Farkımız Ne? Şiiri - Sezayi Tuğla

Sezayi Tuğla
1645

ŞİİR


12

TAKİPÇİ

Farkımız Ne?

Dokuz ayda biz dünyaya gelmişiz,
Başka insanlardan ne farkımız var?
Bebekken, sevimli ve güzelmişiz,
Başka insanlardan ne farkımız var?

Sıralarda birlikte oturmuşuz,
Hep birlikte yazar ve okurmuşuz,
Teneffüste arkadaş olurmuşuz,
Başka insanlardan ne farkımız var?

Askere de birlikte yollamışlar,
Dualarla beladan kollamışlar,
Yol gözlerken hiç ayrı olmamışlar,
Başka insanlardan ne farkımız var?

Kutsal görev bitmiş, dönmüşüz geri,
Kimi adam olmuş, kimi serseri,
Neticede kara topraktır yeri,
Başka insanlardan ne farkımız var?

Makam, mevki hepsi emanet bize,
Zaman geçip hepsi gelecek dize,
Naçizane benden öğüttür size,
Başka insanlardan ne farkımız var?

(ARALIK 2007)

Sezayi Tuğla
Kayıt Tarihi : 30.10.2012 15:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


“HİÇ” OLMAK Aslında hepimiz bir “hiç”iz. “Şimdi buda nereden çıktı” diyeceksiniz bana. “Birde kendime başka bir gözlükle bakayım dedim kendi kendime (katılmayabilirsiniz görüşlerime) . Muhasebe kantarına şöyle bir çıkıp kendimi tarttım. Beklediğimden ne kadar eksikmişim meğerse. Aynamın karşısına geçip kendime bir çeki düzen vermek istedim, boyumun ölçüsünü orada da aldım. Nefsimin beni dev aynasında (çukur ayna) gösterdiğini fark ettim. Atletik vücutlu gençlere özenip (gözlerden uzak bir yerde) ufak koşu ve hareketler yapayım dedim, pilimin bittiğini orada da gördüm. Kısacası hangi kriterlere başvurduysam, nefsime muhalif neticelerle karşılaştım daima. Nasrettin Hoca eşeğine fiyakalı bir şekilde binmek için şöyle bir sıçrar, ama birden kendini yerde serili bulur. Biraz sesli olarak; “Hey gidi Hoca, sen gençliğinde neydin be. Küheylana bir sıçrayışta biner, birde şaha kaldırırdın” der. Kafasını çevirip etrafına baktığında, kimsenin düştüğünü görmediğini anlayınca, “atma Hoca, biz senin gençliğini de biliriz” der kendi kendine. Birçoğumuz, makam mevki sarhoşu olmakla övünürüz zaman zaman. Bu payelerin sökmediği yer, zaman ve zeminlerde, kin, nefret öç alma duygularıyla yoğrulur, kabuğumuzun içine büzülürüz adeta. Bizler, değerimizi kendimiz biçmemeliyiz aslında. Birer “insan sarrafı” olan toplum ve tarih, zamanı gelince ortaya çıkaracaktır her şeyi. Bir kıssa ile örneklendirmek istiyorum konuyu; Zamanın birinde padişahlık döneminde, ilçenin kaymakamı köyün birini ziyarete gider. Köy misafir odasında, herkes ayağa kalkarak kaymakama “hoş geldin” de bulunurken, bir kenarda ilgisizce oturan, yaşlı bir köylü gözüne ilişir beyimizin. Kaymakam ihtiyarın yanına yaklaşarak; “Bey amca, beni tanımadın galiba.” “Tanıdım, sen kaymakam beysin.” “O halde sen niye ayağa kalkmadın peki? ” İhtiyar köylü; “Ben senden daha yüksek makama sahibim.” Kaymakam şaşırır, sorar; “Nasıl yani? ” İhtiyar; “Kaymakamlıktan sonra ne olacaksın peki? ” “Vali olacağım.” “Sonra? ” “Vezir olurum.” “Sonra? ” “Sadrazam olabilirim”. “Peki, ya daha sonra? ” kaymakam kısacası “hiç” der. İhtiyar kurt, cevabı yapıştırır. “Evlat, sen daha HİÇ olacaksın. Ben şimdiden hiçim ya.”

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Sezayi Tuğla