Yine akşam olmakta… Güneş yavaş yavaş heybelinin üzerinden güne veda ederken, günün özlemini, hüznünü, sevincini de götürüyordu… Derin bir iç çektim. İliklerime kadar işledi, denizin kokusunda senin kokunu aldım…
Ada ardımda kalırken, gözyaşlarım içime akıyordu… Sensiz geçen bir İstanbul gününü daha gömüyordum akşamın kızıllığına… Deniz maviden siyaha dönerken, Kızıl ve morun bütün renklerini kucağına almış aheste aheste sallanırken, ruhumun dingin görünüşünde içsel fırtınayı yaşıyordum…
Ne kadarda özlemişim akşamın kızıllığında camlardaki alevleri; başım göğsünde, ellerim ellerinde seyretmeyi… Kızıllıkta kaybolmayı gözlerinde..
Ne kadar acıydı; aynı mehtabı ayrı ayrı mekânlarda izlemek… Grup vakti ufka karşı şarabı yalnız başına yudumlamak… Aynı havayı solurken ayrı olmak… Ağlara takılmış balığın çırpınışı gibi, ölüm ile yaşam arasında gidip geliyordum sensiz yalnızlıklarda…
Şehrin karanlığı çöküyor ruhumun derinliklerine… Daha kaç mevsim geçireceğim, kaç sensiz sabahlara uyanacağım… Ve daha ne kadar bekleyeceğim gözlerim puslu, dumanlı ve ıslak, bu limanda giden yelkenlilerin dönüşünü…
Gönlümün kandili söndü, sensiz karanlıktayım…
Coştukça çoğaldı yüreğim bent vuramadım,
Özü ateş olan aşk, kalbimi kavurdu.
Göze perde indi, kulaklara kurşun,
Masumluğumu yitirdim, gözlerinde kayboldum.
Kalbimi kalbinin yanına yasladım,
Yaslandığım omuz çok uzaklarda ve ben kendi yürek kapımın eşiğinden yüzümdeki maskeyi bırakarak içeri giriyorum. Ayrılığın acısını duyduğum, kadeh kadeh içtiğim, derin derin soluduğum odamın içine.
Saatlerin hüznü vurduğu gecenin en derininde martı çığlıkları ile uyanıyor yüreğim. Ağzımdaki bir parmak mutluluk yüreğimi aşındırırken kısa zamanlarda uzun ömürler veriyordu.
Yollar, evler çatılar. Sokaklar artık beni umursamıyor. Kovulduğum bir düşün kapı eşiğinde hüzünlere sarılıyorum. Tezenesi kan olan hayatın namelerinde billur kasede sunulan sevgi sözcükleri teselli etmiyor.
Yanaklarımdan düşen gözyaşlarımı topla,
İçinde sakladıklarını dök birer birer,
Uslu bir çocuğun ellerini tutar gibi tut ellerimi,
Yürü benimle uçsuz bucaksız sevdalara…
Sen benden gittin ya işte,
Bir yanım boşlukta ıssızdayım, yalnızım,
Kaçıp saklanmak istiyorum sensiz zamanlarda.
Coşkun çığlıklarım nefesimi tutmama sebep,
Dudaklarımdan kanıma geçirdiğim ihtiraslarda…
Sensizlikte ne yana baksam ölümü görüyorum,
Sen yokken, elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibiyim.Mahsun, gözleri ağlamaklı, dolu dolu.Gözlerim yağmur bulutları gibi, bir şimşek çakmasıyla boşalacak sanki. Bilirsin ben kolay kolay ağlayamam...Kuru gök gürültüleri gibi düğümlernir hıçkırıklar boğazıma..
Sen yokken ben, öksüz çocuklar gibiyim...Acısı dindirilmeyi, saçı okşanmayı bekleyen,yaslanacak bir omuz arayan, sevgi sözcükleri duymayı bekleyen bir çocuk. Bilirsin ben bunları söyleyemem..Hüzünler içimde büyür, yalnızlığım gibi, sensizliğim gibi...
Sen yokken, henüz hüküm giymemiş tutuklu gibiyim... İşlemediği bir suçtan tutuklanmış ne olacağını bilmeden bekleyen, bir tutuklu gibi... Hakimin vereceği kararı bekleyen...Bilirsin ben karşı gelemem senden gelecek olan cezalara...
