EYLÜL FOTOĞRAFLARI
Sahne 1
(Kuyumcunun önünde bir yaşlı dilenci)
Eylül çoğaltıyor beni
Hüznün raconunu kesiyorum
Şehir benden
Tarih senden habersiz
Sataşıp kendime
Devrimlerin üstüne
Devriliyorum
Ve o saat çalıyor
Her şey için çok geç diyor
Kemeraltı’nda bir kuyumcu
Önündeki yaşlı dilenci
Ekmek mi? Altın mı?
Söyle hangisi değerli
Sahne 2
(84 yaşındaki şarkıcı Enrico macias’ı seyrediyorum.)
Kalabalıklara yüzümden düşen
Gözlerimi kaçırdığım yangın
Bu şehrin son evrakıdır
Kehribar sarısı bir akşamda
Sesi genzimi yakan
Ölmek üzere bir şarkıcının
Titreyen ellerini görmek gibi
Anlatamadığım Ben’in lügâtıdır
Sayfaları kanatarak imzaladığım
Sahne 3
(Yusufçuk)
Renkler Bella
Sesten çok şey anlatır
Yansımalar mesela
Hayatın çekilmemiş fotoğrafıdır
Kalbime konan Yusufçuğu görmek gibi
Bir gözde bin bakışı toplamak
Kırmızının en koyusunda
Aşkı kanamaktır
Kızların boynundan koparıp
Titreyen bir dala kondurmak
Kuyumcuyu kızdırmaktır
Yaşlı dilenciyi güldürmek
Desem anlamazlar beni
Sahne 4
(Semaver yanıyor geceye ateş böcekleri gibi çıngılar atarak.)
Yakar Bella
Anlam sırda gizlidir
Kelimeler yetmediği için şiirdir
Ben sana nasıl anlatayım
Matematik aşkı anlamak içindir mesela
Aşkı anlatır diyalektik
Savaşlar
Ve romanlar
O şarkıyı dinleriz birlikte
Ateş böcekleri kıvılcım misali
Sonra inşirah suresi
Çay ve duâ
Allah’ın dediği gibi
Bella
Sahne 5
(Fotoğraf çekmek “an”ı yakalamakmış. Bir de “an”ı yaşa diyorlar. An çok kısaymış gibi)
Bir volkana aşıksan
Yanma hakkın yok senin
Yana yana yaşayacaksın ki
Yer yüzü seni soracak şairlere
Taş çatlayacak sabrından
Anlayacaksın ki
Aşk “an” dır
An kainattır
Bir anda var olan
bir anda yok olacak amenna
Gölgeler gibi
Fotoğrafını çekeceksin
Senin gözlerinde hırpalanacak
Benim yüzüm
Sararan bir eylül gibi
Sahne 6
(Şiirden ve aşktan bahsedeceksek şairleri söylememek olmaz)
Kör bir şehrin iki sağırı gibiyiz
Kuyumcuyla dilenci gibi
İsmet Özel’in
Celladına gülümserken
Çektirdiği resmin arkasında biz varız
Sürgünde bir Çerkes gibi
Kerkük’ün zindanında türkü gibi
Sinop’ta Sebahattin Ali
Nazım’ın tuzu ekmeği
Sezai’nin Mona’sı gibi
Bilmiyorum kaç satırız
Sahne 7
(Boşnak kahvaltısı)
Zeytin ağaçları altında bin yıldır
Şu rüzgârın salladığı hamakta
Küplere binmiyor artık koca karılar
Boşa bekliyor korkuluklar
Kuşlar Bella kuşlar
İkimizde alnımızdan tanırlar
Toprağa gidiyoruz hücre hücre
Bir solucan gibi bölündükçe
Çoğalan bir yalnızlığa
Zeytin ve İncir aşkına
Hadi tut ellerimi
Çık sıradan
Kaç sürüden
Son fotoğrafını sen çek hayatın
Şairine gülümserken
Şu Boşnak kahvaltısında
Kayıt Tarihi : 13.10.2023 02:18:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bütün fotoğrafları ben çektim
![Şahan Çoker](https://www.antoloji.com/i/siir/2023/10/13/eylul-fotograflari.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!