Pasifleşmişsin, dedi.
Gurur duyarım.
Sırtımın üstünde yatıyorum sanıyordum,
İlk adımımı atmışım belki de...
Çığlık atıyorum aslında
ama duymuyormuş beni.
En çokta pinokyo'ya üzülüyorum.
Şimdilerde onun gibi ,az yalan söyleyen kalmadı.
Mesela burunlar da uzamıyor artık...
Pembe bir toz yutturulmuş;
Katil kim? Belli değil.
Olmaz dediklerim, oldu en nihayetinde,
Bir duvarın, en heyacanlı sahnesini izledim bu sayede,
Ipini çektim, gözler önünde,
Körmüş meğer gözler, içlere.
Sürgün başladı, içten dışarı,
Cırcır böceklerini boğazımda hissediyorum bu gece,
Arkam hep gürültülü,
Önümse, en sevdiğim deniz.
Biraz var, biraz yokum bu gece;
Biraz istekli, biraz isteksiz;
Biraz kayıp, biraz aranılmayanım
Bütün söylenmesi gerekenleri büyük usta söylemiş sanki,
Bana ise tozlu raflar arasında sıkışmak kalmış.
Yörüngenin bir parmak dışında gibiyim,
Yerçekimi bile itiyor sanki,
Bağlantısı var mı bilmem ama,
Korkutuyor;
Bu gün burda açtı portakal çiçekleri,
Katılaşmış kalplerde, arsızın arında,
vicdanı sandığa kaldırmış olanda,
Üstü bir parmak toz kaplamış muminde,
Portakal çiçekleri açtı.
Belki görünen, çökmüş kara bulutlar,
Cahil,avare başak
Bir sineğin esintisiyle dahi ,
Yere eğilir başı,
der ki; bu defa son!
Cahil ya!
Yine gafil avlanır,
"Samimi" kelimesinin başına "gerçekten" kelimesini eklemek zorunda kaldığımız bir çağ...
Korkuyla kabullenme güdüsünün üstüne; özgürlük, mutlukluk,kolaylık, demokrasi, ilmek ilmek işlenmiş
Ve maskeler hazır, herkes gönül rahatlığıyla takıp, sokağa çıkabilir.
Artık bu sizi korur:
Gerçeklerden.
Sahne ışıkları altında saklanan bir dev,
Kimse bulamıyor.
Rabbim, kuru bir dalım yeşermeyi bekliyorum
Suyum sensin ,
Işıtmakta ancak sana kalmış
Bir kuşun konabilmesi için
Bana can ver, canıma özünü ver
Bir rüzgar ile salla yapraklarımı, titret;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!