Dün yine Yıldız Park’ına gittim Gülüm;
yine o aşk anıtına.
Ve yine Dost geldi de yanıma;
insanlığımdan utandım, yine selâm etti sana.
Önce onu ileteyim, üzerimde kalmasın,
sonra Dost’la, dostça,
Akşam rüzgârı dedik aşkımızın adına,
Yaladı geçti saçımızın tellerini,
Yaladı geçti.
Ne silindi, ne bir iz bıraktı.
Beni, sensiz bıraktı,
Yaladı geçti.
Gül yüzünü; güller gibi,
yeterince güldürmedik.
Nazarında karalıysak,
Tanrı bizi aklasın.
Şimdi nadim;
toprağına, gerçi güller diktik ama.
Denizler gezmiş, denizler.
Denizler, Gezmiş Denizler!
Karıncayı mı ezmişler?
Hayır, hayır.
Emperyalizme!
Hayır abeye,
Eğer sen de evlendiysen, nişanlı ya da sözlüysen;
sevdâlın değilim ben.
Dostluğuna sevdalıyım.
O dopdolu dostluğuna sevdâlıyım ben.
Ellerim uzanır hep;
biri dostluğa, sevgiye, diğeri aşka.
Sen de gül, gülüm ol benim.
Se de bil beni, benim bildiğim gibi; sevgilim ol benim.
Sana da açayım kâlbimin derinliklerini,
Sana da vereyim, iste isteyebildiklerini.
Seninle de bir ağacımız olsun,
Üzerinde adımızın baş harfleri yazılı.
Nefret güzel şey değil;
Yenilmek, güçsüzlüğünü bilmek gibi.
Nefret güzel şey değil,
Sevmek, sevildiğini bilmek gibi!
Ama;
Yine de nefretimi haykıracağım sana!
Sen, sağır duvarın dibinde dostum;
İşte yine ben geldim.
Bu kez sevgini değil, nöbet almaya geldim.
Senin yolun açık olsun, ben kalmaya geldim.
Pek yalnız da sayılmam, udum var bak elimde;
İkimizin şarkısını tekçe çalmaya geldim...
Bir gül gibi sevdim seni.
Ama elimde değil, toprağında!
Toprağında bir gül gibi.
Ve bir su gibi döktüm sana sevgimi.
Ama yaprağına değil, toprağına!
Ki ulaşabilsin sana,
İlk kez yas tutuyorum; bu On Kasım sOn Kasım
Ağla ey Türk bu kez ağla; bu On Kasım sOn Kasım.
Tuttuğumuz yas değil, bir gururdu On Kasım.
Atatürk düşmanlarına, tokat vururdu On kasım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!