Faunal Tümetanım Bildirgesi Şiiri - Akın ...

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Faunal Tümetanım Bildirgesi

I. BOŞVERMEYEN BACAKLI: KANATLI …
II. BİRLEŞİR GIDILAR
III.BİLİN ADAMLIĞI’NIN HALK SUSKUNLUĞU GİBİ BİR ŞEYLER(BİLİNÇLİ UYGULANAN
YANLIŞLARIN GÖBEĞİNDE SERPİLİRSE…)
IV. KATILAŞAN GİBİ BİR SIVI’DAN SOĞURULARAK SADELEŞMEYE, ‘BERRAKLAŞARAK DİNGİNLEŞMEYE’ (SANKİ) ÇALIŞAN …
V. KARARSIZ ORTALAMALARDA ‘SANA YAĞI-GRİZU’ (’:EVİN ANA, AŞÇIBAŞI)
VI. KARANLIK DEĞİLDİ: ÇİZGİ FİLMDEN IŞIĞA …

-

I.

BOŞVERMEYEN BACAKLI:KANATLI…

Korktuğun, uçamayan
kanatlı olduğundan mı?
Kanatlanıp birden
tepene çıkar da,
yemini yer orda,
seni gagalamaksız.
Kanatlı diyene bak,
çıkıyor televizyona,
spiker belgesini
önceden vermişlermiş.
İşi sanıyor yaptığını:
En çok para alsan da;
peh, işin yapamamışsın işini.
(böyle sorumluluk,
insan yapmaya, az seni)
Uçmaya çalışana
'kanatlı' diyorsun hala,
varken bacakların senin.
Bilinçli ya da şuurlu;
hala kıskançsın,
insan orta beyni'nden.
Üstelik, senin de
bebekken vardı kanatların -
parmaklıklı karyolanda,
müzikli döner
çıngırakların altınca
- Ve şanslıysan, çabadaysan,
ileri de de...
Öyleyse, derdin ne?
Aldığın, fazla paraysa;
ya da, kuş yolan köylü ise:
ne olacak yakıp
açtığın tarlayla,
eline ne geçecek;
ya da diktiğin gökdelenle?
Bir arkadaşım vardı
benim de, korkar
kaçışırdı güvercinler
pır pır edince.
İnsanlarla kuşlar
bu açıdan benzeşmiyor,
ama sadece bu açıdan.
Onların ani hareketleri
korkutmasın seni.
Horozun Fransızından,
kork tavuğun öcünden.
Kümese girer bir tilki,
bir daha sokulmaz
o aynı kümese o tilki.
Uyanışlar ciddidir,
akıllanırsa eğer bir insan.
En güzeli bu olmalı,
hayatı geliştiren.
Tecrübelenmek, bir de
hata yapmadan akıllansa.
Ne güzel olur
tekrar kümese dönmek
bir çiftçi için,
en önceden oynadığı
uçamayan -ama çaba eden- kuşları
sonradan yolmamış,
canlı canlı yakıp
hendeklere, çukurlara atmamış
olacağı bir düzlemde.
Naapar sana güzel telli turna,
11 tane terk etmeyen
heyecanlı çılbır kaldı şimdi.
Gidip artık orlarda yaşamalı,
gidenleri geri çağırmak,
geçmeli var'dan var'a,
çıkmalı varlık içi yokluk'tan.
Her ne kadar,
kanatlının, insan mı olacakları
olsa idi zekaları
belli belirsiz
bir ufuk olsa bile:
akılsız bir kuştan
çok daha fazlacasına
oynak bir insan denen,
kalıbını basabilir
şiddetlerin körüklüsüne,
zeka denen alaşımıyla -
savaşlar başlatabilir
savaşlar bastıran.
Kendinsen, dök güneşi kendine;
bir Xanadu yap, edinimden.
İsen, kork kanatlıdan,
eğer kanatlı dersen.
İngilizin trompeti,
davulu zurnası Türk'ün;
ne istersiniz yavrucaktan?

Ii.

