—Lenin Tanımıyla Emperyalizmin Özellikleri:-
Emperyalizmin Ne Olduğunu Bilmiyorsanız Faşizmin Ne Olduğunu Bilemezsiniz(Lenin)
1-üretim ve sermayenin yoğunlaşması, ekonomik yaşamda kesin rolü oynayan tekellerin oluşması.
2- banka sermayesi ile sanayi sermayesinin birleşmesiyle finans kapitale dayanan bir mali oligarşinin doğuşu
3-sermaye ithalinin taşıdığı büyük önem(örneğin ithal ikameci politikaların sürdürülmesinde –bağımlı ülkelerin borç batağında debelenmesi-emperyalist kurumlardan ımf ve dünya bankası bu işleyiş içindir.)
4-uluslar arası kapitalist tekellerin ortaya çıkması ve son olarak, büyük kapitalist güçler arasında şimdilik tamamlanmış gibi görünen dünyanın yeniden paylaşılması.
Faşizmin En Kapsamlı Doğru Tanımı: Finans kapitalin en gerici, en şoven, en emperyalist(en sömürgeci) teröre dayanan açık diktatörlüğüdür. (enternasyonal-13cü oturumdan)
Faşizmin Değişik Bir Tanımında İse; yönetilenler eskisi gibi yönetilmek istemeyip yeni bir istemle karşı çıkışlarıyla bunu bir şekilde belirtilerken, yönetenlerde eskisi gibi yönetemez ve ipin ucunu kaçırdıklarında “netekim paşanın deyişiyle ülkeyi uçurumun kenarından kurtarmak için ülke yönetimine el koyarak devleti re organize ederler.” (1)
Faşizmin sınıfsal niteliği anlaşılıp kavranmadıkça, emperyalizmi -tekelci sermayeyi -kapitalizmi anlayamayız. Kitleler üzerindeki etkileri ve yığın özellikleri iyi görülmelidir.
Bunlar iyi anlaşılmadıkça verilecek mücadelede sağlıklı olmaz o nedenle yaşamda tanımlar önemlidir.
Tekelci kapitalist diktatörlüklerin faşist biçiminin özellikleri yığın desteğini kurmak için harcadığı sürekli çabaları ve başarılı olduğu yerlerde yığın örgütlerini elinden geldiğince derinleştirip genişletmesi onun gücünü ve en tehlikeli yanının burada olduğunu bize göstermektedir. bu aynı zamanda unutulmaması gereken onun en hassas noktası olan “aşil”(2) topuğudur.
Tekelci burjuvazinin tüm siyasal kurumlarında gerici bir dönüşüme uğrama eğilimi daima vardır. Burjuvazi yarattığı ve gelişimine yarayanın engel haline geldiği noktada faşizme başvurmak zorunda oluşunun nedeni budur. Demek oluyor ki faşizmin yığın özelliği ile yığınlar içine nüfuz ederek etki yapmasının, sürekli değişik isim ve görüntü altında partiler, örgütlenmeler kudurtulması yığınları elinin altında tutarak onları kendi sınıf çıkarlarını gözetemez –savunamaz ve kendi sınıfına saldıran ihanet şebekeleri haline getirerek var olan işleyişi sürdürmek için kullanır. Bununla birlikte çeşitli biçimlerde ırkçılığı-liberal milliyetçiliği, seksizm(cinsiyetçiliğe dayalı ayrımcılık) , anti-komünizm yanında yabacı düşmanlığı ile halklar arasında düşmanlıkları körükleyerek yalana dayalı propagandasına gereksinme duyduğundan bu çaba içinde olur. Kitleleri böylesi örgütlenmeler içine çekmeye çalışırken bunu her türlü kaba gücün yanında değişik taktiklerle yapar. Onun anlayışında sadece işçi sınıfına saldırmak değil, tüm çalışan halk topluluklarının çıkarlarına saldırmak vardır. Böylesi bir yönetim biçimi aynı zamanda bu halk topluluklarını kendi safına çekmek için her türlü yaklaşımı gösterirken asıl olarak da sekterizmden güç alır. Kendi safına çektiği güçler aslında devrimci saflara çekilmesi gereken güçlerdir de. O boşluğunu bulduğu her alana sızmaya çalışan egemenlerin resmi ya da gayri resmi oluşumlarıdır..
