Şimdi iki milyarlar zincirlemek için beni
Benden bir çoban köpeği yapmak niçin kendilerine
Fakat iyilik, şefkat ve nicelik duyguları
Göç ettiler onların dünyasından Güney'e.
Artık ışık içinde göremiyorum bu dünyayı
Göremiyorum, deney tüpüne bakan bir doktor rahatlığıyla
Diz çöküyorum, haykırıyorum yenilgimi
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Attila Jozsef,
Macaristanın Nazım Hikmeti olsa gerek...Diğer şiirlerine de
baktığımda bu anlaşılıyor...saygıyla anıyorum...
aman arap naci'nin kuran bilmediğini,hadis bilmediğini sanmayın ha!ha!ha!
ama kuran hadis ehli olduğunuzu zannetmeye devam edin..
benim 8 yıldır bu sayfadan sizlere ricam hep şu oldu..amacınız şiir değil..neden ingiliz fransız amerikean sitelerine girip de güzel dinmimizin tanıtımını yapmıyorsunuz..
burada yeteri kadar tereci var beyler..
şiir konuşacaksak şiir konuşalım,yok başka bir şey konuşacaksak onu konuşmanın da yeri burası değil,şekli de bu değil..
şiire hınç duyan sizi gidi müselmanlar sizi..
kim attı bu şiire bu kadar biri...
Köyümüze elektrik gelmedi
Kanalizisyon çarpuk, çurpuk
her yeri pislik kapladı
doğalgaz, kömürün yerini aldı
kapıcılar işsiz kaldı..
Gibi daha yazacaktım ama eve gitmek zorundayım.
Herkese iyi akşamlar.
Sevgili Kuşçuya katılıyorum. Sözlerinin arkasındayım.
Çok güzel dizeler...
kıymetli kardeşlerim böyle yazıları şair olmayan kişide yaza bilir şair dediğin kılı kırk yarar nice yaraları sarar şairin inancı veya rengi hiç önemli değil inancı Yaradanla onun arasında olan mesele renginide Yaradan boyuyor bize laf düşmez bizem istediğimiz yanlışa yanlış doğruya doğru denmesi milletin kafasını karıştırmayın lütfen
Edison Ampulü arayıp bulmuş,faydalı bir buluş olduğu için kafirde olsa buluşu başımızın üzerindedir Naci (Eyvah Naci de arapça kökenli:) abi.Şiirin müslimi kafiri olmaz.Şiirin anlamlısı olur,ahenklisi olur,güzeli olur çok güzeli olur,
en güzelleride yüz yıllarca akıllarda kalan gönülden gönüle giren,dilden dile gezenleridir.Her neyse
Abdullah b.Amr'dan 'Toplumda hiç bir gerçek alim kalmadığı zaman insanlar (onlar yerine)bazı cahilleri lider edinirler.Kendilerine soru sorulur,onlarda ilimsiz olarak fetva verirler.Böylece hem kendileri hak yoldan sapar hem de insanları saptırırlar.Kıyamet alametlerinden biri de âhir zamanda gerçek alimlerin kalmaması,onların yerini cahillerin alıp insanlara liderlik ve rehberlik yapmaları;böylece hem kendileri hak yoldan sapıp hem de başkalarını saptırmalarıdır.
Ulvi ağabey; Küfür dolu o yazıyı kim sildi bilmiyorum ama, Ben yorumumu gaye tahakkuk ettiği için kendim sildim.
Beray-ı malumat.
Saygılar.
Naci bey, Hadis konusunda fazla araştırmacı olmadığınız bu beyanlarınızdan anlaşılıyor efendim. Çünkü hadisler ve hadis diye piyasaya sürülen (mevduat, uydurma hadisler) bundan bin kusur sene önce Buhari, Müslim, Tirmizi, Ahmet Bin Hambel ve İbnn-i Hacer gibi uzmanlarca ayıklanmış, sahiler ve gayr-i sahihler tefrik edilerek Bu ismi geçen altı hadis şarihinin eserlerinde yer almışlardır ki; bunların sayısı tekrarlarıyla beraber 7000 küsur ile 10.000 arasında değişiyor. Bunlarında br kısmı zayıftır. Yani sahih hadis olarak kütüb-ü sittede ki hadis-i şerif sayısı 10 000' ni asla geçmemektedir.
Saygılar, hayırlı çalışmalar.
Çeviri olmasına karşın, şiirin aslındaki güçten çok şeyler yitmeden yansımış...
Ve kısa bir not...Şiir, birilerine göre doğruyu , birilerine göre yanlış bir düşünceyi savunuyor olabilir...Ancak , şiirin estetik kalitesi neyi savunduğuyla değil , savunduğu şey her ne ise, onu ne kadar güzel savunabildiğiyle ilgilidir..Çünkü estetiğin felsefedeki sorusu ''nasıl'' sözcüğüdür..Bir şiirin estetik ölçümü, bu şiir ne söylüyordan ziyade söylediği şeyi nasıl söylüyordur..
Saygılarımla
Bu şiir ile ilgili 25 tane yorum bulunmakta