Heyecanla titreyen mahzun ruhların;
Gecenin ayazına inat
Umudun ılık esintisi eritir buz tutmuş düşüncelerini
Ne yalnızlığın ürpertisi ne de esaretin acısı yorabilirdi
Yola adanmış yolcunun dizlerini.
Eller titrek, kollar bağlı, ayaklarsa prangalı
Lakin bir şey var ortada o hiç zincire vurulamadı
Beden tutsak olsa da demirden kafeste,
Hürriyet yamaçlarında,
Altın kelebekler uçardı.
Bazı anlar vardı ki, süzülen gözyaşları tercümanlık ederdi,
Ağzına gem vurulmuş hislerin haline
Bezende sahte tebessümler vekâlet ederdi tatlı tebessümlerin yerine
Kapıyı her çalan haberci hüzün kokulu haberler getirse de hanemize
Ümidin salkım salkım salınan başaklarını,
Hiç teslim etmeyi düşünmedi ellerimiz, hayallerimizin celladına başlarımızı
Küçük bir uykuydu sanki tüm yaşananlar,
Uyanınca bitecek diye inanırdı yanı üzere kıvrananlar
O vakit anladım ki dünya hayatının kendisi kısa bir uykuydu
Yaşanan tüm hadiseler bu uykunun yaptığı tatlı birer şakalardı
Demek bizi biz yapacak hakikatin inkişafı uyanınca tadılacaktı
Esaret her ne kadar yorsa da etten ve kemikten bedenimizi
Yeri geldi asil bir öğretmen edasıyla dimağımıza dersler verdi.
Zindan insana yuva olur bazen
An olur gariplerin dergâhı
Dem olur hasret ve çile güzergâhı
Günler geçerde bahar neşidelerinin mehtabı doğmaz olur
üzerimize
Uzun geceler perdelerini örtüp hiç bitmeyecek hissini verir zihnimize
Tüm bunlara rağmen zindan insanın küçük sarayı olur bazen
İçinde Hakkın sesleri arşa yükselirken
Hoş sedalı derviş nidaları yükselir semalara Hakkı zikreylerken.
Kimileri de var ki zindanı esir eder kendine,
hiç orda değilmişçesine
Cennet yamaçlarını gezen bir seyyah oluverir
Âlemi seyrederken güneş doğan çehresine.
Demek bedenin esareti gelip geçici bir imtihan cilvesi
Beden zindanına tutsak olan ruhların hür dolaşmasıdır
Ubudiyetin en ulvi zirvesi
Ey yolunu kaybetmiş nefsim!
Sakın şekvalara müptela olup da veliler mektebinden
kovulmayasın
Bulunduğun mekân evliyalar, zahidler cübbesinin,
Meleklerce sunulduğu mahaldir bunu böyle okuyasın
Orası ne bir son nede yok oluşun adresi
Kullukta zeval bulanlar için Rahman’ın ikram hanesi
Sen dersin ki insan bu
Nisyan edipte isyana dalmaz mı bu halden
Gözyaşlarım sevdiklerime ceyhun oldu nasıl dursun özlemim aniden
O vakit deriz ki insan insandır elbet
Hani sen Yusuf’u önceleri sadece kitaplardan okurdun
Güzel bir kıssaymış deyip anlatıp durdun
Oysa şimdi aynı yerdeyiz,
Aynı Rahmana secde etmekteyiz
Ortadaki fark zaman, mekân ve figüranlardan ibaret
His ve idrak aynı olunca tozlar hakikat aynasından silinecek
Unutma ey tutsak nefs!
Zindan ne bir tükeniş nede bir kaybediş
Yeri gelir mektep yeri gelir medrese
Bunlara mâlik olmak kişiye vabeste
O vakit iyi anla kaderin sana verdiği sırrı
Bu yolda kuyuya atılan Yusuf olmakta var
Onu kuyuya atan zalim kardeş olmakta
Sen atan değil atılan isen
İki cihanda da bahtiyar olursun
Eğer Yusuf olmak istersen
Kayıt Tarihi : 25.3.2021 13:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!