Fuat Çelik Agirî Şiirleri - Şair Fuat Çe ...

Fuat Çelik Agirî

‪Düşlerimde vurmak istedin,düşümü...yaklaşırken kafa derisi soyulmuş bir asker gibi umarsız,kırdığın ilk kapıyla kolayca ulaşırsın ikinciye..varlığından şüpheli silahımla ve sayılı mermileriyle savunabilecekmiydim kendimi düşlerimde bile vurmak istedin beni,üstelik yakınımdayken gerçeğe dünüşüp .‬

Devamını Oku
Fuat Çelik Agirî

İhtişam ve Kan

Hâlâ kirlenmemiş, söylenmemiş kelimeler var.
Yazılmamış sözcükler,
Satır aralarında dile gelip yürekleri titretecek.

Devamını Oku
Fuat Çelik Agirî

Zamanı ölçmek bir kum saatinden dökülen kum taneleri gibi akıp giden ömrümüz,belki farkındayız ama ciddiyetinden uzakta,peş peşe dökülen kum taneleri acımasızca azalırken haznesinden son taneciğin ciddiyetini anlayamadı insanlık göremedi son dansını…Belkide ölümlülerin ortaklaştıkları bir tek bu vardı kaçınılmaz olanı anlamak….31.03.2023 Florya

Devamını Oku
Fuat Çelik Agirî

Birgün kanadı kırık bir kuş gibi uçup giderken menziline ulaşamayacağını bile bile, bu şehrin sönmüş ışıkları içinde. sen sabahın ilk ışıklarıyla yanan sabah yıldızının eşliğinde arkamdan uzun uzun bakacaksın .!!

Devamını Oku
Fuat Çelik Agirî

İyi geceler Can dostum…
Uyku bize haram bu gece,
Belki bir mısra daha doğar karanlıktan sessizce.

Devamını Oku
Fuat Çelik Agirî


Kamburlaşmış sırtı, ufalmış ve sapsarı yüzüyle, ipince sırma gibi kirden kıvrım kıvrım olmuş saçlarıyla, ince bacakları eski kot pantolonunun içinde, zamanın içinden fırlamış gibi duruyordu. Uzun yılların yorgunluğunu sırtındaki paltosuyla taşıyor, kalın tabanlı ayakkabılarıyla loş, anason kokulu meyhanenin merdivenlerini ağır adımlarla çıkıyordu. Yüzü yorgundu ama gözlerindeki cesaret hâlâ dimdikti. Sürekli saçlarını düzeltmeye çalışıyor, her hareketiyle geçmişten gelen bir zarafeti barındırıyordu.

Meyhanenin müdavimlerine doğru yaklaşıp avuçlarını açtı. Sesi alçalıp yükseliyor, ama kimseyi zorlamıyordu. “Beş liranız var mı? On liranız var mı?” diye sordu. Ne utanç ne de ezilmişlik hissediliyordu hâlinde. Sadece insanlara, onların vicdanına sesleniyordu. Kimisi cebini yokladı, kimisi gözlerini kaçırdı. Birkaç kişi ona para uzattı. On liralar, beş liralar, on beş lira verende oldu(o da bendim) avucu dolmuştu sıkı sıkıya tutuyordu paraları
Paraları sıkıca kavradığında sesi bir an değişti. Bu kez içinde hafif bir mahcubiyet vardı. Oturanlara dönüp, “Getireceğim paranızı,” dedi. Başını hafifçe eğerek, söylediklerini onaylar gibi bir hareket yaptı. Kimileri tepki vermedi, kimileri aldırışsızdı. Ama o, biraz daha yüksek bir sesle aynı sözü yineledi: “En kısa zamanda paranızı getireceğim.”dediğinde belkide hiç bir zaman buraları hatırlamayacaktı.
Ardından arkasını dönmeden, ağır adımlarla gerisin geri çıktı. Kalın ayakkabıları merdiven basamaklarına sürtünüyor, her adımı yılların yükünü taşıyordu. Kapının eşiğinde duraksadı, sonra sokağın soluna doğru yürümeye başladı. Birkaç adım attıktan sonra, sanki önceden tasarlamış gibi sağa döndü. Kamburu iyice belirginleşmişti. Yolun karşısına geçmek için adımlarını sıklaştırmaya çalıştı. Dengesini korumaya çabalarken, bir maraton koşucusu ya da yüz metre yarışında start çizgisini geçen bir atlet gibi son bir gayretle hızlandı. Karşıya geçtiğinde, gölgeler arasında kayboldu.

