FUTBOL ŞİİRLERİ

FUTBOL ŞİİRLERİ

Mehmet Tevfik Temiztürk

Evvelinden karşıydık sonradan ilgilendik,
Çok geç kalmış da olsak biraz da bilgilendik…

Pakistan malı toplar özel ayakkabılar,
Çocuklar şahidimdir futbol şahsımı sarar…

Forma dahi giyindim geçen seneye kadar,
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Geç de olsa sevmişiz futbol denilen sporu,
Top, sevdiğim oyuncak sorma bize tek soru…

Evvelden de oynardık sektirmece, saydırmaca,
Ayak ve kafa dâhil zevk verir oynamaca…

Ancak boyun fıtkımız dört adet kord basılı,
..

Devamını Oku
Gökhan Aynacı

Futbol iki direk arası
Aşk iki yürek arası...

Futbolda mesafe tükenir,
Aşkta tükenmez,
Sevdiğin kadar özgürsündür...

..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Maçın, topun dışında başka var mı etkili?
Eski güncel fark etmez bize futbol gerekli(!)…

İster lafından bahset ister naklen yayınla,
İçinde top olsun da izlenir canla başla…

On dakika da bir böl reklamları izlettir,
..

Devamını Oku
Yüksel Önaçan

Ana-baba- eşine, kapıbir komşusuna güveni olmayan kişilerin bir parti, bir spor kulübü lider ve başkanına kayıtsız-şartsız güvenmeleri, her sözlerini doğru kabul etmeleri akılcı düşünceden mahrum olduklarını gösterir.

Konu siyaset ya da futbol oldu mu, ‘aşkın olduğu yerde mantık olmaz’ anlayışıyla “ACABA? ”ya beyinlerinden çıkarmış kişiler, tek bir sinyal aldıklarında aşını-işini-eşini terk edip meydanlara, sokaklara dökülürler.

Bu şartlanmış beyinlerde doğru ve yanlış, parti liderinin, spor kulübü başkanının doğru ve yanlışlarıyla anında örtüşür. Böyleleri, bu iki kuruluşun liderlerinin yanlışlarını onların liderlik koltuğunu bir başkasına kaptırdıktan sonra görürler. “Kılıç kimdeyse Süleyman odur” mantığı öne çıkarılır ve dün alkışladığını bugün yuhalar. “Acaba? ”dan yoksun beyinlerin hükmettiği vücutlar, siyasetten ya da spor kulübünden nemalananların organizasyonlarında figüran olduklarının farkına varmadan yerlerini almışlardır, alacaklardır.

Bugüne kadar arkadaşlarını satmayacağını söyleyerek bir muhalif parti liderine taş atmayı da ihmal etmeyen, yemin krizini yaratan parti liderine alkış tutanlar, yarın gurubuyla yemin ettiklerinde yine alkış tutacaklardır.
..

Devamını Oku
Fuat Eriçok

başbakanın tutkusu futbol
her konuşmasında futbol tabirleri
fauldu
kornerdi
ofsayttı

son olarak ab’ye bastı çalımını güya
..

Devamını Oku
Murat Nail Güney

Ellimizden sonra sardı hevesi,
Tam topa vururken kaçtı havası,
Bu yaşından sonra futbol da nesi,
Sen yine şiire yaslan muradım…

Kimisi şampiyon, kimi lig düşer,
Kıçta don yok futbol peşinde koşar,
..

Devamını Oku
Ali Efeoğlu

futbolu biz icad ettik
bilmem kaç defada dünya şampiyonu olduk
haftada şu kadar saat tv de futbol konuşuruz
70 milyon adette teknik direktör bulduk

futbolcunun eskisi,hakemin içi geçmişi
doldurduk amerikan asıllı tv kanallarını
..

