Yağmur yağsaydı bu sabah,
Senin gözyaşların diyerek sayardım.
Ya da çimenleri okşardım,
Senin saçların diyerek.
Ve gözlerin kopar çağlayanlardan,
Rengini bilmediğim gökkuşağına.
Deli dolu gecelerde,
Yağan nisan yağmurunun kokusunda,
Bu şehrin ıslak yalnızlığında,
Köşedeki dilencinin çaresizliğinde,
Serseri küfürlerde,
Ben vardım, yapayanlız.
Bir kurşun geldi geçti
Yüreğimi deldi geçti.
Bir kurşun geldi geçti
Kan gecesi kördüğümde.
Bir kurşun,
Bir kurşun,
Bunca yıldır çektiğimiz acılar,
Ekemediğimiz tohumlarımız,
Yeşermeyen fidanlarımız,
Yıkılan hayallerimiz.
Dökülen yapraklar misali
Bir can dostunu daha verirken
Hey be koca Davut,
Karanlıkta patlayan 7.65 demir,
Bir damla kan ve kuytu bir son,
Özlem, umut, az buçuk yoksulluk.
Adın lazım değildi mezar taşına
Gözlerin çağla rengi umudu,
Hayata tozlu bir yol verdi.
Bir gün dönsekte bu şehre
Yüreğim yine kan ağlayacak.
Korkaklığının üstüne
Bir temmuz günü terkettiğin
Fakülte kantinine bir ince yaprak düştü
Dosttan, kardeşten uzakta yalnızlık düştü
Dile düştü bu ferman, başa düştü bu yağlı ilmek sıcaklığı
Korkularımızın döndüğü kavşakta, biz hala adımlarımızı sayardık
Yoklukta, varlıkta belli olmayan buharlaşmış bir buz parçasıydı sanki
Her birimiz göz gözü görmez bir karanlıkta kaybolan iğneyi arayan
Bir dağ başında yare gül kokusu
Bir hayal aleminde korkunç kabus
Aşk derdi bu gül bahçesi zevkinde
Tutarsız bir sevgi vadisi
Gök, yer ve su
Varlığında, yokluğunda
Deli firardayım bu gece,
Deli firarda.
Jandarmalar uykuda,
Gardiyanlar kimbilir nerede.
Hapisten kaçmıştık dört kişi;
Balıkçı kayıklarında sabahladık,
Bütün yalnızları dinlediğim sensiz geceler,
Bir şiirin orta yerine düşen yaprak,
Yokluğun nedeni çaresiz geceler.
Ben bütün yüreğimle dimdik buradayım,
Gözyaşlarımı saydırıyorum boş sokaklara,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!