İdeolojisi eklektiktir ve yalana dayanırken amaca giden yolda her şey mubahtır düşüncesiyle hareket edip aynı zamanda diktatörlüğünü sürdürmek için heterojendir, birleştirici bir role de bürünür. Bir çeşit bukalemun ki o “ucube”(3) yaratıcısının ürünüdür
Faşizm terimi salt gericilik, terör olarak tanımlanıp kullanılmamalı, yalnızca bu savaşımda onunla karşı karşıya kalındığında kullanılmalıdır. Her burjuva yönetimi aynı zamanda diktatörlüktür ama her diktatörlük faşizm demek değildir. Sınıfsal karakterini iyi görmek gerekir. Burjuvazi tarihsel süreçte gericiliğe dönerek faşizme başvurması, ikinci paylaşım savaşı sürecinde gündeme gelmiş hala günümüzde varlığını her ülkede değişik biçimlerle özellikle sömürge ve “yeni sömürgelerde”(4) sürdürür bir konumdadır.
Tüm burjuva egemen sistemlerinin işleyişlerinde nispi demokratik kazanımlar bu sosyalizm için savaşımın temel bir parçası olduğundan faşizm karşısında savunulması gereken bir durumdur. (1927–31 enternasyonal de sunulan görüşler)
Dördüncü dünya kongresinde Clara Zetkin, faşizmin küçük burjuva özelliğini göstermeye yönelik konuşurken, Bordiga ise, burjuva demokrasisiyle faşist diktatörlük arasında hiçbir fark olmadığını ikisinin de aynı şey olduğunu direterek birbirinin yerine geçme olarak öne sürmüşlerdir. Bu öğelerden birincisinin üzerinde durulursa faşizmin tarihsel gelişiminin ve sınıfsal içeriğinin ana çizgisini göremez gözden kaçırır, eğer yalnızca ikincisinin üzerinde durulursa o zaman gelecekteki olası gelişmeleri göremeyiz.
Burjuva diktatörlüğü ve küçük burjuva yığınlarının hareketi bu öne sürülen düşüncelerde iki öğeyi birleştirmek, birbirine bağlamak için çaba harcanmalı bağlantı iyi kavranmalıdır.
Nasıl ki yığın hareketleri kendi özgülünde ise, faşizmde her ülkenin kendi özgülündedir.
Faşizm aynı ülkede bile değişik zamanlarda değişik özelliklere bürünür.
Her burjuva demokrasisi faşizme dönüşür yaklaşımı şematizmden kaçınılması gereken bir durumdur. Emperyalizm gerici özelliklerini barındırırken parlamenter bir işleyişte burjuva demokratik rejimler hüküm sürmektedir ve zorunlu olarak kendi ülkesinde bu gün için faşist diktatörlüğü doğurmaz.
İşçi sınıfı ve bağlaşıklarıyla halk düşmanı yönetimlerin etkilediği yığınları kendi saflarımıza çekmeye çalışırken onların bir kısmını da tarafsız kılmaya çalışmalıyız. Faşizmin sınıfsal karakterini daima vurgulamalıyız ki emek cephesi güçleri bunu görebilmeliler.
Her hangi bir ülkede tıpkı ne kapitalizm ne kadercilik gibi faşizm başarılı olsa da mutlak değildir. Her ülkede egemenler faşizme başvurur demekte değildir. Tarihsel süreç içinde onun gelişimini, örgütlenerek nasıl savaşılması gerektiği her şeyin kendi özgülünde olduğunun bilinciyle hareket ederek irdelenmelidir.
—Çağımız Proleter Devrimler Çağı(5) olduğundan, bir başka düşünce ile bakacak olursak;
“ülkemizin de 1940’lardan sonra sömürgeleşerek gelişen güdük kapitalizmle birlikte işçi sınıfının nicel gelişimi özellikle çok partili sürece girilip uç veren devrimci dinamikler ve dünyadaki oluşumlarında etkisiyle 1970’lerde sistemin kabuğu kırılarak faşizm altında sermayenin kanlı diktatörlüğüyle yönetilmesinden ötürü, bir devrim sorunu haline gelmiştir.
Nispi demokrasicilik oyunu zora başvurduğu yer ve oranda kendini gösterirken,
Devrimci savaşım burjuva kırıntısı demokratik hakların savunusunu geçici olarak görür(egemenlerde baskı taviz politikaları uygulayarak zevahiri kurtarmak adına geçici görürler) , bununda günümüzde devrim odağına bağlı olduğunu yadsımaz.