Devamını Oku
Şeref Öztürk Usta

Çalıştığım iş yeri fabrika kuran büyük bir kazan fabrikasıydı. 50’li yıllarda haliçte kurulmuş ülkenin her tarafına buhar kazanları ile birlikte tesiste kuruyordu. İnşaattan makineye kadar komple fabrika kuruyordu. Yani fabrika yapan, fabrika hüviyetinde bir iş yeriydi.
Bende bu iş yerinde başarılı bir elektrik ustası ve kazanların işletmesini üstlenen brülör’den ve katı yakıt sistemlerini iyi bilen biriydim. Bu nedenle fabrika bacası tüten her ilde bulundum. Yolum İzmir’e düştüğünde henüz yapılacak kazan dairesinde benim yapabileceğim bir iş yoktu. Arkadaşlarım kazan montajını bitirinceye kadar Alsancak stadında Altay’ın bir İstanbul takımı ile maçı vardı. İzlemek üzere gittiğim müsabakada aklıma Metin Oktay’ların Mustafa Denizli gibi daha bir çok ünlü futbolcunun buralarda yetiştiği geldi aklıma, müsabaka saha da bitmişti. Ama en ufak arsa boşluğu bulan çocukların maçları hiç bitmiyordu. İstanbul’a döner dönmez, bu işe el atmalıydım. Bir Metin Oktay’da sen bulmalısın Usta deyip kolları sıvadım. İyi kazanıyorum maaştan başka yol harçları ve fazla mesai aldığım gibi işletmeye aldığım firmaların sahipleri tarafından ödüllendiriliyordum İnsanlar kazançlarını da iyi şeyler için kullanmalıydı. Çevrelerine faydalı olmalıydı. Maça ara veren çocukların daha terleri soğumadan sigara yaktıklarını gördüğümde kafamdaki Metin Oktay bulma fikrimin yerine bu çocuklardan bir kaçını sigaradan uzak tutabilsem asıl o zaman daha iyi bir iş yapmış olacağıma inanmaya başladım. Çalıştığım fabrikanın da spor şubesi başkanı idim. Fabrikanın servis otobüsü ile antrenmana gidiyorduk. Belgrad ormanlarına.Döner dönmez önce fabrika takımı ile girilen bir turnuvada grup şampiyonu olduk. İşi biraz ciddiye alınca hedefin tutturulacağını öğrenmiş olduk. Hepimize basın geniş yer vermişti. Şampiyonluğumuzun bundan yararlanmamızın tam sırasıydı, ünlü bir gazetemizin spor yazarı arkadaşımla yaptığım röportaj da gençlere hatta en miniklere kadar eğileceğimi, bir turnuva hazırladığımızı, kayıtlara başladığımızı duyurmuştu. Yalnız kendi muhitimizden değil, Haliç’in tümünü kapsayan bir kayıt kampanyası başlatmıştık. Çocuklarda bu işe o kadar susamışlar ki formalarla oynanacak bir müsabaka onlar için rüya gibi bir şeydi.
Kayıtlar bizim boyutumuzu çoktan aşmıştı. Yalnız kendi takımıma yazılan çocuk sayısı ilk hafta seksen kişiyi geçmişti. Muhit kahvelerini dolaşarak, esnafları ziyaret ederek çocuklarımızı kötü alışkanlıklardan uzak tutacak böyle bir oluşuma katkı vermelerini istedim. İki takım forma siparişi verilmişti. Çocukların bedenine uygun olarak Belediye başkanımızda indirimli olarak hafta içi stadı bize verilmesi için yardımcı oluyordu. Çok ciddi hazırlıklarla üç hafta sonunda 11 -15 yaş arası150’den fazla çocuk müracaat etmişti. Seçenekler bir an önce yapılmalı idi. İki kategoride ayrıldılar. 11-13 ve 13-15 yaşları olarak minik ve yıldızlar a ayırıp juniör’ler turnuvası seçmelerine başladık. Harika çocuklar vardı. Aralarında bizim dışımızda 7 takım daha turnuvaya katılacağını bildirdi. 10 takımın katılacağı 4 takımın ödülü alacağı bir turnuvaya kurallarını belirlemeye başlamıştık. Biz iki takımla katılma kararı aldık. Bir takım daha turnuvaya katılmak istiyordu 10. Ekip eleman sıkıntısı çekiyordu. Onlarda seçmelerde umut vaat eden 6 arkadaş önerdik. Bu hem daha fazla kişinin katılımını sağlıyordu. Hem de çocukların müsabaka içinde gözlem şansı olacaktı. Bütün bu çalışmaların ilk hedefi yeni Metin Oktay’lar bulmaktı. Ama o sigara içen taze ciğerleri gördüğüm andan itibaren bütün kavgam onların kötü alışkanlıklardan kurtulması yönüne doğru kaydırıldı. Madde 1; Sigara içtiği görülen veya kanıtlanan her sporcu turnuvadan ihraç edilir.
