Frankenstein ya da Modern Prometheus üze ...

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Frankenstein ya da Modern Prometheus üzerine

I.
Mary Shelley'nin Bordo siyah'tan 'Frankenstein ya da Modern Prometheus' romanında önsözlerden ve eski bazı şeylerden bazı şeyleri düşünmek zorunda kalmıştım,notlar aldım kafamdan,
-
Mary Shelley çeşitli önemli eserlerini Thames kuzeyindeki Marlow'da, Albion Hose'da kaleme aldı. Kocası Percy Bysshe Shelley'le İtalya'ya giderken kızları Clara ölür. Bunun üzerine de Percy, en hüzünlü şiirlerini ve önemli eserlerini yazmaya başlar.

Cizvit Yüksekokulundan mezun Jacques de Vaucanson ve Copernicus'un bir kaderdaşlıkları, dinsel bir dünyevi mezradan gelip mekanik ve dünyaya ve insana evrende bir yer arama'ya doğru gidişte aranabilir. 4 senelik ama etkisi çok olmuş Fransız efemine ama gotik unsurlar taşıyan Direktuvar dönemi -ki bunu şu bildiğimiz iki ucu sivri şapkalardan hatırlayabiliriz- ve içinde ilkel kalıntılar taşıyan ve ilkel kalıntıların da kendi içinde daha eski doğal özellikler taşıdığı feodalite İle kapitalist toplum oluşumunu temsil eder durumdaki, içinde kendini taşıyamama ve gotiği kendi üretme konumuna girerek kendini kurtarmak için aklı dışlayabilecek konuma gelmiş burjuva sınıfı 2 olayı sıralarında,19. yüzyıl başlarında, 18 yüzyılda (ex. Goethe, Godwin, Condillac) insanın kendi benzerini yaratma isteği, edebiyatı, rüya halinden gotic novel'daki Frankenstein aşamalarına geçecekti. (Frankesntein, Mary Shelley; Melmoth the Wanderer, Robert Maturin (Gezgin Melmoth) ve Dracula, Kan içen adam (Bram Stoker) . 20. yüzyılda ilgi gören bazı gothic novel ise, Gustav Mayrenk'in Golem'i, Mikhail Bulgkov'un The master and margarita ve Vathek'i sayabiliriz. Direktuvar dönemi iki sözcükle özdeşleşmiştir: Marveilleuses ve İnroyables; Marveilleuses harika, muhteşem gibi anlamlara gelirken ikincisi ise inanılmaz, akıl durdurucu, müthiş vb. anlamlarına gelmektedir ve birincisi, modaya aşırı düşkün ve abartılı giyinen bayanları biraz da gırgıra alan bir kavram. Bu dönemde gotik unsurlara rağmen böyle nazik ve efemine vb. özelliklerin barınmasını biraz da şaşırtıcı buluyor Praz. Bu abartılı, taşkın, inanlmaz olanın 1800'lerin döneminde mi yeniden ortaya çıkmıştır gotic, yoksa aklı esas alan burjuvazinin eski feodal dönemlerin taşıdığı dürtülere karşı savaşında mı bir şekilde paye almıştır... Belki de her iki sebeple.

Daha eskilerden gelen ve 18. yüzyıllardan doğru artışa geçerek 19. yüzyılda tamamlanan diyebileceğimiz Mary Shelley'in ulaştığı bir noktadan bugünün gotic metaline geldik. Aradaki fark bence, aşırı bazı örnekler dışında gotic metali dini unsurları bastırdığı, bastırır hale geldiği. Frankenstein kutsal kiliseye, ölünce bedenimizi kurtlara teslim ettiğimiz yer olarak bakar. W. Blake için de buna benzer şeyler söyleyebiliriz, ölürken, gittiği yerin evinin başka bir odasından farklı bir yer olmayacağını söylemiştir. Denildiği gibi ruh ve bedeni birbirinden ayırmak saçma ise -ki enerji ve madde çevrilebilirliği bellidir- neden sınıflar ortaya çıkmaktadır ve neden ortaçağın kilisesiyle günümüzün bilimsel düşünce sistemi aynı paraleli gösterememektedir diye aklıma bir geldi. Şu da var, Kardinallerin arasından bir Kopernik'in bilimde ortaya çıkması diye bir olay var, olay dinde ya da onda bunda şunda bitmiyor insanda bitiyor, insan olmakta; dinle akıl bir araya kamaşmamış güzel bir dönemdi belki de 20. yüzyıl ama bu şu değil: unsurların birleşmesi, bütünleşmesi güzeldir, güzel olabilir, sabırla ve bilimin ışığında, fakat çorba haline gelmesi de o derece çirkindir.

Dğç

II.

roman ve frankenstein unbound filmi üzerine şiir

Biri kırık bacaklı
Sallanan iskemle
Hışırdadı açık kalmış pencere ile,
Rüzgar faciası sessizliği
Erdirip sona, uğultusunu estirdiğinde.

Karanlık uçurumun en yukarısında,
Boş şatonun yukarı katlarında
Saat kaçta çalacak guguk?

Bekleyen gölgeler trabzanlara sızmış;
Ama uman ve bekleyen kadın,
Annelik içgüdüsüyle hareket edendir
De aşkta yakın.

Sıkı dalgalar vuruyorken
Sarplaşan yamaçlara
Her şeyden haberli ve ama dingin
Huzurunda Alpler'de karlı-IŞIKLI takke.

Bir canavar yükseldi
İnsanlarla dost olmak için,
Şansı yaver gitmediğinde
Dünya bir düşman kazandı.
Adı Mary'den, Victor adsızıydı

Buzulun laboratuvarlarına dek
Sürecek bir kesintisiz yolculuk.

