(“Hoca ile Çekirge”* – İkinci Bölüm)
Duygulanmam gerek. Şiir yazacağım ya. Transa geçerek pekâlâ yazabilirim. Ama bu işin maliyeti çok yüksek. Psikolojim, patalojik bir hale geliyor. Şairleri mi dolaşsam acaba? Yok, olmaz. O da uymadı. Neme lazım etkilenirim falan, rezil kepaze olurum 'şuara' takımına. Ama bir yolunu bulmalı. Aşık olacak çağı da geçmişiz üstelik.
-Çağı mı kaldı Çekirge? Bu saatten sonra senin işin ancak geriyatriyle. Bakma mihrap falan idare ediyor ama konu ciddi. Yaşlılık sorunları veya bölümü veya departmanı. Adına her ne diyorlarsa, işte oraya gideceksin artık, anladın mı?
(Kendi iç sesim de bizim hocadan farksız yani!)
-Gitmesine gideyim de beni görünce; değil yaşlı, hasta olabileceğime bile ihtimal vermiyorlar. Yaşlılığı yakıştıramadılar bir türlü. Ne yapacağız peki? En iyisi, duygulanmaya çalışmalı yine. Tamam buldum! Bir Türk filmi izlerim. Nasıl olsa her birinde kör bir kemancı, fakir kız, üvey ana, tecavüz mağduru veya anasından ayrı düşmüş bir çocuk vardır. Daha olmadı aşağıdaki kebapçıdan bir arabesk kaset de ödünç alırım. (Beethoven’in 5. senfonisi ile olmaz bu iş. Veya Bach varyasyonları ile.)
Oldu bitti işte! İzlerim, ağlarım, sonra da Allah ne verdiyse yazarım...
……………
-Ne haber Çekirge? Nasıl gidiyor?
(Tamam. Hocayı an, kaleme davran!)
-İyidir hocam. 60’lardan kalma bir yerli film buldum. İzlerken yazacağım, sen hiç meraklanma.
- Artistliği bırak! Filmin konusu ne? Ondan bahset biraz.
- Pek anlayamadım ama adam âşık galiba. Kız da öyle, ama bir sürü engel var. Jön, duygularını açıklıyor. Kız ağlıyor, çünkü adam gidiyor.
-Ben de anlamadım. Adam gidecekse kıza niye açılıyor ki? Veya açılıyorsa, niye gidiyor?
-Orasını senariste soracaksın hocam. Hikâyeyi ben yazmadım.
-Sanki senin yazdıkların bir şeye benziyor da!
-Bak şimdi, konu daha da acıklı oldu. Delikanlı kör bir piyanist durumlarında. Kız ise barda şarkıcılık yapıyor.
-Böyle senaryo mu olur Allah aşkına!
-Olur hocam olur. Bize daha neler yedirdiler. Kesin kahvede pişpirik oynarken yazdı adam bunları. Ertesi gün devam ederken, dün yazdıklarını unutmuştur mutlaka.
Şaka bir yana, izledikçe gözümden yaş geldi vallahi. Çok ilginç bir hikâye bu. Bir ayrılık ve aşk şiirine pek yakışır mesela.
İzninle hocam. Yeterince duygulandım. Yazmak istiyorum artık.
-Aferin Çekirge. Seninle gurur duyuyorum. Ağla ve yaz! Unutma, şiir devam etmeli. Aynen oyun gibi….Bak bu ülke ne sarsıntılar geçirdi. Deprem, yolsuzluk, ekonomik kriz, işsizlik, iflâs ve intiharlar, burnumuzun dibindeki savaşlar, bir türlü çözümlenemeyen Kıbrıs meselesi, Avrupa Birliği ile yaşadığımız sorunlar, eğitim, sağlık ve sosyal güvence sorunları. Adalet düzenimiz, vs., vs.… Ama sahne asla boş kalmadı. “Oyun sürer”. Temel kural bu işte.
-Haklısın hocam. En iyisi, ben de oyuna devam edeyim…. Ha unutmadan, şiirin başlığı konusunda kararsızım. “Geberesi Aşk! ” veya “Aşkın Canı Çıksın! ” Sence hangisi daha uygun düşerdi? ....
-“Kahrol Çekirge! ”
En uygunu olurdu herhalde...
Yıkıl karşımdan bre!
(11 Ekim 2003)
(*) ”Hoca ile Çekirge” dizisinin geçmişi hakkında bazı sorularla karşılaştım. Düzyazılarımın bir kısmında neredeyse dört yıldır kullandığım tiplemelerdir. Bunlar; bağnaz, katı ve biraz da aksi huylu bir “hoca” ile buna karşın kurnaz, zeki, entrikacı ve hatta yalancı bir öğrenci olan “çekirge” nin günlük olaylara yaklaşım ve aralarındaki çekişmeleri anlatan; bir anlamda ironik yazılardır. Bir şiir sitesinde bile olsa, güncele mizahi açıdan yaklaşmanın insanı rahatlatan bir yanı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, yazarken gerçekten eğleniyorum :))))
Sevgi ve saygılarımla…
Naime ErlaçinKayıt Tarihi : 11.10.2003 13:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Güzel ve gerçekten eğlenceli bir yazı..:))))
Mim Kemal Ertuğrul
TÜM YORUMLAR (3)