Bütün takımların almak istediği çok kabiliyetli, çok golcü santraforu takımdan turnuvanın başlamasına 3 gün kala kadro dışı bırakmıştık.
Turnuva tertip komitesi başkanı olarak turnuvaya has lisanslar hazırlanmış belli sayılarda takımlara dağıtmıştık. 20’er adet verilen son listelerde değişikli turnuva sonunda yapılmayacaktı. Biz turnuva başlamadan en iyi oyuncumuzu kaybetmiştik. bilinçli olarak hem bütün çocuklara göz dağı vermek, hem de diğer takımların en korktuğu sporcuyu bile gözden çıkarabileceğimizi, en az 200 kişiye kanıtlamıştık. Onları da sevindirmişti. bu karar aralarında yeminler ederek bir daha içmeyeceklerini, bu turnuvada mutlaka oynamak istediklerini söylüyorlardı. İhbar edilmekten korkuyorlardı. Malzeme torbalarının altından çıkan izmaritler görülmemeye başlamıştı. İlk hedefimizi şimdilik 12’den vurmuştuk.
Turnuvanın gol kralı, centilmeni ve yardım severini ayrıca ödüllendireceğimizi 1.2.3’ye kupa diye açıklamıştık. Bu turnuvanın asıl amacının İstanbul karmasına girecek sporcuları seçmek olduğunu gazeteci arkadaşlarımızın yazması turnuvaya olan heyecanı turnuva başlamadan yükseltmişti. Turnuvaya basın kadar köklü kulüplerde ilgi göstermeye başlamıştı. Basının ilgisi sayesinde Sanlı hoca(Sarıalioğlu) , Serpil H. Tüzün, Zekeriya,A.İhsan zaman,zaman gelip müsabakaları izlemeye başladı. Ben Fenerbahçeli idim. Metin Oktay GS’li Sanlı Hoca, Beşiktaşlı bütün olanlar Türk futbolunun üst yapısı, alt yapısına geleceğine bakıyordu. Bu potansiyelin var olduğunu gördüler. Ve federasyona taşıdılar. Birinci hedefe varılmıştı. Çocuklarımız Haliç Çukurundan çıkıp o zamanki adı Dolma Bahçe stadında top oynamaya gidecektiler. Bu olay basamakları koşarak aşmaktı. İzinle futbolu oynamak isteyen çocuklar ilk defa bir bayan hakemle final oynayacaklardı. Haliç çukurundan turnuva sonrası yapılan seçmelere neredeyse 7 takımdan oyuncu seçilmişti. Alibeyköy’ün omurgası oluşmuştu yapılan takım, turnuvadan çok 200 den fazla çocuk için yapılmıştı ve seçilme telaşına girmişlerdi. Burada en çok zorlanan seçiciler arasında çocukların babaları, ağabeyleri eski futbolculardı. Turnuva bitmiş, bir şölen gibi geçmişti. Müsabakalar ve her maç çocuklar için askerlik anıları kadar uzundu. Ama bizim yolumuz daha uzundu ve henüz İstanbul şampiyonası başlayacaktı. Biz Haliç’i organize ederken Anadolu yakasında, Bakırköy’de Kadırga’da Beşiktaş’ta, Tophane’de ve Galatasaray’da turnuvada öne çıkma yarışı başlamıştı. Bizim çabalarımız doğru algılanmış İstanbul karmasının oluşması için yapılacak seçmeler yaklaşık 15-20 bin çocuk arasından, en fazla 36 kişiye geleceğin kapılarını açabilirdi. Bunlardan kaç kişi ayaklarının üstünde kalabilirdi, onu zaman gösterecekti. Çocuk psikolojisi gerçekten dünyanın en zor işidir. İlkokul öğretmenlerini daha iyi anlamaya başlıyorsunuz, ve onları kırmamak adına bir yerinizi kırmaya razı oluyorsunuz.
Hazırlık çalışmalarımızı bize destek veren ve umutlanan BJK alt yapısının fedakar hocaları, bugünün Türk Futbolunun ve gençler liginin gerçek sahipleri Sanlı Sarıalioğlu, Serpil H. Tüzün ve GS’li Salih Bulgurlu hocaları saygı ile anmak gerekiyor. İsimsiz kahramanlarda vardı bu işin içinde. Çapalı Muzaffer Garabet, Bayram, Zabıta Naci, Adnan Dinçer, İstanbul sporlu Hasan Hoca ve Ayhan Yarkın, Birol Hoca gibi aradan 28- 30 yıl sonra Türk futbolu için çok büyük başarılar elde etmiş isimsiz kahramanlar vardı. Bugün Çırağan sarayının olduğu semtte BJK’nin şeref stadı vardı. Karşılıklı hazırlık çalışmaları yaptık BJK ile.
..