BİRLEŞİR GIDILAR

Birleşir ibiği horozun
İle gıdısı bir tavuğun;
bir İbiş yaratırlar
(Bam! Bam bam bam, Bam Bam;
Cav! Cavcav da cacav,
tribünde kol kalkmış
İlhan Cacaw -
başındaki oyunun, Hacicavcavcı;
sondaki, Karagözcü)
gölgelerden sorumlunun
parmakları ucunda.
Tanrı kimdir diye sorulur,
insan da kimdir
diye sorulur, bu aynı'da.
Geçilen korkutucu gerçekler,
feraha ulaştırmak için ise;
biter sorular, rahatlar gelir:
İbiş gene İbiş kalacaktır -
korkuları kaldırılan ama
- ama artık tedirginlik
bitecektir onun sıfatında.
Kümese yönelir bu ikisi.
Yem yer, su içer:
İnsanlar da içer su, yemek yer.
İnsanın yemeği, yem'ek;
“yem” yerine “yemek”:
Ön ek mi, son ek mi?
ya da belki orta? ?
Orta beyin mi yoksa
insan mevzuu?
Her ne olursa,
linguistikel bir 'ek';
biz sonsuz barışı
gerçekleştirmedikçe.
Neden ama? çünkü şöyle:
Şu anda hem barış var,
harp hem de;
dönüyoruz işte -
öngörülemezdi
- aklımızla, deli divane.

MEVSİM ZENGİNLİKSİZ

Hacicavcav, kim oldu
filmlerde, lüks evlerde? *
Eyalet sistem
getirmek isteyenler kim
Ankara Merkez Bankası’na?
Yok yok; tapusunu
da veremez ya düşmana
Konstantnopl’un Damat Ferit:
Sormak lazım meraktan(sa)
dahi; nedir bunun adı
değilse hainlik? ? :
“11. Gökyüzü”nde* Telli Turnalık,
kelaynaklıktan 11 adet fazla.
Umarım, küsmemişlerse dönecekler.
Fındık faresi gibi
ağaçtan ağaca seğirtili
açık kahverengi
sincap ki peynir kemiriyor;
Tom’un huzurunda,
Jerry, fareciğin duvara yapışık
delikten doğru evi açılıyor -
içinde, tek, bir yatak barındıran.
Tom, oraya girip uyuyacak.
Yatak kırılacak; gene, yatacak…
Gökten başımıza taş yağacak.
“Mickey & Minnie’ler “
a la “Mouse” da gelse …
Civciv çıkak kuş çıkacak.
Kurbağa yağmışmış gökten eskiden.
Meşe palamutları yağıyor –
peynirci meraklı sincabın
- Gökten, yağmur gelecek mi?
Kar gelecek mi?
Dört mevsim pizzamız …
:Margarita olsa olur -
tedrici değil ama tercihan,
- tek ki ama olmasın
mevsim zenginliksiz.
Olmasın kuşsuz..
olmasın protozoansız! ! ...

Iii.

BİLİN ADAMLIĞI’NIN HALK SUSKUNLUĞU GİBİ BİR ŞEYLER (BİLİNÇLİ UYGULANAN YANLIŞLARIN GÖBEĞİNDE SERPİLİRSE…)

İhtiyacı olan “bilin adamlığı”,
bilim adamlığından yarı- kör
sırıtıyor doğaya ihtiyaçlı.
Evet, her bitki
doğadan bulduğumuz,
zehirlidir oldukça bazıları
Ama bilimin elinde
gene rafine olur
Güzel çabalar sayesinde.
Şimdi ise, “bilin bakalım”
gibi bir şeyler diyor
“Bilim adamlarından
Silah sanayii’ye uzantıları”.
Olsa bile bir derece daha iyi
bu çeşit tepksizlik
silahı yasal kılanlardan;
gene de kötüdür.
giyotindekine sessiz kalan –
“çimendeki salıncak
‘Marie Antoinette
Zaman çekmeceleri’”
- hazırlar Salem Mahkemelerini.
Kötü olanı savunma insan,
Ama değildir de kötü
elbet, her öldürülen.
Ayrımını yapabilmeli.
İnce ince serumlar,
Ayaktan tedavi ünitesine;
Nerden geldiyse akla,
o Adanalı gibi kalın baş hemşire
hala orada olacak mı?
(Bazı lösemililer var
ki herkesten çok hayat dolular.)
Yardımsever ve yürekliydi.
Yeni gelecek bazıları:
Ah, nasıl gelişecek, olacak,
TDK 2007 sözlüğü,
“zenne hemşire Hipokrat yemini”:
Öyle yanlışlar yapılıyor
ki suçtan beter.
Cahillik desen değil,
eğitimin suçu desen hiç değil.
Laf dönüp dolaşıp
gene bazen genetiğe yıkılıyor:
(Atatürk Samsun’a çıkıyor,
2007 gelmiş, kalkınmış Samsun
kalkıyor; diyelim
aklı evvel bir belediyesi
Tüsiad’ı övüyor … Beethoven
Moonlight’tan parçalıyor.
Amadeus, “öğrencimdi,
ama ben de varım”
diyor Requiem’i ile,
kah da kızlar ile
saraydan kaçırılan …
Oynamayın bilinçli,
burnu ile, gözüyle;
yamuk asmalarına izin vermeyin
M. Kemal’in fotosunu duvara!)
“İyi olmalı insanın içi”
diyor o bir ses gene …

