Falan Şiiri - Ozan Barış Can

Ozan Barış Can
14

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Falan

FALAN

Merhabalar! Nasılsınız görüşmeyeli? Benimkide soru işte… İyisiniz tabi ki de! İnsan neden “Nasılsın? ” sorusuna hep iyiyim der? Neden asıl hissettiği duyguyu söylemez? Kötüyüm, yalnızım, agresifim üstelik obsesifim, obezim, abazayım mesela…

Bazılarımız kelimeler yerine vücut dilini kullanır. Mesela Sezarın -perfecto- manasına gelen işaretini yaparlar. Bu aynı zamanda “Beğendim.” demek.
Bazılarım çok daha iyi olduğundan çok daha iyiyim manasına gelen iki yumruğunu sana doğru sıkıp dilini çıkarma hareketi yapar. Tabi bu aynı zamanda “Koyduk mu? ” demektir.

Benim Burak diye bir arkadaşım vardı. O da öleydi mesela. “Nasılsın? ” diye sorulduğunda hep cevap olarak -fısıırrıt- diye osururdu.
Bunu her seferinde nasıl başarırdı bilmiyorum. Ama iyi bir kimyagerdi onu biliyorum. Odasında kimsenin bilmediği bir kimyasal deneyi yaparken kimyasal bir gaz soluduğundan boğularak ölmüş. Dışarıya hep gaz salan birinin içine gaz alarak ölmesi ne garip bir ilahi adalet değil mi? Bu, sanırım ona “Nasılsın? ” diye sorulduğunda, Burakla aynı odada bulunup nasıl olduğuyla ilgilenmeyenlerin “Üffff! ” diye çıkan beddualarından kaynaklı bir durum.

Yani kafaya göre… Pardon düzeltiyorum kafasızlığa göre gaz kullanmamak gerekiyor! Sonucu nere gider? Hiç bilinmiyor.
Tabi dünyada ki herkes Burağa beddua etmiyordu. Benim de aralarında bulunduğum bir grup seveni vardı. Polis ağabeylerin “Teşhis için! ” dediği zorunlulukla Burağın yakın arkadaşları olarak morga maktul ziyaretine gittik.
Burağı mosmor şişmiş, kaskatı kesilmiş bedeni ve pörtlemiş gözleriyle görünce duygulanıp “Ah be kardeşim! Şimdi kim bilir nerede, nasılsın? ” demiş bulundum. “Zo zorot! Zurut zurt! ” diye cevap verdi Burak bu uhtevi duama.
Burağın hala hayatta olduğunu düşünerek çok korkmuş ve heyecanlanmıştım. Heterofobik doktor teselli maksadıyla kalçamın sol lobunu okşuyor, sakin olmam gerektiğini, ölülerde de bu tarz durumların oluşabileceğini söylüyordu. Ya da Adli Tıp Uzmanı işte! Adı her neyse… İnsansan, insansın işte!

Doktor da kimya bildiği için haliyle bize anlatmaya başladı. Burak gizli çalışmasında polis için yeni bir gaz üretiyormuş. Bu gaz, endorfin salgı sistemi üzerinden, lustrafit etkiyle, hipotalamus orta sinaptiğinden antiaflatoksinal uyarıyı kandaki tiamin oranını azaltarak sağlayacakmış. Yani kabaca bu gaz toplumsal olaylarda taraflar gerildiğinde kitlenin ve polisin kendi üstüne sıkılacak ve insanda sevgi, mutluluk, aşk gibi dürtülerle karşısındakine sarılma veya karşısındakinin dudaklarına parmak ucuyla şeffaf ve narince dokunma hissi uyandıracakmış. Ne diyelim? Nur içinde yatar inşallah.

Ve bazılarımız da müsait olamadığından farklı tepkiler verir bu “Nasılsın? ” sorunsalına. Mesela Genel Astronomi-2 dersinde üç saat boyunca mola vermeden logaritmik olarak yıldız uzaklığı hesaplamasını harıl harıl anlatan Doçent Doktor İpek ÇAYa, el kaldırmak suretiyle anlatımını bölerek “Hocam bu matematik işleri zor. Onu bunu s.tir et de; bu gün nasılsın? ” dediğimde bana “Çık dışarı! ” demesi gibi.

