Bana verdiğin defter
Sana benzeyen tek şeydi odada.
Sayfaları bitince,
Elime yeni bir yaprak uzatırdın
Ve ben bilirdim
Yazdıklarımın senin elinde tamamlandığını.
Bir zamanlar umutlar yeşerirken,
Hüznün yaşını silemedim gönlümden.
Boşvermişliğimle örülmüş düşlerim,
Gökyüzüne savruldu,
O da gitti, durmadan esen rüzgarlarla.
Bir Mayıs ayı papatyalar menekşeler açmışken
Metroda hep aynı yere oturmuş
Camdan süzülen sabah güneşiyle
Düşler doluşur içime sessizce
Kulaklığımdan çalan şarkı senin sesin
Gelme...
Bir gün çağırırsam,
koşarak geleceğin umudu kalsın içimde.
Şimdi gelme,
çünkü gelişinle
yeniden gidişini yaşayacağım.
Gelmene artık gerek yok, geç kaldın,
İçimde büyüyen sızı, yangın.
Bir ümide bel bağladım
Yıllar yutmuş seni sessiz ve dalgın.
Gelmene artık gerek yok, geç kaldın,
Ben ağlamak ister miyim gözüm dolmasa
Kaç defa denedim iyi olmayı sorsana
Her sabah aynı savaş, aynı yorgun sabaha
Gülmek ne zor geliyor, içim paramparça
Sustum çoğu zaman, duydun mu hiç sesimi?
Gül sevgilim, gül ki
Bahar eksik olmasın bizden
Papatyamız solmasın
Varsın açsın açabildiğince
Ömrümüz yettikçe
Dertlerimi, kederlerimi süsleyip püslemek istiyorum
Seni sevdiğimi söyler gibi, sana şiir yazar gibi
Fakat hakikat tüm gerçeğini koyuyor gözlerimin önüne
Ah, şu hakikat olmasaydı, başarabilirdim belki de
Ömrümün 20'sinde 40 hissetmemeyi
Geceler uzadıkça yüreğim hüzün
Dermanı bulunmaz ne söz ne de gün
Sonsuz bir girdapta savrulan özüm
Her sabah uyandıkça içim yanıyor
Feryatsız çığlıklar düşer dilime
İçimde okyanuslar biriktirdim sana
Her dalga, soluk alışını hatırlattı bana
Köpüklerinde kayboldum, tuzunda yandım,
Sildi adını kıyıya vuran her dalga
Kumlara serdim suskunluğumu gece aldı sesimi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!