Iv.

KATILAŞAN GİBİ BİR SIVI’DAN SOĞURULARAK SADELEŞMEYE, ‘BERRAKLAŞARAK DİNGİNLEŞMEYE’ (SANKİ) ÇALIŞAN …

Koşuşuyor gvercyn …
Oluyor Mumcu, Ecevit oluyor,
Hrant oluyor, Cem oluyor,
oluyor da oluyor.
Ayrıyeten, vatanhainliği
Seksapelli fotojenitel zenginliği
zaman zaman çıkışa geçse de,
bereketli topraklarda da
olay vuku bulmuş oluyor.
O halde neden
telli telli turnam yurdum
insanını terk ediyor …
Yakılan, diri gömülen, bıdaklar;
tavuklar, horozlar, hindiler
için mi yas tutuyor …
Sokaktaki güruhlar,
Anıtkabir’e Kocatepe
üzerli laiklik yürüyen
Ecevit’ten beri değişmedi
ki hemen hiç;
olsun “Biz Ermeniyiz”:
Hangi polemikler
sokaklara çıkan
en güzel duygularda
bizzat çıkartılıyor sokaklara,
hangi bilinçsizlik bunları yapıyor
Irağı bölenler kim
Saçma bir çabayla
çözmeye çalışıyor Doğa’yı?
Sonu zamanın gelmez.
Gelse, doğa sezmez
kendi ölümünü,
rahatçacık kıvrılır ölür.
Evren ve zaman
çatırdadığı gün
sonu gelir anca zarif ülkenin.
İşte, anca o zaman ki
TC de sona erer.
Kendi kanı şehidi
Mehmetçikler muzaffer!
Namütenahi zarafetler.
Barış ordusu,
dışa da barış zerkeder,
(dış demekle dış olunmaz:
Batı’yı yenmek,
bilimini almanı engellemez;
Alt/üst asla denmez,
Bu ölçüde)
Olmaz silahı öldürümek
için kullanan mantaliteler.
Akılları iyiliğe ermiyor mu?
Güvercin uçtu,
şimdi hemen
kullanmaya kalkacaklar:
Star, Mıtar gazeteler;
hangi halka hizmet ediyorlar?
Güvercin sürüsü uçtu,
geri konmak üzere.
Ama denmez adına
Jesus Crayst’ın Crysler,
ana oğul baba tripleksinde
ya da üç tanrıdan biri,
kutsallığını bereketsiz
ılımlılıklardan almak
yerine çabasıyla kendi
kanıyla kardeşçe yüceltmiş
bu topraklar üzerinde.
Kardeşliğin bile sözü
geçmez ya bir olan
bir elmanın iki yarısı değildir.
Sorarım ki,
tarihteki iyicil
kahramanlıklar ortadadır,
dünyada bunu kim bilir? :
kim ki yaşatmıştır! ! ...
Uçuyor güvercin.uçar güvercin.
Çok, ürkek; çok da “göz”.
Yönleri kontrol “Maksadı”;
araç ama, dünyadan …
Ermeniler vardır, Ermeni Ermenileri vardır,
Türkiye Ermenileri vardır,
Türküm diyebilecek
öngörüye sahip Ermeniler de vardır,
Vatan vardır, Düşman vardır,
vatanhainleri vardır, Dost vardır,
Vardır düşman, Vatanseverler vardır! ! ! ...
Nerde denirse densin,
Halklarca bir şey denilecekse,
Ağızdan bir laf çıkar, bilinmeli.
Bilinmeli ki; kuş, uçar.
Üzülür de ama uçar, konar …
Koşar durur …
Gittiği gibi gelir telli turna;
yeter ki hizmet babında
zeminler hazırlayalım hep ona.
(Hap değil, hepp! !)
Sevgi dolu yuvalar,
bulununca gelir …
Uygun ortam, elverişli koşul;
temiz bir çevre, çerçeve;
sağduyulu fab five fabrikler