Bir gün bu dünyadan göçüp gidersem
Sana kavuşmadan,
Ara sıra bana şiirlerimden oku
Ağlamadan, yıkılmadan, şaşırmadan
O tatlı gülüşünle masumca oku,
Sen okurken dizeleri, sözcük sözcük,
Sevgi hayatın içinde bir avuç su kadardı, azaltmak ve çoğaltmak benim ellerimdeydi. Alçalıp yükselen dalgalar gibiydim, yüksekliğimi esen rüzgar belirliyordu. Bazen sevinç bazen de hüzündü dalgaları büyüten. Sahile ulaşmaya çalışan dalgaların kırılmasındaki su damlacıkları gibiydi hayatım, dağılmış ruhlar, dağılmış sevdaları yaşıyordum.
Bir nefeslik molalarla yürüdüğüm yolda hedeflediğim mutluluğa koşuyordum. Korkumun ve duygusuzluğumun el sıkıştığı molalalarda dinlenip, kapısını açarak içeriye girmeye çalıştığım yaşamın kurallarını asla öğrenemedim.
Acıları yargılayan düşüncem, acılar içinde kıvrılarak yol alıyordu yaşam denen kullvarlar arasında.hüzünlerimden kaçmaya çalıştıkça dahada çoğalıyordu. Istıraba boyun eğmektense ölüme razı oluyordum. Derin uykulardaki mutluluğu uyandırmıyor, ona ait yolun yönünü seçemiyordum.
Kalemimden dökülenler yüreğimin sesiydi. Doğmadan infazı verilen bebeğin parça parça alınan organları gibi döküldüm. Her bir harf neşterin ucunda sallanıyordu.
Kızıl renkli sonbaharın düşlerinde uyandı, düşen her yaprak gibi yağmurlarla toprağa karışmayı bekliyordu. Amacı ya yok olmak ya da yenibaharlarla hayata dönmekti. Yok olmayı düşledin hep, kimsesizliğin kollarında esintinin götürdüğü yere gitmek, yada fırtınanın nefesinde uzak diyarlara yolculuk etmekti.
Alışkanlıklar bırakılabilir miydi?
Gidebilir miydi bağlandığı kökler?
Beni sessizce bekleyen odam girerken, Bu oda karanlık, bu oda kimsesiz, Bu odada yalnızlığımı içiyorum bardak bardak… Her şey aynı, her duygu kalıp şeklinde. İçimdeki hayal kırıklığının sesi bile… Yaralarımı onarmaya çalışıyorum. Oysa her merhem sürüşümde beni biraz daha içine çekiyor. Dingin ve masum bir bedende durgun suların, baygın nilüferleri gibiyim…
Hüzün ekerken toprak saksılara, Kasırganın getirdiği kar taneleri gibi duygularım. Düşler sokağındaki kendi yalanlarıma sığınıyorum. Suskunluklar öfkenin uyku zamanlarıdır. Fırtına öncesi dinginlik gibi…
Gittiğim her yere kirli bir hüzün, eksik bir ölüm akıyor. Parlak bir yıldız kayıyor gökyüzünden. Savruluyorum pişmanlıklara… Karalanmış defterler arasına sıkışmış rüya rüyada, dilime dolanıyor sözlerin, gözümde canlanıyor gülüşün. Ne kadarda güzeldi senin aynanda gördüğüm yüzüm…
Yaralı yüreğim şimdi bir külden ibaret. Sislere gömülmüş ormanda kalıyor düşlerim. Saklanan ay ışığı gecelerimde, kolların kendime ait hissettiğim tek ülkemdi. Sen o ülkenin efendisi, ben ise kölesiydim… Benim dünyama istediğin zaman istediğin şekilde girdin, ama beni dünyana sokmadın…
Bir kum fırtınasında, hiçlikte kaybolan var oluşumun duvarlarına çarparken, alacakaranlıkta yüreğime düşen öfkem gibi gözüme mesken tutmuş damlalara dönüştün.
Senden ayrı olduğum zamanlarda, kavurucu özlemini duyuyorum. Sen her aklıma geldiğinde yüreğimde ince bir sızı ve garip bir ürküntü duyuyorum… Ay ışığı parlak değil artık. Ateşe koşan kalpler soğumaya yüz tuttu. Elimde sadece boşluğa akan bir sevgiyi taşıyorum…
çok güzel bir şiir yazanı kutluyorum...bir yürek çırpıntısı bir ağrı...kaleminize sağlık...