Fast Food Kültürü Şiiri - Evren Özcan

Evren Özcan
262

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Fast Food Kültürü

Karnım çok aç ve vaktim çok az.Koştur, koştur; sonunda bir burgerci bulabildim.Fazladan hardal sos olsun, mm biraz marul ekleyin lütfen ve bir de ranch sos...Teşekkürler.

Günlük koşuşturmalarımız arasını da geçin beri yana gelin şöyle.Artık ne zaman acıkırsanız acıkın, yeri de ne olursa olsun, yemek yapmaya hiç vaktiniz yoksa, yemek yapmayı becerememek ile üşengeçliği çift kaşarlı ısmarlıyorsanız ya da hergün dışarıdan yiyecek kadar zenginseniz, kapısını mutlaka çaldığınız, aradığınız bir büfeci, burgerci, pizzacı vb. vardır.
Doğrudur, pek vaktimiz yok bunca dosyanın, raporlamanın, evrakın arasında Kızarmış Pekin Ördeği yapmaya ya da şişleri mangala dizip yanına çoban salatası ekleyip afiyetle yemeye.Bu şartları biz yarattık.Deli gibi koşturmanın gereksiz haz verdiği ve görünürde çok iş yaptığı izlenimi ve etiketi veren, sakız gibi uzayan mesai saatleri ve sonunda ortaya hiçbir şey yapılmadığı ya da bir türlü tamamlanamadığı durumunu ortaya çıkan çalışma hayatının yanı sıra yahu biz niye debelenip duruyoruz, önce sağlık deyip spor salonlarına koşuşturan güruhun en sadık artçısı fast food gıdalardır.Büyük bir iddia ile söylüyorum.Yahu kardeşim sen ne atıp tutuyorsun öyle de diyebilirsiniz.Haklısınız! Ben sadece elime geçenler fazla ağırlık yapmasın diye atıyorum, tutabilene acı vermez.Niyetim kafa göz yarmak değil.

İnsan hali acıkıyoruz.Gerçi ramazan ayının henüz başında pes etmiş izlenimi vermek istemiyorum.Bedenen tokum, ruhen tokum ama beynim biraz tarifleri karıştırmak istedi.Son yıllarda o kadar çok yiyecek mekanı açıldı ki, yakında bir apartman dolusu restoran ya da cafe sahibi insan olacak.Düşünsenize konu-komşu birbirine yemekleri ile hava atıyor, caka satıyor, dedikodu yapıyor.

-Kız, Berkerler'in mutfağında at çıkmış, duydun mu?
-Hülya, geçen Tufan'ın Yeri'ndeydim.Anam, adam bir yakışıklı bir yakışıklı, yaptığı berbat makarnayı bile bayıla bayıla yedim.
-Olm, bizim mantının içinde edson arantes de nascimento sosu var sen ne diyosun.Kayseri halt yemiş, Nikaragua mantısı bu..

Özellikle ekonomi ne zaman kötüye gitse, bizde köfte şaklatmak, mantı kapamak, yufka açmak, dolma sarmak moda oluyor.Her yanda cafeciler, kahveciler, coffeeciler türüyor.Ortalık restorandan geçilmez oldu.Bir de hepsinin şubesi olunca, değmeyin keyfime.Oh oh...Dört bir yanda gırtlaklar, yemekler, tavuğun şekilden şekile girişini büyük bir onurla izlemek.Türküm, binbir surat tavuğum, ilkem müşteriyi kandırmak, bir tabak yemeği 20 TL'ye kakalamak...E nomal tabi.Her işletmeci mekan kirasını, hava parasını çıkarma derdinde.Gece 1'lere kadar açık bir mutfak ne kadar salim olabilir.Olsun bana doughnut ile geçen kahvem yeter.

Hepsi bir yana, fast food bizi çok bencilleştiriyor.Paylaşımcılığımıza büyük darbe vuruyor.Normalde evde olsak, çok acıksak bile nereden baksanız bir yemeğin önünüze konma süresi 30 dakika.Açlığımızın yarısı haybeye gidiyor.Yani hem açlık eşiğimiz düşüyor hem de kendimizi tam anlamı ile tatmin edemiyoruz.Oysa bir burgercinin önünde olsak ve desek ki bana bir şakşuka menü, hoop mideye...O süreçte de şakşukamız bol patlıcanlı olsun, sosu bol olsun, işte tam ağzıma layık bir yemek dedikten sonra, tüm paylaşımcı yanımızı hatıralar sarmış oluyor.Çünkü o an kim kanka ne yiyorsun, ooh götürr kanka derse, ağzımızdan çıkan en samimi sözcük sağol kanka oluyor.Yani kanka buyur, kanka gel yemek yiyelim diyen yok.Çünkü o şakşuka bizim.Belki de Tarık Mengüç'ündür bilinmez.

Oysa bir kuru ekmeğimiz olsa şimdi, bir baş 'sovan'ımız, biraz peynir ve domates de benden olurdu.Çayı kim demliyor acaba?

Mp3 playerlar ile otobüslere biniyoruz.Şöyle bir bakıyorum, evladım nerede okuyorsun diyen o teyze yok, adres soran o rockçı ama efendi, büyüklerine saygılı genç yok.Yemek yiyoruz, ekmeğin o bölünme sesi yok.Halk ekmek bile bölünesi değil, hatta altınçörek çıktığından beri hakgetire...Televizyon izlerken bir kumanda kavga meselesi dahi olsa yeterdi, şimdi ikinci televizyonlar evde, ofiste, işte, heryerde...

Kişiselleştirme çağındayken tabi böyle gereksiz, eski düşüncelere sahip olmak anlamsız. Kendi ayakkabılarımızı tasarlattığımız firmalar varken, aslında ne kadar da memnun olmamız gerekiyor değil mi? Peki bu memnuniyetsizliğimiz neden? Neden Algida, paylaştıkça artan tat reklamı yapıyor? Neden ayrı düşmek zorundayız, iki kırık kalple geçmez bir ömür, değil mi Serdar Ortaç?

Fast food bencilleştiriyor.Benim sandviçim bana özel sos, benim menüm, istediğim kadar köfte, salam, kaşar vs. O an çok ama çok mutlusun ama istikrarsız mutluluklar ne kadar mutlu etmiş ki..Tamam sürekli deliler gibi mutlu olmak zorunda değiliz.Ancak başını yastığa koyduğunda mutlu musun? Tüm gayen bu değil mi?

90'ların başında Taksim'de başlayan bu kültür, gün geçmiyor ki hayatımızı sarmasın. Her yanımızı esir almış vaziyette...Kumandanın kapama tuşu tümden kapamıyor üstelik. Stand-by...

Evren Özcan 12.08.2010 Prş 10:21

Evren Özcan
Kayıt Tarihi : 12.8.2010 13:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Evren Özcan