1970’ler süreci aynı zamanda faşizmin erken doğumunu sağlamıştır. Bu durum 12 Mart açık faşizm sürecine geçiştir.
Açık ve gizli faşizm esprisi günümüzde emperyalizmin sömürge ilişkilerinin biçim değiştirip yeni sömürgeci taktiklere başvurmasından ve kendini bağımlı ülke halklarından gizleyerek suni denge oluşturarak sömürüsünü işbirlikçi yerli egemen güç olanlarla varlığını sürdürmesinden ötürüdür.
Keza emperyalistlerde ikinci paylaşım savaşından derslerini alarak, bağımlı ülke halklarına işbirlikçileri aracılığıyla bir nevi faşizmi “çağdaşlaştırarak” ihraç etmişlerdir… Filipin tipi demokrasi denmesi ondandır. Bu aynı zamanda parlamenter demokrasi görüntüsüyle değişen hükümetlerinin siyasal iktidarda kimin olduğunu iyi görmek için, ekonomik-hukuki-sanatsal ve estetik açıdan kimin çıkarlarının savunu konusundaki öz yaklaşımlarına bakmak gerekir.
Burjuvazinin halk kitleri ve işçi sınıfını kandırma oyalama taktiğinden başka bir şey olmadığı bunun diğer bir deyişle parlamenter faşizm tanımıyla kitlelere gösterilmesi gerçeğini gözden kaçırmamamız gerektiğini de göstermektedir. Onun gerçek yüzünü göstermek- maskesini düşürmek devrimci mücadelede bir görevdir...' (6)
ABD emperyalizminin başını çektiği ve işbirlikçileriyle12 mart darbesinden sonra yarım kalan faşist süreç gelişen devrimci kabarmayla ikinci kez suni dengenin bozularak 12 Eylül açık faşizmiyle 24 Ocak kararlarının en uygun uygulanabilirliği açısından da günümüzde Türkiye halklarına adeta deli gömleği giydirilip tamamlanarak parlamenter demokrasi görünümü altında sürmektedir.
Dipçik Not:
*Kaynakça: - Faşizm Üzerine Dersler Kitabından (Palmiro Togliatti’den Aktarımlar)
1–12 Eylül 1980 askeri darbesiyle yönetime getirilen faşist cunta başkanı Kenan Evren
2-aşil topuğu; aşil ya da Akhilleus bilindiği gibi yunan mitolojisinin en ünlü kahramanlarından biridir. Annesi deniz tanrıçası Thetis tarafından bir topuğundan tutularak insanı ölümsüz kıldığına inanılan Styks ırmağına daldırmıştır. Böylece vücudunun hiçbir yerinden yararlanamayacak ve
Öldürülemeyecektir. Ama topuğu dışarıda kaldığı için Truva savaşı sırasında Truvalı Paris tarafından atılan bir okla yaralanarak ölmüştür. Böylece aşil topuğu terimi batı dillerinde yaralanabilen yer, duyarlı nokta anlamında kullanıla gelmiştir.
3-Che Guevara; emperyalizmi tanımlarken; uzun ince kolları kocaman gövdesi ve küçücük kafasıyla o bir ucubedir benzetmesi yapmıştır.
4- yeni sömürgecilik yöntemi; emperyalizmin bağımlı ülkeler oluşturmak için ikinci bunalım(dünya savaşı) döneminden sonra uygulamaya koyduğu patent hakkı, kunockhoft, sermaye ve teknoloji ihracı, bilgi paylaşımı, teknik eleman desteği Marshall doktrini gibi yöntemlerdir.1980 öncesi tüm iktisatçılar birliği broşürlerinde de bahsedilmektedir.
5-Lenin; emperyalizmi tahlil ederek Marksizm zenginleştirip katkıda bulunarak, çağımız proleter devrimler çağı analiziyle bütün ülkelerin işçileri ve ezilen dünya halkları birleşin şiarını bayraklaştırmış dünya devriminin rotasını belirlemiştir.
6- Mahir Çayan; kesintisiz devrim 2–3 (1.bölüm-emperyalizmin ııı. Bunalım dönemi ve devamı)
Bitmedi… saygılarımla
Vedat KoparanKayıt Tarihi : 20.11.2009 16:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
teşekkürler tam puanla
can yeğen..
Kutluyorum sizi
Saygılarımla
Mehmet Çobanoğlu
TÜM YORUMLAR (3)