Kararmış sayfalar üzerinden ne silgiler geçti,
Ne kelimeleri sökebildi, ne unuttuklarını hatırladı,
Kalktı göz bebeğimden perdeler, öğrendim,
Bilmenin cennet olduğunu, bütünden birleştiğini.
Sadakatin adı, ihanetin lekesi, ruhumuza yapıştı,
Suyun içinde içi için için yandı,
İlahi kalpten sürgünlüğün azabıydı.
Bu kalbe artık hiç giremeyecekti,
Büyük bir acıyla kendini kınamaya aldı.
Leblerinden dökülen kendi cümleleri değildi,
Zamansızlık zamanında yaşarken biz,
Parmaklarımın ucundan dökülen yaseminlere,
İçimde dolan sese, sarmaşığa, sevince,
Usulca duyurmak istedim sesimi…
Cennetin elmas taçlı güneşi ruhumuzu doldururken,
İçimdeki hüzün çiçekleri soldu,
Arzular tek tek yok oldu,
Ümitlerimi gömdüm karanlıklara,
Alıştım yokluğuna...
Sevdayı bitirdim içimde,
Biçare yürek
Gözümü çevirdiğim her yerde,
Nefesimi soluduğum her yönde,
Pusulasını şaşırmış şu kalbim,
Biçare kanlar içinde.
Gözyaşı sağanağında yıkarken yüreğimi, henüz küllerin tozu ortalığa savrulmamıştı. Dudağımda kimsenin bilmediği bir dille işitilmeyecek sözler söylerken, onu duyacak bir kulağın yoktu. Cismin var, ismin kayıptı…
Dudaklarındaki harfler ateşten sözler söylerken, yüreğimin derinliklerine vuran kızıl ışıklar derunumu acıtıyordu. Seni bir kez görebilmek için, içimde titreyen alev yağmur olup yağarken. Gözlerimden yaş, dilimden söz, gönlümden kan olarak düşüyordun…
Ruhum işkenceye sıkışmış gibi acı çekerken, Kâğıt kayboluyor, yazı kayboluyor, harf kayboluyor, dilimdeki sözcük kayboluyordu. Sözcükler kalemin ucundan buse gibi dökülürken, kâğıda değil canıma yazıyordum. Dilimden düşen kelimeler yanıyor, kalem yanıyor, canım yanıyordu. Senin kokunu bu kül kokusunu kapatmak için istiyorum…
Sır dolu acılarım vardı dökemediğim ortaya. Derin bakışlarında kayboluyordum hayatımın. Aşkla yaşamak, yaşanacak aşkı bulmak ne kadar da zordu. Ömrü baharımın sonunda yüreğimin çırpınışlarındaki ahengi duymak. İncinmekten, incitilmekten korkmak.
Yüreğine girmek, surlarla çevrili gönül sarayına ulaşmak zor olsa da isyankârlığına karşı koyamıyorum. Asi davranışlar la çevrili günahkâr dünyana karışıyorum. Uykularımdan kan ter içinde uyanıp, bir mektup gibi buruşturulup atılmış olan duygularımla masum bakışlarına sarılıyorum.
Sözcükleri ayağa düşürmeden, sana ömrüm, ruhum, benliğim demeye geldim. Yüreğim sözlerinle mahremiyetini kaldırırken yüreğinin derinliklerindeki sevgiye ulaşmaya çalışıyorum. Bilinmezliğe giden bir kervanın içindeyiz. Taşsız isimsiz mezarlar gibi ama yaşayan yüreklerle…
Gümüş renkli saçların yıllara meydan okurken
İçinde yükselen ateşi kalbin sabote ederken
Yüreğin aşkın ateşine karşı koymaya çalışırken
Mahrem duyguların gecenin karanlığına akıyor...
Başımı boynuna gömüp kokunu içime çekerken
Bir Aşk Hikâyesinin Sessiz Kahramanları
Bir aşk hikâyesinin sessiz kahramanlarıydık gönderilmemiş mektuplar içinde kaybolan ve sevgiyi anlatmaya korkan dillerin susun da kaldık…
Sen kızıl mavi gülüşlerinle hep çocuk kaldın, bir masal yazdın ve kendini de o masalın içine koydun. Hüzünlü kahraman rolü de bana kaldı. Koca bir boşluktan oluşan sığınağımda sadece seni saklamamı istedin. İki sevdalının aşk etmediğini göre göre…
Düşlerimden doğuyorum bu gece yeniden. Ay bu gece ele avuca sığmıyor, kendi benliğine çekilen ruhumun içine girmeye çalışıyor. Karanlık bir hayatın fırtınalarından kurtulup, senli gölgelerin eşliğinde karanlıkları yararak suskunluğumu içime saklayıp, hayatın bana ait olan güzelliklerini masum bir çocuğun sevinciyle kucaklamak istiyorum.
Hayatın dar sokaklarında tökezleyerek yürüdüğüm yalnızlık kulvarlarında kendi düşlerime uygun hikâyemi yazmak istiyorum. Dağılmış ruhlardaki özgür âşıkların sevdasını saklayan yürek çarpıntılarının eşliğinde, yağmurda kavrulan genç âşıkların yürek çarpıntılarında yürümek istiyorum.
Ben yüreğimin dehlizlerinde yuvarlanırken tüketilmiş zamanların çarkları arasında ezberi tekrarlıyorum. Sen olan, senin sevdan olan…
Yaşamın en keskin dönemecinde yerdeki fren izlerine aldırmadan son sürat dönüyorum. Sessiz nidaların yankıları sarıyor kentin kalabalık caddelerini ve ben sesimi sana duyuramıyorum. Gece yarıları dinliyor ağıtlarımı, sus zamanlarını özlüyorum lacivert gecenin koynunda uyuyan.
çok güzel bir şiir yazanı kutluyorum...bir yürek çırpıntısı bir ağrı...kaleminize sağlık...