Devamını Oku
Demet Akkoyun

Futbol takımımız yeşil sahalarda
Klas golleri atarak türbünleri ayağa kaldırdılar
Büyük çoşkuyu deniziliye yaşattılar
Türbünlerde tek yürek oldular
Denizli futbolcuları ile gurur duyarız
El ele taraftarıyla türübünlere koşarız
Yeşil siyah renkleriyle sahalara güneş gibi doğar
..

Devamını Oku
Metin Üstüner

Benimsin Diyemediğim....(Anılarda Sevda)

Uzun yıllar sonra nerden aklıma esti bilmem, bu gün albümlere bakmak geldi içimden. Karıştırırken albüm sayfalarını birer birer, albümden çıkartmaya, yırtıp atmaya kıyamadığım resmini gördüm…Seni daha doğrusu resmini görmenin heyecanından olsa gerek, yüzümde tatlı bir tebessüm, ah be yıllar ah demekten kendimi alamadım.
Nasıl ah çekmeyeyim ki… Sen ki şiirlerimin ilham kaynağı, çocuk denecek yaşta aşkı, sevdayı, sevinci ve sonunda ayrılık acısını tatdığım ilk göz ağrımdın.
Yıllar ne de çabuk geçmiş be gülüm…Ayrılığımızın üzerinden bilmem kaç seneler geçti, kim bilir şimdi nerelerdesin, ne yaparsın bilmiyorum. Uzun yıllar sonra resmini görmek dahi heyecan verici…Resmin elime geçmişken kendi kendime dedim en azından resminle dertleşeyim diye.
Ah be gülüm ah…
Çocuk yaştaydı seninle tanışmamız, çok kısa süre içerisinde bir birimize aşık olduğumuzu anlamıştık ancak bu aşkı tarif etmenin, dile getirmenin yolunu bir türlü bulamamıştık da imdadımıza futbol topu yetişmişti. O gün tüm cesaretimi toplayıp futbol topunun üzerine ‘’ SENİ SEVİYORUM ‘’ diye yazıp evinizin balkonuna atmıştım ve sende cevap olarak ‘’BENDE ‘’ yazıp topu geri atmıştın ya….
..

Devamını Oku
Uğur Uygun 1

Biz; Okul Bahçelerini Uçurtmalarımızı Uçurtmak İçin Kullanırdık Çoğu Zaman.. Sokakları Futbol Sahasına Çevirip, Sütçülerin ve Tüpçülerin Pikap Arabalarının Arkalarına Takılırdık.. Akşamları Balkondan Milletin Kafasına Az mı Soğan Patates Fırlatırdık.. Geceleri Zillere Basıp ve Alarmı Olan Arabaların Tekerleğine Vurarak İlerlerdik.. Çocuk Olmak Bi Başkaydı Be.

U.Uygun
..

Devamını Oku
Hakan Kul

Bu,şu,o futbolcu 18,19,20,21 yaşında
Bunlar 30,31,32 yaşlarına kadar takımlarına sağlarlar çok büyük katkı.
Birçok maç güzel futbol oynarlar
Oldukça hızlı koşarlar; topa iyi yükselirler.
90 dakika fazla pas hatası yapmazlar.
Adrese teslim pas atarlar.
31,32 yaşına kadar takımlarına çok büyük katkı sağlarlar.
..

