet ne arar
..
Onur BİLGE
Ben artık beş yaşındaydım. Başka kardeşim de olmayacağına göre çocuk arabam neden saklanmıştı? Bu eve neden getirilmişti? Tatar Amca, evimizin marangozluk işlerini yapıyordu. Etrafında dört dönüyor, küçük tahta parçalarıyla oynuyor, ona sorular sorup duruyordum. İçinden gelmiş, bana tahtadan tatar arabası yapmış. At yerine bir kumrunun çektiği, takur tukur giden basit bir araba… Benim, onunla oynama yaşım çoktan geçmiş. Hem galiba bu daha çok erkek çocuklar için. İnandırıcılığı da yok. İpinden tutup çekiyor ve elime alıp konuşmaya başlıyorum:
“Tatar Amca! Kuş uçar. Araba mı çeker? ”
“Çeker çeker…”
..
İnsanların geneli
Bir yaşam tutturmuş
Sorgu sual bilmemeli
Düzen böyle yutturmuş
Şimdi oturun sorun
..
Oyy gülüm oyy
Bir bilsen,bir bilebilsen
Neler oldu
Neler değişti buralarda
Dün
İnsan içine çıkmıyordum
ACILARIN ŞAİRİYDİM YA
..
Batıl inanışlarım yoktu amma,yıllarca futbol oynadığım takımın BEŞ numaralı
formasını giydiğimden mi bilmem,BEŞ rakamına karşı özel bir sevgim ve
sempatim vardı.
Ogün İSTANBUL a giderken her zaman olduğu gibi PAMUKKALE Ekspre-
sinden yine 5 numaralı vagondan,5 numaralaı koltuğu almıştım.Gecenin 01.
00 lerinde BEŞ NUMARALI VAGONA girdiğimde koltuğumu işgal etmiş,se-
re serpe yatmış,derin bir uykuya dalmış yaşlı bir adamla karşılaştım.Yaşlı
..
(Bütün savaşları dövüşemeyecek kadar korkak olan, bu yüzden de kendileri adına dövüşmek için dünyanın gençlerini cepheye süren hırsızlar çıkarır... “Emma Goldman”)
Savaşlar topla, tankla, tüfekle kazanılmıyor artık.
..
üstat;
harika günler,aylar yıllar geçiriyor
vatanın...
yaşanmışlığı geride bıraktık,
yaşanacak_ mış... diyerek_ den....
..
Kutsal görünüm giymiş üstelik
Üç beş çapulcu talanı misali.
Sanırsınız vatan savunması.
Sanki futbol sahasında bek oyuncuları.
Kol geziyor kahpelik,
Kutsal görünüm giymiş üstelik.
Karşılarındaki savunmasız..
..
-“Ay! .. Bacağı acıyor herhalde, üstüne basamıyor...”
Panikle, telaşlı bir çığlığa sığmıştı bu sözler.
Bir sokak köpeğiydi... İstiklal caddesindeydi... Gecenin rengince kara tüyleriyle ve insanın içini acıtan gözleriyle açlığın, karanlığın, soğuğun ölümcül ürkülerinden korunmak için sığınmaya uzatmıştı başını avuçlarımıza.
Sevgiyle bakan gözlerinin kuşattığı mutluluk dokunuşlarıyla arka bacağındaki derin yarayı ıskalamıştık bir hoyrat miyoplukla... Oysa filozofça bakışlarıyla acısını göstermeye soyunmuştu.
Bizim gözlerimizin kör noktasına takılıp kalan cerahatli topallık, yüreğinin bilgece havuzladığı bir çiçeğin dikkatine takılıyordu...
..öyle bir çiçekti ki bu, gönüllerin durgun sularında yeşeren kökleri sevgiye kadar uzanıyordu...
..
Şimdi stadyumlarda, bayanlara özel ilgi ve alaka göstermenin, futbol takımlarının, yöneticiliğine soyunmanın ve bizzat futbol oynamanın dolayısıyla çocuklarımızın oynamalarını teşvik ederek bu duruma gelmemizi nasıl izah edeceğiz ve ne şekilde yorumlamalıyız?
