Söyle sana Fırat’ım kim su diye bakandır.
Gel de coş damarımda sana engel mi vardır!
Sen Murat’ın almışsın, ben ne güne bakayım;
Olayım damla damla biraz da ben akayım…
İyi anlarım suyun sesinden
Her ırmağın bir türküsü vardır
Hayallerimi açtım şimdi bir yelken gibi
Çoban değilim ama
Ben de bir çoban çocuğuyum
Bizim bu Fırat’la çok öykümüz vardır
Akşam ezanı mühürlerken vadiyi
Gıdikler kayar giderdi yamaçlardan
Çordik kökünde yuvasız kuş yumurtaları
Nehre karışır giderdi keklik sesi
Kadim bir diyardır Keban
Mezopotamyanın giriş kapısı
Bizim bu Fıratla çok öykümüz vardır
Kutlu bir mazidir
Irmaktaki ayak izlerim
Dalgalanıp giderim Harput Cenahında
Gülüşkür’de geçit verir Keban denizi
‘elbisemiz duvarda, kitabımız bavulda’
Çocukluğumdan bilirim ben buraları
Bizim bu Fıratla çok öykümüz vardır
Köpük alınlı atların hatırı var bende
Diken başları yoldum çocuk başıma
Taş gibi yuvarlandım çavlanlardan
Gümüş hareler çizdim toynaklarla
Zıvanamda haytalık var benim
Karşıma çıkanın
Küt küt çarpardım kalbine
Bizim bu Fıratla çok öykümüz vardır
‘kayık gibi yüzerdik Fırat kenarında’
Geç dönerdik eve yaz akşamları
Annemin merakı şükürle biter
Kapıyı açan bacım sevinçten ağlardı
Bizim bu Fırat’la çok öykümüz vardır
Akıntıya kapılıp sarıldık birbirimize
Sırılsıklam olmuştuk
Ne hasretler çektik hele
Böyle şeyler anlatılmaz gayrı
Bizim bu Fırat’la çok öykümüz vardır
Bizim bu Fıratla çok öykümüz vardır
İlhami Bulut
Kayıt Tarihi : 12.6.2022 17:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!