Ne bilirsin...?
Aralanan her sis perdesinin ardında
Kırbaçsız postalarını yola koymuş
Suyunu dağlarından bekleyen yoksul bir değirmen vardır
Ne bilirsin...? !
Ne bilirsin, pervanelerinin koynunda yorulmuş
Voltası kesintiye uğramış rüzgarlar vardır,
Uyuduğu yerde uyanır
Talihsiz yolcusunu at üstünde yılan sokan
Ne bilirsin kimilerinin hiçi hiçine diye sandığı
Kıvrımlara dolanan yollar vardır dere tepe düz...
Özleyenler vardır kavuşması nafileye umunur
Ayrılanlar..hiç sebebe..
Eğer şu an,
Şu saat ölmedilerse tüm diyen dilleri acıya koyan
Hiç sebebe ekmeğine kan doğranmış
Savaş çocukları vardır...
Sofrasına kan kıyamet doğranmış
İnsanı zindanlanmış şehirler çır çığlık..
Dağlar, koruluklar, koyaklar, köşkler, konaklar..
Ekmeğini göğün yere küskünlüğünden çıkaran
Ne bilirsin, çam kokarken yandığı ateşlerde
İs duman bir orman
Ya da alın açıkları
Kanal atıklarına kuşatılmış körfezler vardır
İblisin oyun ettiğinden terbiyesini görüp
Zıkkımın büyüğünden bulmuş çileyle
Çile çiçekleri vardır...
Yandığı türkülerin vebali boynuna yavan sovan
Gün açıp gün solan
Kimi haller vardır sabahın seherlerinde ne uyku,
Ne avutan düş..
Yitmiş bir aklın yağmur peşinden koşan yazıkları gibi
Felaket mi felaket gül...
Ilır gider gönü,
Her katlanana tüm varını feda eden goncadan
Ve çiğ düşmüş gonca yaprağında üç iken dörde
Tamam olmadıysan ne bilirsin...? Kimi der mecnuni,
Kimisi der sevdaların karası bir gülüş
Aşkı açar tüüüül tül firar...!
Dikenli sancılardan mektubunu almış olup
Başa bürünen leylimlerin belası
Seyfi Karaca........Temmuz / 10
Seyfi KaracaKayıt Tarihi : 27.7.2010 17:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!