-Mustafa Pehlivanoğlu’na-
Lanet olsun sayfaya, onun sözlerin almış
Aşinaları cinnet getirsin, ölsün diye
Lanet olsun ölçüye, yine dengede kalmış
Dün gülen efendiler, bugün de gülsün diye
Şu uzanıp giden boynu bükük yollar
Bizim memleketten geçer mi acaba?
Yola dertli çıkan şu çaresiz kullar
Bizim diyardan su içer mi acaba?
Bahar geldi açtı bütün tomurcuklar
Elimde bir demet çiçek
Koşarak tan geliyordum
Bir namlu, bir ses ve gerçek;
Kalp durmuş ben ölüyordum
Ölen ben değilim sanki
Etrafı seyrediyorum
Pınar başında avuç, avuç su içtim
Ağzıma, bir ziyafet çektim dün akşam
Dostlardan geleceğin yolu öğrendim
Yoluna, nöbetçiler diktim dün akşam
Sevindi senin için hasret çekenler
Canım kadar severdim, tek varlığımdı benim
Sonu belli olmayan bir yola attı beni
Zevk onun yanındaydı o,her şeyimdi benim
Riya dolu sözlere aldanıp sattı beni
Korktuğumda sığınağım
Memleketim Osmaniye’m
Zor günümde dayanağım
Memleketim Osmaniye’m
Başucunda Gavur dağı
Kin dolu bakışlar
Fotoğrafların üzerini dolaştı
'Şu'' dedi birisi
Bakışlar onun üzerinde çakıştı
O
Uzun boylu, siyah saçlı
Vatan, Türk’ün vatanı, hudut bekçileri Türk
Bayrak; Türk’ün bayrağı, rengini veren bu ırk
Unutmuşlar, okulsuz, susuz, yolsuz köyleri
Garip Anadolu'mun koltuktaki beyleri
Ruh baki, ömürler sınırlı zaman
Dünyaya sarılmak, tapınmak niye?
Başı müjde dolu, sonu imtihan
Fani düşler için çırpınmak niye?
Bütün başlangıçlar güzel niyettir
Rüyalar renklendi, duygular uyandı
Fakat çok sürmedi, bitiverdi bir gün
Rüya kâbuslaştı, duygularım yandı
Ortadaki yolu aydınlattı her gün
Uzak, çok uzak bir yere gidecektim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!