Devamını Oku
Fuat Çelik Agirî


Kamburlaşmış sırtı, ufalmış ve sapsarı yüzüyle, ipince sırma gibi kirden kıvrım kıvrım olmuş saçlarıyla, ince bacakları eski kot pantolonunun içinde, zamanın içinden fırlamış gibi duruyordu. Uzun yılların yorgunluğunu sırtındaki paltosuyla taşıyor, kalın tabanlı ayakkabılarıyla loş, anason kokulu meyhanenin merdivenlerini ağır adımlarla çıkıyordu. Yüzü yorgundu ama gözlerindeki cesaret hâlâ dimdikti. Sürekli saçlarını düzeltmeye çalışıyor, her hareketiyle geçmişten gelen bir zarafeti barındırıyordu.

Meyhanenin müdavimlerine doğru yaklaşıp avuçlarını açtı. Sesi alçalıp yükseliyor, ama kimseyi zorlamıyordu. “Beş liranız var mı? On liranız var mı?” diye sordu. Ne utanç ne de ezilmişlik hissediliyordu hâlinde. Sadece insanlara, onların vicdanına sesleniyordu. Kimisi cebini yokladı, kimisi gözlerini kaçırdı. Birkaç kişi ona para uzattı. On liralar, beş liralar, on beş lira verende oldu(o da bendim) avucu dolmuştu sıkı sıkıya tutuyordu paraları
Paraları sıkıca kavradığında sesi bir an değişti. Bu kez içinde hafif bir mahcubiyet vardı. Oturanlara dönüp, “Getireceğim paranızı,” dedi. Başını hafifçe eğerek, söylediklerini onaylar gibi bir hareket yaptı. Kimileri tepki vermedi, kimileri aldırışsızdı. Ama o, biraz daha yüksek bir sesle aynı sözü yineledi: “En kısa zamanda paranızı getireceğim.”dediğinde belkide hiç bir zaman buraları hatırlamayacaktı.
Ardından arkasını dönmeden, ağır adımlarla gerisin geri çıktı. Kalın ayakkabıları merdiven basamaklarına sürtünüyor, her adımı yılların yükünü taşıyordu. Kapının eşiğinde duraksadı, sonra sokağın soluna doğru yürümeye başladı. Birkaç adım attıktan sonra, sanki önceden tasarlamış gibi sağa döndü. Kamburu iyice belirginleşmişti. Yolun karşısına geçmek için adımlarını sıklaştırmaya çalıştı. Dengesini korumaya çabalarken, bir maraton koşucusu ya da yüz metre yarışında start çizgisini geçen bir atlet gibi son bir gayretle hızlandı. Karşıya geçtiğinde, gölgeler arasında kayboldu.

Devamını Oku
Fuat Çelik Agirî

Bu kez hikâyenin içinde ben varım. Loş ışıklar, anason kokusu, rüzgârın cama vurup hafifçe içeri süzülen serinliği… Ama en çok da yalnızlığımın sesi. Meyhanedeki herkes kendi dünyasında; kimi eski bir aşkı anıyor, kimi iş güç konuşuyor, kimi sadece sarhoşluğun verdiği neşeye kapılmış gidiyor. Ama ben masamda tek başınamıyım, kendi yalnızlığımla baş başa
dışarıyı izliyorum, camdan sokağa bakıp az önce kaybolan kadını düşünüyorum. O nereye gitti? O, yalnızlığını sokaklara bırakıp yürüyüp gitti. Peki ya Ben ?ben nereye gidecktim? Masadaki içki şişesi, boş sandalye, kendi kendine konuşarak geçirilen bir akşam… Bu hikâyenin devamı ……
Öyleyse sorayım: Bu yalnızlık beni nereye götürüyor? Bu hikâyenin devamında ne var?

Devamını Oku
Fuat Çelik Agirî

Yüzün ay gibi bakışların ürkek ve sabah yıldızı gibi uyanık.Bir anda olsa,daha dün ayrılsakta ,senin yaşadığın şehire geldim.sokak kapısına kadar uzakta bile olsa bir kaç dakkika ,aynı havayı soluyup ve aynı toprağa basmanın buruk mutluluğunu yaşadım.seni uğurlarken hissetiklerimi hissettim !!!!! 19:45 Ankara

Devamını Oku
Fuat Çelik Agirî

Yüreğinin sesinin nasırlaştığını nasıl anlar insan,hayıflanır geçmişe dönememenin gerçeğini kabulenemez

Devamını Oku