Eylül Aşktır
Eylül geldi.
Ama bu kez yapraklar değil, ben dökülüyorum.
Her sararan ağaç gövdesinde
sana yaslanan bir kalp çarpıyor hâlâ.
Aşkın ayı mı olurmuş?
Oluyormuş.
Eylül tam da senin gibiymiş —
içten içe yanıp dıştan suskun duran.
Soğuk gibi görünür ama içi hâlâ kor.
Tıpkı senin yokluğunda içime düşen yangın gibi.
Bak,
gökyüzü değişiyor,
rüzgâr hızını kesiyor,
şehir sessizleşiyor…
ama içimde sen konuşuyorsun hâlâ.
Adını anmadan yaşamak ne zor.
Sesini duymadan güne başlamak,
gülüşünü bilip de sarılamamak.
Sevmişim seni,
öyle herkes gibi değil,
ezberden değil, içimden…
Kalbimin en kırılgan, en korunaksız yerinden.
Herkes soğuk havaya palto arıyor bu mevsimde,
ben seni özledikçe içime sarılıyorum.
İçimde büyüyorsun,
ve garip bir şekilde,
her geçen gün daha da derin bir yer ediniyorsun.
Gitmişsin ama eksilmiyorsun.
Yokluğun, varlığından bile daha çok sarıyor beni.
Çünkü aşk…
aşk sadece yan yana yürümek değilmiş.
Bazen ayrı yollarda,
aynı kalpte kalabilmekmiş.
Ben senin kalbinde miyim bilmem,
ama sen benim her şiirimdesin.
Her bakışımda,
her susuşumda,
her “iyiyim” yalanımda…
Sen varsın.
Eylül, seni hatırlatıyor.
Dışarıda serinlik,
içimde senin dokunduğun her yer hâlâ sıcak.
Bir yazdan kalma ten gibi
gecikmiş bir öpüşme gibi
zamanında söylenmemiş bir “gitme” gibi…
Sana “gel” diyemedim.
Ama bil ki,
gidişinle bile içimde kalmayı başardın.
Bu nasıl bir sevgi bilmiyorum,
ama adı ne olursa olsun,
ben buna seni demeye devam edeceğim.
Sokağın köşesini dönerken
belki rastlarım diye başımı çeviriyorum hâlâ.
Bir ses, bir koku, bir bakış…
her şeyin içinde seni arıyorum.
Sanki dünya senden izler taşıyor
ve ben onları toplamadan hiçbir yere gidemem.
Biliyor musun,
Eylül’ün hüznü değil bu içimdeki,
senin eksik kalan cümlen.
Senin sarılmadığın geceler,
senin affetmediğin kırgınlıklar,
senin gelmeyen adımların…
Ama sevgi böyleymiş işte.
Gitse de, büyüyormuş.
Uzaklaşsa da, kök salıyormuş.
Ve ben seni hâlâ
ilk günkü gibi değil,
her gün biraz daha fazla seviyorum.
Korkutucu bir şey bu.
İçinde olmadığın bir hayatta,
sana ait bu kadar yerin olması.
İçmediğin kahvelerde,
giyinmediğin gömleklerde,
dokunmadığın sabahlarda bile
senin izini taşıyan bu kalbin
nasıl hâlâ senle attığını bilmiyorum.
Bir şarkı çalıyor uzakta,
ağır… yavaş… tanıdık.
Her notasında sen varsın,
sanki ruhum senin frekansına ayarlı.
Seni her yerde duymam bundan belki,
senin yokluğun bile bana senin varlığını anlatıyor.
Bazı aşklar bitmezmiş.
Bazı sevgiler unutulmaz.
Bazı insanlar…
ne olursa olsun, hep “orada” kalırmış.
Sen oradasın işte.
Bir mevsimin en derin yerinde,
bir iç çekişin en sonunda,
bir gözyaşının en sızlayan ucunda…
Eylül, aşkın ayı değil belki.
Ama benim aşkım
seninle başladıysa,
her ay eylül artık bana.
Ve bu şiir,
ne ilk,
ne de son sana yazdığım…
Ama en içten olanı belki.
Çünkü bu sefer
susmadım,
korkmadım,
geri durmadım.
Sadece
sevdim.
Eylül gibi,
sessiz ama derin.
Yavaş ama yakıcı.
Ve geldiği gibi gitmeyen…
Senin adını
bu defa rüzgâra yazmadım.
Kalbime kazıdım.
Sonbahar siler, rüzgâr unutur,
ama kalp unutmaz.
Ben unutmadım.
Çünkü aşk,
eylül gibi yaşanır bazı kalplerde:
biraz hüzün,
çokça tutku,
ve hep,
seninle başlar.
Hüseyin Erdinç
Kayıt Tarihi : 1.9.2025 07:48:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!