Açılıyor sonsuzluğa, kalbimden bin bir kapı…
Her kapının eşiğinden bakarım, bekleyen çok!
Bir nefeste atlıyorum, fikrimdeki sıratı.
Ben yanmışım evvelden, alevlerle işim yok!
Sert mi geldi cümlelerim, fikrimi görmeliydin!
Sorularım zebanimdi, şüphelerimse “nar”ım…
Nemrut gibi inliyorken, sopanla dövmeliydin!
Belki benden giderdi, çelikten sancılarım.
“Firavun öldü” diyorlar, ölen sadece beden.
İçimdeki Piramit’te, keşfettim tabutunu…
Kaç kez mumya hortlattım, yaptığımı bilmeden.
Kaç anne “Nil”e saldı, yüzümden yavrusunu…
İbrahim’i ateşlere, atan da bir yanımdır.
Boş yere odunların almayın günahını…
Nemrut da benliğimde, kibirden yansımamdır.
Hayalimde kurmuşum, sahte krallığımı.
Yaralı Eyüp de benim, türlü dertle alude…
“Ahir zaman” kurtçukları, sarmış dört bir yanımı.
Günahımla kıvranırım, şükretmek mi, nerede?
Sitemden dilim kanar, kaybetmişim sabrımı.
Bir balığın karnında, uyanan Yunus benim.
Nur-u tevhit inkişafı, arar oldum vahdette…
O balık benim nefsim; gecemse geleceğim.
Bin tövbeye muhtacım, Yunus’tan bin şiddetle.
“Ey şiddet-i zuhurundan tesettür eden” gizem!
Varlığının şiddeti ki, körlüğüme dayandı.
Halimden çok mahzunum, söyle bana, ne edem?
Bana meçhul olan “ben” Sana her dem ayandı!
Kayıt Tarihi : 19.8.2010 01:41:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!