İskoç musun, İngiliz misin,
İskoçluğun İngilizliğimisin,
İngilizin İskoçluğa.. mısın?
Yoksa Celtic’in G. Rangers’a
Katalanı mısın, ya da belki
Rangers’ın Celtic’e protestliğisindir?
Sünnetli hali misin Tayibin, sarıksız?
Bunlardan sana ne …
(Zararı faydasından çok bazı)
Yapılmış, denenmiş
yalan alaşımlara ihtiyaç çekilmez,
ihtiyaç çekilmez.
(kendini bilenin kendisini biliriz,
tanırız) (Misal)
Antalya’da bir laz bulup, bilip,
kenara çekmek, sormak;
gene Temel, gene Dursun,
gene Fadime, gene Kemençe.
(fıkralar, fıkralar Kdz. Ereğli..
Ya da Solomon fıkraları
ne fark var –
Salomonisch in German;
Süleymanca, bilgece)
Sazlı sözlü,
(coşkun,
bireysel antrenörler,
ve gene –de- çok sesli,
nasıl?
hayret,
çok güzel –ama)
Serçeler şıp şıp,
damlaya damlaya göl oldu, olur.
Şimdi fırladı serçeler,
Güvercin oldu;
Pır pırr, but ain’t brr …
Bir şey varsa var olmaktadır..
:Gerçekleşmiş olanlar
gerçekleşmiştir, kalıntı yerine,
kalıt yerine
bu ülkede.
Fora olan Pupa ‘Pepe’ değil,
orman Bakan;
haydi horonlar fora ….
Zangır zangır, yerler –
kısrağa kımız telli duvak,
ah telli turnam,
yağız zengini.
O halde kendinle derdin ne;
derdi olan, sadece derdi olan!

V.

İyi şeydir narsist kerata,
ama kararında.
Eğer bir de korkuları,
endişesi varsa;
sen de korkmalı
ve/ ama önlemler almalısın
bu koşulda. Eğer sessizdeyse:
“Eyvah, n’aapmalıyız” ya –
aslında biliyoruz
gerektiğini ne yapmamız …

Huzur’unda hayvan’ın,
daha aşağı bir yerlerde yaşıyoruz.
Canlılarını:
Şanslıysa eğer değil,
görüyorsa gönül gözü -
ve kendiliğinden,
yapmacıksız serpilerek gelişen
- Ve bilimin sağlamlık temeli;
düze, yukarı çıkartan.
yukarı çıkınca,
faunada dolaşmaya başladık -
şu eskiden, kırmızı bilim insanlarının
çölde bir yerlerde
yapay bir biyosferde
kaldıkları yer
aman ha! burası olmasın …
- Ve başlarız, ki başlardık da.
Böyle olunca ancak,
çıkmak (olur) bulutlara da…

KARARSIZ ORTALAMALARDA ‘SANA-GRİZU (’:EVİN ANA, AŞÇIBAŞI)

