Ne en kızgın ateş, ne de güneş
Nefesin kadar sıcak
Ne bir gül, ne de herhangi bir çiçek
Kokun kadar bayıltıcı
Ne ay, ne de bir yıldız
Yüzün kadar güzel
Zin ‘im kutsal toprakların tanrıçası
Bereketin kaynağı
Aşıkların özlemi
Hasretin umudu
Ağlayan çocukları emziren annem
Günü güldüren güneşim
Kurşuni bakışlarına inat
Kalkan oluyor kalbim göğsüne
Kalbim çağlayan gibi akıyor yoluna
Set çekme.
İstemiyorsan yol ver kendisine
O akar durur kendi kendine
Yaşamak lazım senle
Yaşlanıp dert yanmak lazım
Görmek lazım seni
Bir an olsa bile, görüp donmak lazım
Daha hızlı döndürmek lazım
Günü 24 saat yapan dünyayı
Yağmurun ilk damlası yere düştüğü zaman
Bırak saçların ıslansın, tenin yağmura doysun
Yağmura hasret toprağın çığlıklarını duysun kulakların
Ve toprak doyunca yağmura
Çek içine yaşamın kokusunu
Kapat gözlerini,
Beni ayazlı gecelere sor.
Trafik ışıklarının olmadığı yollara
Beni bulutlara, uçan kuşa, yapraksız ağaçlara, susuz kaktüslere sor
Beni, sırılsıklam eden yağmurlara,
Beni, bana sor.
Yırtılmış, bağsız ayakkabılarıma
Mardin ‘ in ışıkları gibi aydınlatsan beni yüksekten
Gözlerim kapansa ışıltıdan
Kızıltepe ovasında, kızıl saçlarını savursa rüzgar
Kokunu içime yaysa
Derik ‘ de zeytuni gözlerine dalarken
Kendimi Beyaz Su ‘ da buluyorum
Kurumuş ağacıma bir yeşil ol,
Çiçeksiz dalıma bir yaprak.
Şiirime bir cümle,
Hayatıma bir üç nokta ol.
Geceme bir yıldız,
Gündüzüme bir bulut.
Yakıp yıkmak isterdim,
Bütün kuralları, önüme çıkan engelleri.
Köprüler kurardım, uçsuz bucaksız uçumlara.
Bir fener yakardım, yorgun denizcilere
Bir rüzgar gülü olur,
Fırtına misali eserim.
Doğal bir poz ver gözlerime
Sana öyle bir bakayım ki
Suretinden, gözlerimin mercekleri patlasın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!