Bir başka örnek vermek gerekirse; adı Burak olan, kimyager olan, “Nasılsın? ” diye sorulduğunda osurarak cevap veren, ama biraz önce öldüğünü anlattığım Burakla aynı Burak olmayan, yani ikinci bir Burakla bir gün bir bara gittim. Yalnızdım! Solak olduğumdan yalnızlıktan sol elim şişmişti. Neyse ki ikinci Burak yanımdaydı ve beni teselli ediyordu.
O sırada Burak bana yan masada oturan dört kızdan birinin beni sürekli kestiğini söyledi. Hemen sol elimle kendimi bardan iterek arkama döndüm. Bir el insanın yalnızlığını gidermesinde sahibiyle bu kadar mı hem fikir olabilirdi? Kız çok güzeldi. Hemen yaladığım sol elimle saçımı düzeltip kızın masasına doğru yöneldim. Dört kız, kız kıza gayet güzel eğleniyordu. Tam masaya vardığımda, yazmayı düşündüğüm kız eğlenceleri gereği bir hamburgeri bütün yutmaya çalışıyordu. Ve neredeyse tamamını ağzına almıştı. O an heyecandan elimi sıksın bari diye sol elimi uzatarak “Merhaba. Nasılsın? ” dedim. Kız bana cevap vermek istediğinden olacak ki ağzındaki hamburgeri ısıramasada sıktı. Yazdığım kız hamburgeri ısırınca ya da ağzıyla sıkınca işte! Adı her neyse… İnsansan, insansın işte! Sıkılmış hamburgerden fışkıran ketçap kızın çenesinden aşşşağı akarak, kızın ağzının sağ kenarından süzülen salyayla boynunda birleşip çatalından aşşşağı göğüslerine doğru yol aldı. “Iyyy! ”. Yanlış anlamayın! Vurgulamak istediğim o iğrenç akışkanlar, kızın göğüsleri değil! Zaten bende fetişist değilim. Sadece her erkek gibi göğüs gördüğümde benim de içimde mutluluk hissi uyanır. Hatta bazen çataldan ziyade göğüsleri daha derinden görürsem mutlulukla karışık heyecandan refleks olarak sol elimi kalbime götürürüm.

Uzatmayalım! Kız hemen peçete, ıslak mendil, kağıt havlu ya da tuvalet kağıdı aramaya başladı. Fakat ikinci Burak -Acılı Adananın İnsan Sindirim Sistemi Üzerindeki Etkileri- kapsamlı deneyi gereği mekanda ki bu saydığım envanterlerin hepsini bitirdiğinden kız aradığını bulamadı. Dolayısıyla çok sinirlendi. “Bak yaptığına! Gördün mü? ” diyen bir öfkeyle bluzunu sıyırıp göğüslerini açarak neredeyse burnuma dayadı. “Nasılsın? ” sorunsalına cevap olarak daha önce hiç böyle mutluluk verici bir hediye almamıştım. Ortamda ki değişkenler yüzünden kimin sol eli kimin neresinde belli değilken tek stabil, yutulmadan hala kızın ağzında duran hamburgerdi. Çok yaşa hamburger!

Ve dahi hatta bazılarımız soruya soruyla cevap verir “Nasılsın? ” diye sorulduğunda… Ortaokulda İngilizcesi çok iyi olan Elif BAYRAKTAR diye bir arkadaşım vardı. Mesela ben ona ne zaman “Nasılsın? ” desem, “Sana ne? ” diyerek soruya soruyla cevap verirdi. Gerçi bu kızın Türkçe iletişimi çok sorunluydu. Sanırım İngilizcesi çok çok iyi olduğundan Türkçesi de bir o kadar kötüydü. “Günaydın! ” dediğimde de “Seni ilgilendirmez! ” derdi mesela. Bir gün sırada ayağıma bastı ve ayağıma bastığını fark etmedi. Ayağımın acısına artık dayanamadığımdan “Pardon Elif! Ayağıma basıyorsun ama…” dediğimde de “Gerizekalı! ” diye net ve kısa bir cevap vermişti.

Neyse ki benim kaleci olduğum dönemlerde bir gün okulun bahçesinde top oynarken okulun en iyi forveti olan, adı Burak olan, kimyayla ilgilenen ve “Nasılsın? ” diye sorulduğunda osurarak cevap veren, fakat daha önce size anlattığım iki Burakla da alakası olmayan üçüncü bir Burak çok sert bir şu çekti ve ben o şutu kurtaramadığım için top, kalenin tam arkasında elinde beş bin sayfalık kaskalın bir kitapla developing grammer yapan Elifin suratıyla buluştu da, Türk Dil Kurumu böyle bir Türkçe katilinden kurtuldu. Çok yaşa hamburger kılıklı top!

Ve işte şimdi yeniden soruyorum. İyi düşün! Öyle cevap ver! Merhabalar! Nasılsınız görüşmeyeli?

Ozan Barış CAN

Ozan Barış Can
Kayıt Tarihi : 1.12.2013 13:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


nötr

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ozan Barış Can