Bu konuları daha önceleri bilmiyor muyduk, veya yanlış mı yorumluyorduk, bunlara benzer o kadar çok değişimler var ki, kime ne demeliyiz, ağabeyler nasıllar?
Binaenaleyh sosyal yapıyı, mutlaka en güzel biçimiyle analiz etmeliyiz, bu çok önemli sosyal konuyu ihmal edersek veya önemsemez isek, bunun faturasını ödemekte çok ağır olacaktır.
İnsanları anlamsızca yokuşa sürmenin, bu manada hedef göstermenin, yok olmadı sil baştan demenin, bizim sucumuz yok, suç başkalarının demenin, ne kadar manasız ve mantıksız olduğunu izah etmeye dahi gerek yoktur.
Dava diyerek partilere bağlanırsan, mahkum olmanda, yok olmanda hiçbir zaman uzak değildir, konjoktör önemlidir?
Partileri siyasi bir kuruluş olarak tanıyıp, oyunu da tercihlerine göre kullanırsan, aldanman veya hayıflanman bu nispette olur.
Yok daha çok bel bağlarsan, bir gün elbette bel fıtığı olacağını da bilmelisin, böyle bir durumda dahi seni, doktora götüreninin bulunmayacağını bilmelisin.
..
yazılıda kopya vermediğime kızanlar vardı
Ayşe, Gülşen, Nuray, Gönül
sınıfımızın kızları
Ramazan, Halil İbrahim, Molla ve Mustafa
I-B deki bazı arkadaşlarım
Imağın Recep’le aynı sırada otururduk ikimiz
Nedim Yürekli, Halis Baş, Gülnihal hanım
..
HOROZLU ŞEKER
Mahallemiz, şehrin biraz kenar kısmında kurulmuş pek şirin bir yerdi. İlkbahardan sonbahara değin yeşilin bütün tonlarını sergileyen türlü türlü ağaçlar, mahallemize ayrı bir güzellik verirdi.
Ölçülüp de konmuşçasına mahallemizin tam ortasından geçen ana cadde, Yeni bağlar mahallesine gittiği için aynı adı taşırdı. Biz mahalle çocukları bu ana caddeye kısaca “goca yol” derdik. Gün boyu geçen birkaç yaylı araba ile ot çöp taşınan serenli at arabaları ve “körüklü” tabir ettiğimiz tek tük fayton arabası geçtiğinden haylice sakin olan bu goca yolda oynardık tüm mahalle çocukları. Bazı gözü kara çocuklar tehlikesine aldırmadan, nadiren geçen bu faytonların arkasına takılır, takılmaya korkan arkadaşlarımız da:
_ Arabacıııı...
_ Çal gırbacııı...
..
Bugün neşem yerinde sabah erken uyandım
Hemen telefonumla dostlarımı aradım
Selam ile beraber hepsini uyandırdım
Yanlız birtanesinde heral beddua aldım
Güzel bir kahvaltıyla kendimi yola attım
Kaldırımda yürürken mor bir taşa rastladım
..
Gece konar acilarim sehrimin en ciplak tepesine.
Gece yarisi konan bir tugla iki göz bir ev olur safaga.
Buralarda her ev bir gecesefasi cicegi.
Hani cesitli renklerini sadece gecenin karasina acan,
Acilarin cicegi...
..
iŞ DÜRÜNCE DARA,
NABZA GÖRE ŞERBET VERMELER.
YOK, HARİCİ;
BİLDİĞİNİ OKUMALAR.
KURAN, DÜSTUR BİLMEMELER;
'ÇOCUK YUVALARINA ÇOK EMEĞİM GEÇTİ' DÜZMECELERİ,
KİME YAPIYORSUN BE BU DUYGU SÖMÜRÜLERİNİ!
..