Hiç hatırlamıyorum aynı şarkıya kaç farklı kadını gömdüğümü. İyi ki diyorum iyi ki; şarkıların kokusu çıkmıyor...
Ön yargı ile kaplanmış bir ten var, bir tel sesimden içeri söylenmesi mümkün olmayan cümleler bırakıyor, umut ve unut...
Çünkü; paranoyaklık, çayın yanında iyi gidiyor...
Açık konuşmak gerekirse, üstü kapalı bir chevroletti o. Kırmızı dudaklarından çıkardığı mor egzoz dumanı, dişlerimi karıncalaştırıyordu. Birbirini tamamlayan kafiyeli bacakları vardı, tenine mısra, göğüslerine yağmur, sesine ton olmak isterdim...
Basıp üzerimden geçsin...
Ne zaman sokağın başında görünse, üstünde ne olduğunun bir önemi yok, bütün esnaflar sanki İstiklal marşı okuyacakmış gibi hazır ola geçiyordu, ben seni ölü dinliyordum...
Attığı her adım beethovenden bir nota, gözlerinde işlenmiş bir cinayetin soğuk kanlılığı, kim bilir kaç takım elbiseli adam ile göz göze gelmişti, ayakkabı boyacıları ve simitçiler ve birazdan ben...
Ölmek için hiç bu kadar can atmamıştım...
Asma yaprakları ile kaplanmış bir kıraathanenin önünde normal insanlar gibi çay içiyordum, üzerimde ne olduğunun bir önemi yok.
Adımlarını biraz hızlandırmıştı, rüzgarın omzuna düşürdüğü saçları can çekişen bir kedi gibiydi. Yaklaşıyordu, kalbim Core of Nature parçasını çalarken, dudaklarımda bir Şubat titremesi vardı.
Bu günlerdir, haftalardır devam eden bir durum. Aslında hiç onunla göz göze gelmedik. Sanki her gün bir cenaze töreninden gelir gibi başı önüne düşmüş bir şekilde yürüyordu. Bende onun düşen başının mahçupluğunda ne zaman önümden geçse kaldırım taşlarına bakıyordum;
Ve her gün aynı saatte aynı şarkıya sadece bu kadını gömüyordum, belki de o, gömüldüğü şarkılarının cenazesinden geliyordu, bilmiyordum...
Harun Tolga Peker
Harun Tolga PekerKayıt Tarihi : 2.5.2012 00:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!