ben her Eylül
bin kez ölürüm yıllardır
kan emici vampirler düşer usuma
yaşatılmış tanımsız acıların
ve üç ayaklı ölümlerin düşlerini görürüm
kana bulanır sarıya çalan yapraklar
ve onlarla birlikte
toprak olur yaralı yüreğim
ben her Eylül cellatlara inat
-bir daha bir daha ölmek için-
yeniden doğarım küllerimden
ama bu Eylül tükendim
ölmeye bile kalmadı mecalim
karaya vuran el kadar bir bebe
bir yanağı yere yapışık
avuçları gökyüzüne...
benim vampirlerim firarda
son buldu tanımlanmamış acılarım
kırıldı ölüm sehpalarının ayakları
kandan kesildi yaraları
artık toprağa karışmıyor yüreğim
ben her Eylül
bin kez ölürüm yıllardır
ve yeniden doğarım küllerimden
ama bu Eylül tükendim
ne ölmeye ne de yeniden doğmaya
kalmadı mecalim
yüreğim mi
o
gökyüzüne bakan o minik avuçlara düştü
tam hayat çizgilerinin ortasında kayboldu, gitti
Eylül 2015 - İstanbul
Müjdat BilginKayıt Tarihi : 23.3.2016 08:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Güne gelen şiiri ve şairini kutlarım...
Saygılarımla...
Ne zaman aklıma düşsen, kimsesizliğimi hatırlatıp duruyorsun bana ve ben çok üşüyorum...
Herkesin Mevlamın yazdığı bir hikâyesi vardır... Bizlere kalansa... sadece yazılanı oynamaktır...
İçimi daraltan nefeslerim var şimdilik... Ve ben her mevsimde ve her ayda sadece huzuru arara oldum...
Bulamasam da ne olur... Nasılsa kimse göremeyecek...
Yalnızlık katıksızdır...
Nereden mi biliyorum?
Etrafında seninle sadece kendi dertlerini paylaşan büyük kalabalıklar varsa yalnızsın... hem de çok yalnızsın demektir...
İşte bundan biliyorum...
Bazen bir kişinin yokluğu... binlerce kişinin varlığını siler de geçer...
Ey Eylül!
Ey sarı sıcak güzel!
Ey yaprak fırtınalarının şahı...
Hadi yine sıcacık kucakla beni...
Yüreğine sağlık üstat... Elin... dilin... yüreğin dert görmesin... Ömrüne bereket inşallah...
Her daim... Sevgi ve saygımla...
TÜM YORUMLAR (3)