Uzaktan şahit olmuştum birini.
Ansızın geceden toplamış bavulunu,
atlayıp otobüsüne
ikinci katında Varan’ın,
Manyas’a gitmişti.
Bir de “battalite aksi,
“anca ‘az görüşü’” ise geri kafalı
ama sakin giden” biri vardı ki;
o da topladı bavulu geceden,
o da gitti cennetine ‘uçanlar’ın.
[ Kuş gribi mi vardı eskiden;
topla topla, anca bir kuş vebası çıkar.
Ev-paçalı tavukları, yaşar kutuda,
süs bebekleri, vebalandıklarında -
veballerin
- bile bulaştırmamışlardı tribi, neden?
(Deprem olunca,
dünya dönüyor dersin,
ama işte bazen de
sığamaz kabına;
bu dünya kaplumbağada mı
diye düşünüp dalabilirsin:
Tek ki, ebedi olmasın uykun,
‘Zodiac yldızların’
aklında olsun olsun ‘bilimin’;
tıpkı kapsayan sancağı gibi milletin,
doğan olsun hayvanların, bitkilerin)
Eskiden hiç böyle şeyler var mıydı.]
Bir masa, bir sandalye attılar;
biri bir sahilde;
diğeri, gölün diğer yakasına.
İlk bahsi geçen;
Kurtlar Vadisi’ni izlermişmiş her gün,
sonra çıktı “biz Ermeniyiz”dedi –
suçu yoklardı aslında,
heyecanlarının kurbanı.
O ya da bu ya da şu ya da vs.
Türküm de Ermeniyim de demeyi bilemedi –
hem ikisi birken.
İkisi de çaylarını yudumluyordu -
Kuş Cenneti sahillerindeki adamlar.
İkincisi, “Ben Türküm de
Ama Ermeniyim de” dedi.
“Dünyada yaşıyoruz.”
-Yok hayır, Güney Rum’um dese;
maksat Eliot’un
Rus olam/ayıp
Livvanyalı oluşu. --ironyal-.
Atalarım Türk,
emme öncesi Bulgur bulgur kus kus
Bulgar Çavuşesku –
çavuş, çavuş eski;
Hepisi de bir gün Türk’tü,
Kızılderililer de…
- Ve Selanik ki
Romanya üzerli
TTC’ye KKTC, TC-TR gelindi
(GB’nin UK benzerliği,
İngilizin ama Skoça
gizli hükümran düşmanlığı)
Biz? hiç andırmaz.
(aslında ortada benzerlik bile yok;
tam tutarlılık, var; Tevhit.)
“Anneanne tarafı
Tatarağası Rus Kıpçak”
diye devam etti:
(Neden ama, çünkü)
“Hepsi birden Pangaea’den -
200 milyon yıl önce tutarlılığı’ndan
- ‘Tek kapı Kamil Koç’la çıkmışlar” dedi.
Bir yerli bir kazan hazırlamış,
Herkes onun içine düşmüş.
Yüzen bazıları geri çıkmış.
Evrim devam etmiş.
İnsan Doğu Afrika’dan mı çıkmışmış.
Dünya eskiden tek kıta mıymış.
Çayırlara saldı tüm bunları –
ve kuş, uçmaya devam etti
- ve ‘Sessiz, derinden yaşamış ikincisi’.
Haklı olan kendisi,
inadına haklı olmayan da kendisi.
Bir süre sonra,
kuşlar havalandı.
Farklı farklı yerlere,
geri tekrar kondular kuşlar.
Havalandı kuşlar.
Göz gözü görmedi bu sefer.
(ve kuş havalanmış’tı,
ve aslan da kükrüyor hala)
(Ama) Ortalık durulduğunda;
güneş tepedeydi(gene) , vakar.

Vi.

Karanlıklar çöküyor
saatler bittiğinde
yanındaki yanında olmayacaksa.

Ama suçlayabilir miyim kendimi,
ki tüketemediğim için umudu?

Karanlıklar çöküyor
mevsimler yoksa;
Twenty yrs,protege moi Br. Molko.

*
Ne kadar çok yol katetmişiz
Tibetliden Arizonalıya;
Zaman geçerken
mekan da eleveriyor
sanki kendini…
Hayret eden
Kızıl Sakal Barbaros Hayrettin –
Reis Temel Popeye ile
Kabasakal’ın
mübadele mücadelesi’nde, sigarayı
bırakan Red Kit miydi?
- ve tahta bacaklı Safinaz’a
çıırdı ‘iş’.. Ve Mir Çariçe, ‘Piri (Reis) ’;
haykırdı: “İbni Sina, Ermeydanı
Kılı Kırkpınar, Peşrev;
kah Veliefendi Paşabahçe…”
“Soydaşınız,
Türkmeniniz ve KKTC’niz;
giderse, hepiniz, hepiniz! …
Ege’den başlayarak, sapır” ….