Devamını Oku
Perinur Olgun

Neler istemezdim bu koca dünyadan küçücük dünyama; anneme bol sağlık çok para, babama hayal ettiği meyvelerle dolu bir bahçe, anneanneme bol hatırlamalar, dedeme mümkünse yeni bir kalp (eskisi tekleyip duruyor da: :) , sınıfımızdaki tüm kız arkadaşlarıma birer Barbi bebek, erkeklere birer futbol topu, Hatice öğretmenime kırmızıların en güzelini yanaklarına, sevinçlerin en gülüşlüsünü dudaklarına, renklerin en parlağını saçlarına, sevgilerin en ışıklısını gözlerine, umudun en gerçeğini yüreğine, mutluluğun en pembesini yollarına, sürprizlerin en simlisini rüyalarına, Gülengül öğretmenime teşekkürlerimle birlikte kucak dolusu kırmızı güller, gözlerine çocuksu gülüşler, en güzel boyalarla çizdiğim mutluğun resmi Serdar öğretmenime, Spoken öğretmenime sevinçlerden yaldız, yaldızlardan yıldız, yıldızlardan sıcacık bir iz, bir tanecik ablamın bürosuna çok çok maaş getiren bol bol dava, çok müzikli günleri İndra Öğretmenime, bol hareketler beden eğitimi öğretmenime, bilgisayar öğretmenime en yeni bilgisayarlarla dolu bir oda, drama öğretmenime en güzel roller, yemekhanedeki ahçımıza her gün şinitzel ve patates kızartması pişirmeyi, Mersinimize gezeceğimiz oynayacağımız parklar, bir bowling salonunu şehrimize, AB erken müzakere tarihi ülkemize, kimsesiz çocuklara sıcak bir yuva, hastalara sağlık hastalılara buluş, öğretmenlere bol not, sevgisizlerin yüreğine biraz sıcaklık, sevenlere daha çok sevgi, herkese biraz daha akıl, gözleri görmeyenlere ışık, gönül gözü kör olanların yüreklerine bolca sıcacık duygu, duygulara sevgi, sevgilere umut, savaşlara barış, barışlara huzur, parası olmayanlara istedikleri kadar para, şairlere güzel dizeler, yazarlara en güzel öyküler, şişmanlara bol bol yemek yiyerek zayıflamayı, zayıflara da hareket etseler de şişmanlamayı, havuzlara barajlara bol su, ağaçlara yeşillik, dağlara bol kar, odunları olmayanlara bol güneşli günler, günlerimize bol gülücük, annelerin çamaşırına beyazlık, sonbahara solmasın diye bol renk, ilkbahara daha yeşil olsun diye biraz daha parlaklık, papatyalara sarılık, kulağı duymayanlara kulaklık, gönülden duymayanlara sıcaklık, yoncalara uğur getiren dört yaprak, denizin üzerinde uçuşan martılara bol balık, sokak kedilerinin hepsine kasapların haberi yokken gizlice ciğer, köpeklere sakladıkları kemiklerin hepsinin bulunması, kafesteki Mavişime şarkılı günler, akvaryumdaki arkadaşlarıma bol oksijen, çok saydığım laboratuar öğretmenim İrfan öğretmenime gönül dolusu sevgilerimle birlikte en güzel en donanımlı bir mikroskop, en kuvvetli mikroplar ve buluşuna yardımcı bakteriler, bizim sınıf için hiç test çözmeden, hiç ders çalışmadan yine sınavlarda birinci olmayı, kendim için de annemi kandırıp bir diz üstü bilgisayar aldırmayı, istemiştim; ;) Bu istediklerimin en azı daha sayayım mı? ::
..

Devamını Oku
Ali Lidar

Ortadoğu ayakta. Hz.İbrahim'den sonra tarihinin en onurlu put kırma girişimine soyunan Arap halkları tiranların saraylarını teker teker başına yıkıyor. Tunus, Fas, Mısır derken Libya, Bahreyn, Yemen. Ve hiç kuşkusuz teyakkuz halinde bekleyen diğerleri. Son otuz yıldır emperyalizmin oyuncağı olmak bir tarafa emperyalizmin bizzat kendisi haline gelen Mübarek, Kaddafi ve benzeri diktatörlere, ruhlarını satın alan çok uluslu petrol şirketleri bile yardım edemiyor bu kez. Çepeçevre etrafını sardıkları Filistin halkının acılarına ve çığlıklarına inatla kulaklarını ve kalplerini kapatan, yardım etmek bir yana yok sayma politikalarıyla İsrail'i cesaretlendirip tarihin en büyük kitlesel kıyımına yol veren Mısır'ın son firavunu; gittiği her yerde çadır şov yapan, futbol klüpleri, petrol şirketleri ve İsviçre bankalarındaki 80 milyar dolarıyla tek başına halkının toplam milli gelirinden daha fazla servete sahip Trablusgarp zorbası. Ve ülkelerini CIA'nın iğrenç emellerine peşkeş çeken şeyhler, emirler. Söyleyin şimdi kim yardım edecek size? . Bakalım arkasına saklandığınız uluslar arası yahudi lobisi ve Amerikan gizli servisi kıçınızı kurtarabilecek mi? Evet sıçtınız oğlum siz. Maldan mülkten vazgeçip kıçınızı kurtarma hesapları yapmaya başladınız bile. Keyfinizce yönettiğiniz, histerik siyonist planlara alet ettiğiniz, baskı ve zorbalıkla korkutup koyunlaştırdığınız halklarınız artık uyandı.. Artık bedel ödeme vakti. Son otuz yıldır Filistinli çocukların akan her damla kanında ve göz yaşında 'emeği'olan Hüsnü Mübarek ve şahsiyetsiz petrol zengini muadilleri. Allah büyük dedik size inanmadınız. Alma mazlumun ahını dedik her şeylerini aldınız. Aşağılık kişisel hırslarınız ve satılmış ruhlarınızla uygarlıkların beşiği Mezopotamya'yı kan gölüne çevirdiniz. Ama buraya kadar. Kolay ölüm yok size oğlum. Ruy-i Mahşer de sizi nasıl cezalandıracağını Allah bilir elbet. Ama buradan öyle kolay kurtulamayacaksınız. Emperyalizmden canı yanmış bütün mazlumların lanet ve bedduası yakanızı bırakmayacak. Yaşasın kardeş halkların soylu direnişi..
..

