Yağmur yağıyordu,
Ölüm şehre gelmeden önce.
Yağmur yağıyordu,
Şehir ölümü görmeden önce.
Sen geliyordun,
Sel gidiyordu.
Denizin sesi geliyor ta sahilden
Şimşekler oynaşıyor üzerinde
Kumsal yine sessiz yine sakin bu Aralık akşamında
Rüzgar yalıyor titrek dudaklarındaki sigarayı
İçinde binlerce alev kopuyor bu yağmur akşamında
O sessizliğinin arkasında deprem sarsıntısı
Bir bülbül vardı düştü dalından viran
Bir gül vardı döktü yaprak talan oldu
Bir Mecnun vardı düştü çöle ziyan oldu
Bir Leyla vardı düştü gönle nalan oldu
Bıçaklar çekilmiş,
Eller tetikte.
Olay vardı şehrin orta yerinde
Kenara dizilmiş insanlar
Kimi yoksul, kimi aç, kimi de zengin
Belki de sevdalı
Karanlıklar dolu gündüzler
Kurşun gibi ağır bir yük
Yoksul sokakların çıkmaz sokaklarında
Parke taşlarına düşmüşüm
Sokak köpekleri oynardı ellerimle
Ucuz kadınlar öperdi dudaklarımı
Bir akşamüstü rastladım sana,
Hafiften yağmur yağıyordu,
Siyah saçlarını salıp geçtin karşımdan
Yüreğin dağlar gibiydi geçit vermedi.
Çekip gittim o şehirden
'Gökte iki yıldız seç
Biri sen biri de o olsun.
Ayrılığa son noktayı
Dolunayda koyun.
Sahilde iki yıldız olun
Bir o kıtada
Bir ayaz, bir kış,
Bir korkunç yalnızlık.
Karanlıklarda bir sade ses...
Ay yorgunu bir hasret çilesi
Ay kadar soğuk ve titrek,
Ay kadar yanlız ve hain.
İşte geldi gül vakti,
Gül ile günün harman vakti.
Bir hüzün bahçesinden getirdiğin ,
Gül üstünde çiğ - dem miydi?
Gül için terketmediler mi Mehlikanın şehrini,
Yine kan kusardı gece,
Her şey bir ikindi vakti başlamıştı.
Yorgundu sokaklar
Uğultusu körpecik bedenlere vuruyordu.
Şehir sakin ve mutsuzdu
İğreti bir boşluk vardı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!