Ey Adıyaman,
dağlarının gölgesi uzundu bir zaman,
insanın sözü ağırdı,
ölüm bile edeple gelirdi kapına.
Şimdi sabahlar eksik uyanıyor,
akşamlar bir ağıtla kapanıyor.
Bir bir gidiyor değerlerin,
adları kalıyor duvar diplerinde,
sesleri rüzgâra karışıyor.
Önce Mıçe…
Bir türkünün omzunda taşıdığı yürek gitti.
Saz sustu,
parmaklar havada kaldı,
nota yetim, kelime öksüz.
Sonra Nurşani…
Sözün hikmeti çekildi bu topraktan.
Bir derviş yürüyüşü eksildi yollardan,
meydanlar suskun,
hakikat boynunu büktü.
Şimdi Ali Döre…
Bir duruş, bir vicdan,
bir “insan kalma” ısrarı gitti.
Ardından bakakaldık,
ne alkış vardı
ne helallik tam edildi.
Ey şehir,
sıradaki değerin kim?
Şimdi sır kimde?
Ölüm liste mi tutar oldu,
yoksa biz mi alıştık
isimleri peş peşe saymaya?
Kaldı mı ki daha değerlerin?
Yoksa hayatta kalanlar
yalnızca nefes alanlar mı?
Ölüm erken geliyor bu diyara,
aceleci,
selamsız,
hesapsız.
Gençleri yarım bırakıyor,
yaşlıları da doyamadan alıyor.
Mezarlıklar kalabalık,
evler sessiz.
Hatıralar konuşuyor artık,
insanlar susuyor.
Bir çay bardağında bile
bir eksik sandalye var.
Ey Adıyaman,
sen toprağı ağır bir şehirsin,
ama bu kadar mı erken gömülür
sözün, sesin, yüzün?
Ölüm hep vardı elbet,
ama bu gidişler
yalnız beden değil,
bir kültür, bir vicdan,
bir geçmiş alıp götürüyor.
Geriye ne kalıyor?
Bir iki fotoğraf,
yarım kalan cümleler,
ve “iyi insandı” diye
gecikmiş bir cümle…
Şimdi soruyorum sana ey şehir:
Değerin hayattayken mi kıymetli,
yoksa öldükten sonra mı hatırlanır?
Ben yazıyorum,
çünkü susarsam
bir değer daha sessizce gider.
Ben söylüyorum,
çünkü ağıt bile yazılmazsa
ölüm kazanır.
Ve bu sözün sonunda
bir isim bırakıyorum toprağa,
bir imza değil bu,
bir tanıklık, bir sızı:
Kul Ortak
bu gidişlere şahit,
bu suskunluğa dertli,
bu toprağa borçlu…
KUL ORTAK
Baki OrtakKayıt Tarihi : 31.12.2025 15:39:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!