Kurulmuş bir saattir kalbimiz,
Ölümü çalar vakti gelince.
Bilinmez kaça kurulduğu;
Zamansız öter ölümün guguklu kuşu.
Nereden esmekte bu yorgun rüzgâr?
Sesinde bir ağıt bebek ölümlerine.
Ve poyrazdan isyan:
Kadehinde bebek kanı içenlere.
Gönderinden inen bayrak misali,
Konurken mezara çaresizce;
Son kez sallanır ellerde,
Beşikte sallanır gibi.
Kundağa sarılır doğduğunda,
Ağlar her gün saatlerce.
Durunca kalbi ansızın;
Ağlamaz hiçbir bebek,
Toprağa kundaklandım diye.
Bebek, genç, kadın, erkek
Ya da yaşlı…
Cinsiyeti yok, milliyeti yok ölümün!
Fark etmez ona
Ne Asyalı, Afrikalı
Ne Amerikalı ne de Avrupalı.
An gelecek hepimiz,
Hepimiz hece hece
Düşeceğiz “ölüm” denen kelimenin,
Düşeceğiz nefes nefes
O evrensel bilmecesine.
İçinde ne saklar? Bilinmez.
Ya aydınlık bir gündüz
Ya da sabahsız bir gece.
Ölüm bir son değil,
Bir başlangıç sonsuzluğa.
İki defa doğar insanoğlu;
Öz anasıdır toprak ana.
Yeniden doğmak için
Düşmüştür toprağın karnına.
(04.04.2007/Çanakkale)
İsmail ŞenKayıt Tarihi : 24.11.2008 18:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Derindi...
Düşündürücüydü...
Güzeldi...
TÜM YORUMLAR (2)