KARANLIK DEĞİLDİ: ÇİZGİ FİLMDEN IŞIĞA …

Kafadan çatlak yemiş çentik
ve karavanı arabasının Goofy’nin;
koşarak süzülüyorlar
uğultusunda, yılbaşı
arefesi bir noel yol yolculuğunun.
Eski tanım bir kumpanya denilesi –
tarımı yedirir, ormanı anımsatır
- Avrupalı’nın ya da
Eski Transilvanya söylencelerinin –
Báthory Erzsébet
Veya “Vlad, Vlad the Impaler
“Vanpiri yampiri
yarım yengeç Heike Samurai Japon
geceyarılarının’
vampir Kazıklı Voyvod”
- Kontu Kontesleri Baronalleri
Macar Salamı’nın,
Eflak Boğdan’ın …
Fazla acıma Lehistan’a, di mi;
(yoksa) yakar genzini soluk-boğazı,
(Panzer korkusu
nedir, bilmiş olsa da –
“’ich,ich, Deutsch’,
ve zavallı bebek
Ve çukurun çıkrık içi,
celse cesetlerle …” ***
- sindirebilmiş midir bazıları
mazlumluğu içine,
akıllanabilmiş midir ya da? ?
Rap rap Cem Karaca
sonraların sağcı
nakşedilmek çalışılanı
Hafızalara “süper star, mega star..
Edirneden sonra kim sıtar”** Rapunzel
veya Geceyarısının balkabağı
Cinderella,,
perilerin himayelisi
korksa da
çocuk-yel’in kırmızı slayt gereçlerinde,
ejderha düşkünü
Sleeping Beauty harici? ?)
Sırtını dönersin;
ağır ağır Malmut,
Clementine’den, üfleyen körük;
Öyle bir şen
tahta at arabası,
870’lerin Kurtuluş Savaşlı
Amerika’sı.
Gider de gidiyor, (daha)
mitosları köhnememiş
bir toprak üzeri
alışverişi …
At arabası,
tiyatrocular taşıyor,
(tekerlekler sandalet, tahta)
Üstünlük satıcı, Avrupalı;
İngiliz, çıkık dişli
büyük dişli, düşecek gibi dişli,
korkutucu, gerzek görünüşlüsü
kırmızı urba; Fransız tavşan eti,
şaraba yatırılmış ördeği
pişiren incelikli aşçıbaşı
(İngiliz garnizonuna servis edecek;
sözde, Çelik Bilek kurtulacak:
sonra Bush gelip
orasını burasını yağma edecek.)
Citroen’den Lou De Funes,
komedik vrak Fantoma; Mahatma..
ya da Hollandalı..
parşömen-Çelik Bilek’te.
Ve araba hala gidiyor.
Citroen ya da Rolls (Royce) ,
Veya tek beyaz kapı tek kapı Anadol,
Başkasını bilmez
tek yolu doğruluk, dürüstlük
-SDK, Java Microprogramming değil;
SKD sonuna kadar (dürüst) …
Giriş var, çıkış virgül.
Zaman zaman virajlanır yollar,
öyle de oluyor bazen.
Araba Karaburun
yoluna düşüyor (kuburunun)
Patikalara sapıyor;
uçurumlardan aşıyor hıpdahızlı,
dengedeki bisiklet, ağır siklet.
Çentik, ha çetele; matematik.
Kesişim kümesi;
Hem araba, hem karavan.
Karavanı uzatan araba,
çentik üzerinden.
Virajlı yollarda,
yaprak gibi savruluyor karavan.
(Çentik tutuyor.)
Yoldan çıkıyor,
ah havalarda gidiyor,
ama gene yola giriyor
zamanın saatinin
şahit oldu
geleceklerde.
Sonunda,
uzaktaki orman ev’e varıldı.
Sıkı kar yağmış,
gece otomobilden inince.
Her yer kar tutmuş
mavi-beyaz pembe patik.
Pencereden içeri bakıyor Goofy.
Hırsız papağanı kovalamaya
alışmış ‘Mickey’ Mouse’u,
koltuğu kanepeyi
ters yüz etmiş,
altına onların, içine sığınmış
sanki kendine
bir ebedi koza örmüş.
Hoştur aslında böylesi,
ama napa,
duramayız,hayat da akıyor.
Koca fil tüfeği
saçma sapan
ateş alıyor bazen –
saçmalar sıkıyor
kocaman, kesik kesik.
Karışık yılbaşı ağaçlı ev.
(gecenin zifirisinde,
saat bilmemkaç)
Belarus banliyöleri
gibi Detroit –
Bakmayın siz ona,
sonradan olma
Muse Underground Loveparade.
- Basamak çıkışların
Rocky 1, Rocky-2, …
Şerafettin Sylvester kedisi:
Mazlum musun hala,
seni evde bekleyen
Masum, iş sahibi
Okadına
ıssız banliyö yürüyüşündeki?
:Malum, Ermeni meselesi.)
Hırsızı yakalayabilecek mi.
papağan da
çok şakacı canım.
“Arnold Schwarzenegger’in,
‘eski kaleci,
‘Kıvırcık Ali
Schumacher’e dönüşümünün
F1ci Michael Schumacher’e
döndürülüşü”nün,
Arnie ’nin
Avusturya eski, tozlu
kasabalarından
birinin
tanık olduğu gibi;
bir vücut geliştirmeci
şampiyon,
“Şampiyon” filmindeki,
(erkek) çocuğu’nu kollayan baba
gibi, doğuyor
‘Last Action Hero
“Jack Slater/Himself”’,
(Ne himselfi; elf gibi bu ya, elf :))
Aynı; “Spy Kids 3D”.
Türkiye, senle, sana, sende, senli.
(Kuş, kuş ya da papağan en son;
konuşmayı da öğrendi)
Hiç ölmez karakterler;
ya da ölür dirilir, ölür dirilir…
Bu işler, çizgi film gibi.

