Sanki bi akvaryumda yaşıyorum
Sabah kalkıp bi kayadan ötekine geçiyorum
Akşam kalkıp o kayadan berikine
Balık gibi iki kaya arasında dön babam dön
Ama benim bi filtrem bile yok
Biz böyle mi olacaktık
Bir zamanlar serüvenlere atılırdık şövalyelerle
Ağızı alevli, goğüsü fokurdayan ejderhanın
Yakıcı, közlü nefesi göğsümüzde sönerdi.
Sırayla tutardık başını fakat, efsununda dumanın
Önceleri mutluluğu anılarda arardım
Bir yemeğin tadında, çocukluk şarkımızda
Eski bir otomobilin egzos kokusuna binip
Atsın beni isterdim mahalle parkımızda
Sonra gençliğin sarhoşluğunda aradım onu
To my pretty Tugba...
You are so delicate and fragile
Like a rose in a field of thorn
Your moves are swift and agile
Like a gazelle wandering in mourn
Sen Tuğba'nın cennetten uzanmış dalısın
Boynuma dolanmış kolların şefkatli ve zarif
Doyulmaz meyvelerin tükenmez kaynağısın
Dudakların baldan tatlı, kokun miskten latif
Neden dayanamamış sonunda anladım sanki
- Hadis-i Şerif -
“Her kim, Vâkia sûresini her gece bir defa okumayı âdet haline getirirse, ömründe fakirlik görmez.”
“Vâkia sûresi zenginlik sûresidir. Onu okuyunuz ve kadınlarınıza ve çocuklarınıza ögretiniz.”
Çeyrek asrı devirmişim hey
Kâm alamadan şu hayattan
Uluların yolu bu lâkin
Usandım ben bu ferâgattan
Ağlamayan çocuğa meğer
Arzın ulu mîmârısın Ey herkes inansın
Dünyamızı mâmûre eden soylu Sinan’sın
Sînende senin hiç zanaat cehdi tükenmez
Üstad’ım o kalbindeki îmân gücü sönmez
Gökkubbeyi binlerce minâreyle donattın
Bir şeyler karaladım amma...
Kara kaşlım, bal dudaklım
Güzellik senden, çirkinlik bendendir
Bebek yüzlüm, al yanaklım
Dün gece günebakanları düşündüm,
Gün boyunca matlublarını takipteler
Bir lahza ayrılmaz ondan çehreler
Işığını hiç göremeyeceklerini bilseler de
Ey nankör nefsim ya sen ne yaparsın,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!