Fıstık deyince aklıma neler gelmiyor ki…
Çeşit çeşit fıstık var...
Kavrulmuşunun tuzlusu, tuzsuzu…
Kabuklarının yarılmış aralığından “beni ye” diye cezbeden iri, parlak kabuklusu…
Pürüzlü kabuklarının iki parmak arasında çatırdayanı ve ikiz tazeliğin enfes tadı…
Tazesinin yeterince tuz atılarak haşlanmışı…
Reçinesinden yapış yapış olan elleri kapkara renge boyayan helva veya pilav katkısı çam fıstığının cilvelisi…
Ve “fıstık gibi ………….”
Noktalı yere ne koyarsanız koyun, hepsi için uyar, tıpkı başlıkta olduğu gibi…
Bilmem, bunların tek tek adını söylemeye gerek var mı?
Yer FISTIĞI,
Antep FISTIĞI,
Çam FISTIĞI
ve bildiğimiz FISTIK (çok güzel, genç kız veya her şey)
Türkçede bir kelimeye istediğin kadar mecazi anlam yükleyebilirsin. Yan anlamalar da yükleyebilirsin. Bu da yetmez, yeni anlamlar da yükleyebilirsin. Benzetmeler (teşbihler) , istiareler de işin cabası.
İster ağaçta yetişsin, ister toprağın altında, ister bir ana-babanın himayesinde…
Bunların hepsinin genel adı FISTIK değil mi sanki.
Ne fark eder tadı - tuzu, şekli - şemali, iriliği – ufaklığı…
İsteyen istediğini tercih eder. Duruma ve zamana da bağlıdır aslında bu tercih ediş.
Rindler sofrasında bir başka haz verir FISTIK insana…
Sohbette, yürüyüşte, çay yanında bir başka haz… Sinemada, kafede, parkta – bahçede yar elinden bambaşka bir zevktir o sıcaklığa yansıyan FISTIK’ın lezzeti…
Elbette herkesin kendine göre bir tercihi olacak, dedik ya…
Ben FISTIK’ın her çeşidini severim. Ayş u işretten pek anlamadığım için tadına vara vara yerim. Güç kuvvet verecekse gücüm yettiğince yerim.
Yar elinden, ağyar elinden...
Özellikle FISTIK gibi şarkıların, türkülerin, nağmelere karıştığı anlarda daha başka severim.
Siz nasıl seversiniz bilmem, ama gönüllerin şiirlerle bütünleştiği anlarda da bir başka olur hani FISTIK’ın tadı.
Yani FISTIK şiir gibi geliyor bana.
Kahramanlık, aşk, hasret, vatan, milet, bayrak, ana, tabiat, güzellikler - çirkinlikler, her şey, her şey…
Ben hepsi olamam ki…
Ben her alanda şiir yazamam ki…
Üzümde kiraz, kayısıda şeftali, erikte portakal, fındıkta ceviz olur mu hiç? ..
Öyle ya, ceviz ağacında kabak yetişseydi, vay halimize derdik.
Serinliğinde oturmak yerine, gölgesinden bile kaçardık.
Ben sen değilim ki…
Herkesin düşüncesi – duygusu, eğrisi – doğrusu kendine…
Tıpkı rakı içmeye kalkıp da rakı bulamayınca ispir-to’ya fit olan çaylak içiciler gibi acemilik, toyluk olur benim işretim.
Bırakın şiirimi de, fıstığımı da ben seçeyim.
Hangi konuda, nasıl yazacağıma ben karar vereyim.
Tıpkı bizden öncekilerin yaptığı gibi…
İster aheste çekerim kürekleri…
İster ağır ağır çıkarım merdivenleri…
Kime ne, kime ne! ..
Hikmet ÇİFTÇİ
20.09.2010
http://gruplar.antoloji.com/gercek-dostlar-birligi
Hikmet Çiftçi 2Kayıt Tarihi : 20.9.2010 17:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Türk edebiyatının temel taşlarını, Türk şiirinin ustalarını küçümseyenlere, sadece kendini ve kendi gibi olanları ve düşüneneleri edebiyatçı kabul edenlere ithaf olunur.

Tek kelimeyle FISTIK.
közün ateşi farklı farklıdır. Közün üstü küllü görünür zira dokunduğunuz an parmaklarınızı yakar.Yaratılanlarıda özde taşıdıkları köz de farklı farklıdır. Herkes kendi özünü yansıtacaktır.Bu bakımdan ŞİİR eleştirileri yürek ve insanlık onuru ister. Teşfik tavsiye beğenme beğenmeme öneriler olabilir. ŞİİR eleştirilerinde KÜFÜR cxehaletin temsilciliğine yakışabilir. Yanlışın yanlışıdır. Şiir işçileri menfaaat beklemezler. Yön beklerler. Ellerriniz dert görmesin Sevgili Kardeşim HİKMET. Saygılarımla
Nazırr Çiftçi // Ankara // 23.09.2010
TÜM YORUMLAR (7)