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 27.1.2007 06:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


(Buraya eklediklerimin daha fazlasıyla birlikte) Resimleri linklerden görmek isteyenler için (buraya daha sonra seçip ekleyeceğim) : Telliturna: http://www.hlasek.com/anthropides_virgo_8080.html http://www.hlasek.com/anthropoides_paradisea_1001.html http://www.med.ege.edu.tr/~capaci/telliturna.htm http://www.scricciolo.com/w_palearctic/gruidae.htm http://www.fotoreiseberichte.de/teneriffa/teneriffa_04_148.htm http://www.harteman.nl/omnibus/gruiformes/kraanvogels/paradijs.html http://www.scz.org/animals/c/dcrane2.html güvercin http://www.guvercinfotoarsivi.com.tr.tc/ (Ahmet Sarıbal sitesi) http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2004/05/03/images/a5.jpg not,telliturna diye yazınca bir resim bulabildim toplamdaysa üç. Yabancı bilimsel literatürdeki ismi girince ise yahoo çok bonkör davrandı. Sürüyle resim çıktı. Yazı bilgisi de aynı şekilde.. Düşünmeli, neden acaba? Şimdi de daha fazla güç verilmesini istiyormuş kendine Tüsiad. Gazetelerimiz, Tusiad’ımız paradan iktidardan daha başka şeyleri kendilerine baz almalılar. Vatan sevgisi, dünya sevgisi bence budur. Çift tırnakla belirlenilip yanına asteriks konan kelime öbeği, eskiden kullandığım, bulduğum bir ‘türetmesel kabilinden denebilesi keşif’ idi. Faunal bu şiir ama flora’yı da barındıran özellikler arz ediyor… ** cem karaca’dan bi alıntı ***sylvia plath’in bir şiirinde aklımda kalanlarla esnetilme laf Not, hayvan haklarından çıktı farklı yerlere vardı az bu şiir :) azcık garip oldu. İleride devamı gelebilir. Gelirse fauna kapsamı alabildiğine geniş olacak. Gerçi bu şekil daha iyi oldu. Böylece, sonradan gelecek olan hayvan konularına daha iyi bir hazırlık kapsamı oldu. Evrensel bir anlama bürünüyor.. -- şiirin hikayesi: hayvanların hakları vardır. [Ama haklarını insan hakkından sanmayın, buna gücenebilirler. Haklarını sadece tanıyın (eğer zekalanacakları evrimsel, ortaya çıkarsa da, onların fikrini alın; ama..) ve kendi başlarına bırakın. (Kendi hallerine bırakın ama 'pasifik ötesinden de küresel zehirlenme' gibi etkenlerin yaratılması da değil bu tabi) Yani, haklarını tanımak için kanunlar çıkartmayın.(doğal anayasalar, vardır) (nedense varolanı değiştirmek, kötü olanı yüceltmek modası haline daha kolay gelebiliyor, bu vaka insan zekasına, ruhuna hakaretten başka ne olabilir ki...) ] açıklama: not: ibiş'i öyle yazmıştım ama normal bir kukla olsa da, gölge karakteri dediğimden değiştirmedim şiir içinde gene de. yani bilinçli yazıldı. * burada showman Beyaz kastedildi. tavuk: koşabilen horoz horoz: vakitsiz ötenini kesiyorlar ikisi birden: kanatlanan baykuş (baykuş olmadıkları vakitlerde ise, çırpınıp uçmaya mı çalışırlar acaba :) baykuş: karganın, göğe daha