Karanlık uçurumun en yukarısında,
Boş şatonun yukarı katlarında
Saat kaçta çalacak guguk!
dğç

Acaba ilk insan kimdi? nasıl doğdu?
Akraba evliliği türünden ilişkilerin çeşitli sakat sonuçlar getirebileceği bilinen bir şeydir. Adem ile Havva'dan çoğalan, henüz ilk başta çok küçük bir topluluk olan insan neslinin kendi kendiyle çoğaldığı ahlaken düşünülebilir mi, düşünülmeli midir, buna izin verilmesi olasılığı ne kadar gerçekçidir? Veya aksi olduysa, Allah Adem ve Havva gibi çeşitli çiftleri, ayrı ayrı yerlerde, kendisi bizzat ortaya koyup, yaratıp yeryüzüne salmış da sarf Adem ve Havva’dan olan çocukların birbirlerinden gelecek çocuklar edinmesine böylelikle mi farklı bir yol çizmiştir? Bu çeşit şeylerin mantıklı bir açıklaması nedir?

“Şeytanın göründüğü geceden beri duygularımda meydana gelen değişiklikten daha kusursuz bir şey olamazdı. Önceden kasvetli bir umutsuzluk içinde verdiğim sözü, sonucları ne olursa olsun, gerçekleştirmek zorunda olduğum bir şey olarak görüyordum; ama şimdi gözlerimin önünden ince bir tabaka alınmış da gerçeği ilk kez açık ve net olarak görüyormuşum gibi hissediyordum. Çalışmalarıma yeniden başlamak bir an olsun aklımdan geçmiyordu; duyduğum tehdit içimi daraltıyordu ama kendi çabalarımla bu durumu değiştirebileceğimi sanıyordum. İlk yaptığım şeytan gibi başka bir şey daha yaratmanın dünyanın en aşağılık ve en acımasız bencilliği olacağına karar verdim ve bundan farklı bir sonuca varabilecek her türlü düşünceyi aklımdan cıkardım.” (s.261- Frankenstein ya da Modern Prometheus, Mary Shelley)
Yukarıda kitapta sözü geçen metin, Victor Frankenstein’in artık kendi yarattığı yaratığa başkaldırarak, ona ölü bir eş vermeyeceğinin ilk sinyalleri. Daha önceki bir bölümde, Frankenstein yaratıcısına “Sen benim yaratıcımsın ama ben senin efendinim; itaat et! ” diyerek seslenir, yalnız kalacağını, şeytanın bile yandaşları varken kendisinin umudunu hepten yitirdiği o sırada. Aklıma dünyadaki salgın bir hastalık sömürü düzeni gelmedi değil. Bu emperyalizm ve sömürü düzeni midir efendiliğe soyunan, yoksa kendisini esir pozisyonda gören mi sömürüyü güdenlerdir? Veya, başka bir ifadeyle, master & servant olaylarının tam açılımı nedir? Efendi pozisyonundakiler ne kadar efendidir, köle pozisyonundakiler de ne derece köledir?

Farkettiğim, (Avrupa’da) estetik konusunun sömürü düzenine teğet geçen, geçmiş olduğu sezilen şeffaf alaşımları üzerine de değinmek isterim biraz. Normal insan formundan bu derece farklı ve çirkin ve sefil görünümlü ölü bir yaratığa tüm insanların hiç dinlemeden korku ve tiksintiyle yaklaşması, bazı erkeklerin ise hunharca saldırması, acaba kendimizden farklı yaşam formlarına barbarca yaklaştığımızın sinyalleri midir? Bunca yapılan Mars filmlerinde, insanlığın, karşılarına çıkan antenli uzaylıları çoğunlukla bir düşman olarak algılayışı bunlarla bir paralellik arzediyor mu? Neden bu derece korkuyoruz korkularımızdan veya estetikten veya estetiksizlikten; ya da her neyse…

Tüm bunların ötesinde, olayın diğer ucunda da bir gerçek vardır ki, Frankenstein yaratığı, sevdiği ve şefkat beklediği tüm insanlıktan (veya onların küçük bir perçeminden) bir karşılık göremeyince kendi yaratıcısı esas Frankenstein’ın yakını küçük çocuğu öldürür ve suçu da gene küçük bir akrabası kızın üzerine atar ve ahalinin onu idam etmesine sebep olur. Bunu bilinçli yapar çünkü insanlar ona öncesinde adil davranmamıştır. Bu asla kabul edilebilir bir şey değildir, yani çektiği acılar için başkalarını cezalandırmak –sonuçta insanların bilmeden veya bilerek ona uyguladığı işkencelerden bir farkı kalmamıştır.

--
What has happened
in the story of real life Frankenstein?
is it coming to an end
or was it real?

Ye, life seems to be darkened
while passing through a fuggy road
but we got reasons to be explained;
the thing is that: will it be ill or will it be fine!

Keep up the sequence till you're ready
or hopeless bravery, go to hell.
-

Fransız Devrimi ve kadın hakları yanında yer alan, Mary Shelley doğduktan 10 gün sonra ölen anne Mary Wollstonecraft’ten bir söz:
“Kadının ufkunu genişleterek güçlendirin aklını; körü körüne itaat sona erecektir; ancak, iktidar her zaman körü körüne itaate ihtiyaç duyduğundandır ki zorbalar ve şehvet düşkünleri, haklı olarak karanlıkta tutmaya çalışırlar kadını; çünkü bunlardan birincisinin tek istediği bir köledir, ikincisinin istediği ise elinde tutacağı bir oyuncak.'
akın akça

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 16.10.2008 10:19:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Akın Akça