Felsefe kelimesi Yunanca’da ki sevgi ve bilgelik kelimelerinin yan yana gelmesiyle oluşur.
‘’bilgiyi sevmek, bilginin peşinde koşmak anlamını taşır.
O halde felsefe yaşamı bir şekilde anlamlandırabilme çabasıdır. Yaşamla birlikte her şeyi…
Filozof merak eder, soru sorar ve öğrenmeye çalışır.
Platon’a göre; ‘’Felsefe, doğruyu bulma yolunda, düşünsel bir çalışmadır.
Filozoflar, Felsefeyi doğruyu aramak olarak tarif ettiklerine göre yanlış da var demektir.
Öyleyse hayatımızdaki doğrular ve doğru olmayanlara bir göz atarak yazımıza başlayabiliriz.
Hayatımızdaki bazı olaylara bir göz atalım…
Bulunduğumuz yerden uzağa doğru baktığımızda, uzakları daha küçük görürüz. Aslında nesnelerde küçülme yoktur, bizim gözümüz onları küçük görür…
Çizgilerin yanına daire çizince daire tarafına eğri gibi görülür ama çizgi eğri değildir.
Neden ay ufukta daha büyük, gökte tepe noktada daha küçük görünür? Küçülür mü?
Önümüzden geçen kurşunu algılayamayız. Ama kurşun geçer. Vardır.
Algılama zamanının altında olan nesneleri algılayamayız. Görsel açıdan yokturlar ama gerçekte vardırlar.
Filmlerin hepsi de resimdir ama, biz onları algılama zamanının altında (sn de 24 defa geçince, Ya da 16 tının üstünde geçince) hareketli görmeye başlarız…
Aslında hareket eden bir şey yoktur.
Neşeli olduğumuzda, sevdiğimiz insanlarla buluştuğumuzda zaman çabuk geçti diyoruz.
Hastalığımızda geceler, yalnızlığımızda zaman durmuş gibi hissederiz… Aslında zamanda değişiklik olmaz, zaman akıp gider de, biz öyle duyumsarız…
Zamana yön vermek, zamanı hızlandırıp yavaşlatmak, daraltıp genişletmek bizim beynimizde, bu bir yanılsamadır…
Yani yanılsama, gerçek bir fiziksel-duygusal uyaranın yanlış anlaşılmasıdır veya yanlış yorumlanmasıdır.
Beş yaşındaki biri için zaman çok geniştir. İnsan ömrünü 70 yaş kabul edersek 70/5= 1/14 ömrünün on dörtte biridir. 60 yaşında biri için ömrünün 6/7 sidir çok daralmıştır.
Biri yavaş geçer, biri hızlı… Obje olarak insan kendini kabul eder… yanılır.
Herkes kendi yanılsamasını gerçek sanır.
Fiziksel olarak algılanması gerekenden farklı algılanan görsel objeye ‘’yanılsama’’ ismi veriliyor.
Sonuç: Beyin, gözde oluşan görsel uyarılardan vücudun içinde yaşayabileceği görsel, ama sanal bir dünya yaratmaktadır.
Yanılsama yayan, yanıltan güç, yaydığı yanılsama yayan etkilerle, etkisine aldığı insanlara ‘’benim gibi düşün’’, ‘’benim gibi gör’’ mesajını dayatmaktadır.
*** Günlük eylemlerimizin çoğu, o eylemleri türeten etkileşimlerin görünemez olmasıdır. *****
Eğitimsiz bir kişi ilk kez öğrendiği bir şeyin doğruluğunu kabullenmek zorundadır.
Gözlemlenemez etkileşimlerin sonucu olan gözlemlenebilir eylemlerimize özgür iradenin sonucu diyoruz. Oysa bu illizyon gibi bir şey… **** illizyon nasıl yapıldığını bilmeyen, illizyon olduğunu bildiği halde kabulleniyor…
Smilanski’ye göre, İnsanların özgür irade konusunda hakikatle yüzleşmeleri neredeyse olanaksızdır…. Çünkü hakikat böyle bir ayrıcalığımız olmadığı yolundadır…
Günümüzde gelişen teknoloji ile birlikte, yanılsama en geniş şekilde kullanılmaktadır.
Televizyon ile yanılsama üretip, insanlar yanlış yönlendirilerek kolayca sömürülebilmektedir.
Yönetici makamlar yükseldikçe bilinçsiz insanların gözüne büyük görünmektedir. Aslında onlar da herkes gibi normal insandırlar. Görevli bulundukları sırada iletişim araçları ile olağanüstü büyük gösterilirler. Ama görevden ayrıldıklarında herkes gibi onlar da sıradan insanlar gibi unutulur gider…
Bu yanılsamadan egemen güçler en iyi şekilde yararlanıyorlar.
İnsanları birbirinden yalıtarak, bir kısmını diğerlerine karşı ‘öteleyerek’ yabancılaştırarak, düşman yapabiliyor, en yakın insanları birbirine kırdırabiliyorlar.
O halde karşımıza çıkan olayları sorgulamak için felsefe gereklidir.
Geçmiş deneylerle bilimsel olarak kabul edilenleri öğrenmek için okumamız gereklidir.
Öğrenmek doğru bilgi ve doğru eylem içindir. Yani görevimiz bilgileri kafamıza hapsetmek değil, çevremize yaymaktır.
Bilgi yaymanın ne kadar tehlikeli olduğunu sanırım birazcık bu yazıdan çıkarabilirsiniz.
Bilinçli insanları kullanmak kolay değildir. Cahil insanlar ise her yöne çekilebilir.
O nedenle ki, yönetenler bilinçli insanları sevmezler…
Ama sömürülmemek için ve insanca yaşayabilmemiz için bizim şiddetle bilgiye ihtiyacımız vardır.
Gelecek yazılarda buluşmak üzere hepinize mutlu bir gelecek dilerim…
Mehmet HalilKayıt Tarihi : 24.11.2010 00:40:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet Halil](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/11/24/felsefe-nedir-neden-felsefe-felsefe-hayatimizi-nasil-etkiler-duz-yazi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!