yakın olan çatıdaki gözlüklü rafineri baca hali - bilgi açıklamaları: 1-ibiş: genellikle yaptiklari isler salakligin hat safhasinda olan kisilere verilen takma ad / sifat.... alt türlerinden bir tanesi ki; kendisi rengini yediği besinlerle muhafaza eden kuşlar arasında yer alır, flamingo olarak anılır. uzak doğuya kadar yayılan bu tür japonya ve çevresinde tüylerinin güzelliği yüzünden başta kadın şapkalarını süslemek amacıyla çokça avlanmış, günümüzde soyları tükenmeye yüz tutmuştur. kukla tiyatrosunda bir karakter. kukla gösterileri sirasinda gayet salak ve pathetic olmasina ragmen, havanin erken karardigi soguk bir ankara aksaminda, anaokulunun oyun odasinda, yapayalniz, babanizin gelip sizi almasini beklerken gözünüze cok farkli görüneceginden emin olabilirsiniz. (bkz: travmatik cocukluk öyküleri) kisirlastirilmis atlar icin de kullanilan deyim. ' firavunlarin kusu ' unvanini almis kanatli. eksisozluk * 2-xanadu: xanadu'da kubilay han ege'de özel plaj anlamına da geliyor :)) antalya'da bulunan bir hotel ismi ayrica... a. mandrake'nin evi. b. 1000 boga xanadu efsanesi'nde konu edilen yer. c. ankarada bir bar/gece klubu. mandrake'nin evi olan xanadu, acayip koruma sistemlerine sahip bir ortamdı. (batman 1'deki bruce'un ortamını hatırlayalım) yol yerine uçurumlar vardı ama belli bir hızla gidince kapanırdı, demir kapılar da vardı belli hızla gitmeye devam edince onlar da açılırdı. her yerde kameralar, elektrikli teller döşeli idi. (mandrake sağlam paranoyak idi) hayallerimdeki evdi o zamanlar. (anlamadığım kısmı nasıl bu kadar korumaya ordan burdan adam girerdi arada? o koruma sistemini mi6 bile aşamaz, kanunsuz bir takım adamlar girerdi arada ortama ben çok sinir yapardım) ha bi de mandrake'nin çalıştığı yere de bi kasap dükkanının buzdolabının kapısından geçip 300 metre kaydıraktan inilip de varılıyodu. (insan gibi işe de gidemiyor hokkabaz) eksisozluk ama ben burda xanadu'yu kubilay'ın yurdu (sarayı) olarak kullanmıştım. diğerlerini ek bilgi verdim. Mandrake'nin evi anlamınca alınabilse bile, kabulümdür, aynı anlam ayrımlarına çağrıştırabilir. - Olur olur :) akıllı sarışın olursun, saçını boyama (bir taşlama) bir şey denecek diye o şeyi yapmamak, ileride size, açınızdan, daha çok istemsiz bir geri dönüşüm olabilir. ibibiksiz horoz anne dedi; amerikan tekiri kadife sesliymiş, şarkı söyledi; kafesteki aslan Allah dedi, mars'ta insan yüzü bulundu; Astrolojiye, Fas’ta sokaklarda büyü diye tapıyorlar, TC’de ise bilim sananlar var; arap ajdar da varmış, tek ki stüdyoda değil dört duvar evinde dansediyor. Üzerinde oynandı ama bir ilk şekil Mücver gibi gidiyoruz bu günlerde çılbır, baka sonumuz ne olacak hadi hayırlısı :) Sevgi ve saygılar 26-27.01.’07 gene elden geçilecek. sevgiler herkese

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Akın Akça