Devamını Oku
Kâmuran Esen

Futbola çok meraklıyım. Bir bayan olarak futbola olan bu – belki de aşırı - merakım bazılarını şaşırtır bile. Şaşırmaları, futbolun erkek oyunu olmasından kaynaklanıyor sanırım. Oysa ki ben, bayan mankenlerin sunduğu mayo defilelerine erkeklerin daha fazla ilgi gösteriyor olmalarına hiç şaşırmam. Her neyse, ben konuya döneyim.

Futbol maçlarını izlemeyi çok severim sizin anlayacağınız. Süper lig maçlarını izlerim. Avrupa liglerinin, televizyonda yakalayabildiğim tüm maçlarını izlerim.Tabii ki, milli maçları hiç ama hiç kaçırmam. Bunlarla da yetinmem, maçların yorumlarını da izlerim.

Yorumları izlerken; maçları yorumlayanların, top koşturan futbolculardan daha fazla yorulduklarını(!) düşünürüm. Maçtan önce, olasılıklar üzerinde konuşurlar. Maç sırasında konuşurlar. Maç sonrası da izledikleri futbol hakkında konuşurlar. Futbolcuları, teknik kadroyu, yöneticileri, hakemleri eleştirirler de eleştirirler. Ya da bazılarını göklere çıkarırlar.Bunları dinlerken şaşırırım bazen. Hani maçı izlemesem, neyse.Sanki benim izlediğim maç başka, onların yorumladığı maç başka bir maçmış gibi gelir. Bu kişilerin işi bu, eleştirmeleri doğal. Ama bazen, bazılarının çizmeyi çok aştıklarını düşünürüm. Nasıl mı? Bakın anlatayım:

Bu yorumcular, maça ait görüntülerden yararlanırlar yorum yaparken. Bir takımın diğer takıma attığı golün ofsayt olup olmadığını anlamak için, defalarca görüntüyü izlerler. Ama golün ofsayt olup olmadığına bir türlü karar veremezler. ”Oynatalım Uğurcuğum! ” derler, görüntü tekrarlanır. Sonra bir daha bir daha. “Bir de ofsayt kamerasından izleyelim,” derler.Bir kez daha izlerler.Üstelik genelde maçı stadyumda izlemişlerdir. Ancak izledikleri yerden, hakemin kararının doğru olup olmadığına karar verememişlerdir.Yorum yaparken, görüntüleri defalarca izledikleri halde ne “ofsayt” diyebilirler ne de “ofsayt değil”. Sonra “Bir de ofsayt kamerasından izleyelim,' derler.Ve kararlarını ancak öyle verebilirler.
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Açmışım izliyorum, tüm koltuklar kırılmış,
Yine kargaşa hâkim, top, tüfek fırlatılmış…

Anladım sorunlar var, alışkın mı değiliz?
Endişelerim arttı, demek ki yetersiziz…

Ya evin içine de bir top fırlatırlarsa,
..

Devamını Oku
Musa Pekin

Sevgilim ve futbol topum
Sizi hiç bir gece düşünmeden uyumadım
Sizsiz hiç hayal kurmadım düş görmedim
Ne sizi düşünmekten yoruldum ne de geceler bitti...
..

Devamını Oku
Serkan Çardaklı

Tuttuğumuz futbol takımının gol atıpta,
hemen ardına gol yemesi gibiydi
bazı mutluluklarımız.
..

Devamını Oku
Mehmet Soysal

Çevirdiğin her oyunun farkındayım Dostum.!

Bakma sen futbol oynamasını da biliyorum ama,
Şimdilik Sadece Televizyondan Seyrediyorum...
..

Devamını Oku