Ne çok hikayeyi almışsın koynuna,
Ey ruhunu sevdiğimin şehri!
Yarı toklukla, umutlu açlıklarını boynuna dolayan,
Geçmişlerini,sevinçlerini,hüzünlerini memleket topraklarında bırakıpta;
Onlarca yol alıp, sana sığınanlarla dolu her yan...
Efkarlı bir duman bürümüş her yanı,
Her evin bacasından süzülen ayrı bir nefes şimdi,
Her nefesin sende boğulmuş bir serzenişti...
Kimi zaman, kanlı caddelerde, yüreğin limelendi
Kimi zaman, lanet edildi varlığına, gündüzüne,gecene
Dumanlı, silik yaşamların failisin sen dendi.
Oysa, en çok sevdalara bileklerin kelepçelendi;
Bir onlar söküp atamadılar seni içlerinden.
Kız Kulesi'nin gölgesinde ne aşklar; bitip yeniden tazelendi...
Ya Emirgan, sevdanın demimiydi dudaktan süzülüp,
İnceden kalbe inen çayında?
İşte en çok da o sıcak akış benziyordu aşkın suretine
Ya Ortaköy, benzemiyormuydu sanki o ılık esen rüzgar,
Sevgilinin yıllanmış nefesine, okşamıyormuydu saçını
Masumca dokunmuyormuydu tenine.
Ey ruhunu sevdiğimin şehri!
Semandaki martılara atmıyormuyduk sevinçlerimizi, hüzünlerimizi de
Savurmuyormuyduk simit kırıntılarıyla,
Kim inkar eder ki her martı bir kişinin dileğiydi aslında.
Aldırma sen, gecelerine laf eden kirlenmiş ruhlara,
Başka bir diyarda var olmadı böyle ihtişam.
Her sabah yeni bir umut senin boynunda,
Senden korkup, kaçıp gidecek çok can vardı da
Candan önce hep canan gelirdi akıllara
Vazgeçemediğim, inceden inceye ruhuma işlediğim,
Sevdamsın sen İstanbul...
Kayıt Tarihi : 21.4.2006 16:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!