Cumhuriyetimizin ilk vilayeti emeğin başkenti Karaelmas diyarı Zonguldak'tan herkese iyi akşamlar
ETRAFINI GUKLADIN MI AHMET AĞA
Yeni yapılacak evinin ağaçları için Orman işletmesi'nden orman köylüsüne verilen ihtiyaç olarak yazdırılmış, aldığımız tomrukları imece usulü ölçülere göre kesip dört köşe haline getirilecekti. İmece usulü olduğu için köy halkı cümbür cemaat buradaydı. Kimisi uzun hızarlar ile iki kişi işaret edilen yerlerden ağaçları kesmek için karşılıklı tomrukların yanında bekliyordu. Ölçüsüne göre kesilmiş olan tomrukları dört köşe haline getirmek için ustalığı sağlam olanlar baltalarını eğelemiş,
birazdan önlerine gelecek tomrukları bekliyorlardı. Kimisi tomrukların üzerinde kalan dal budakları kesiyor kimisi ağacın kabuklarını soyuyor ve yontulmak üzere ustaların yanlarına kadar getiriyorlardı. Küçük teneke kutu içinde satılan aşı dediğimiz boyanın içerisine çırpı dediğimiz ince sicim ipinin bir ucunu ağaca çivi ile sabitlemek gerekiyordu. Bir ucunuda ağacın diğer ucuna tutup gerdirip orta yerinden ipi on onbeş cm yukarı gerdirip bırakılınca çırpınıp bıraktığı kırmızı boyalı iz yontucunun markası oluyordu. Artık ağaç yontulmaya hazırdı. Bu şekilde dört tarafıda yonunca kütük bitmiş olurdu. Sıra altı cm kalınlığında biçilip hatıl olmaya gelmişti. Bunun içinde günler öncesinden kurulan bir adam boyundan az fazla yüksekliği olan tezgah hazırdı. Dört köşe haline gelmiş kütük tezgahın üzerine alınarak yine çırpı ile işaretlenip, biçicinin birisi tezgahın alt kısmına birisi üst kısmında olmak üzere yerleşip hızarı alt üst çekerek kütüğü Kalas haline getireceklerdi. Bu kadar kalabalığa evden yemek taşıyarak doyurmak zor olacağından evden tencere ve erzak getirerek yemeği burada yapmak daha mantıklı idi. Ev yapanın düğün yapanın Allah yardımcısı olur derler ya yanlarından geçen çoban yemek hazırlıklarını görünce fak yollu bir keçiyi tomrukların sahibine bırakarak bu da benim yardımım olsun diyerek yoluna devam etti. Çoluk çocuk en az yirmi kişiden fazla insan sofraya oturacaktı. Öğle yemeği vaktine kadar epey kütük yonuldu tahta biçildi. Öğle yemeği düz yerlerin üzerine serilen kilim ve çul üzerinde yendi. Yemekten sonra çay olmazsa olmazlarından dı ateşin üzerine is yüzünden her tarafı kararmış çaydanlık demlenmiş köşede dururken Ahmet Ağa çay olana kadar ben bir iki ağaç kaldı kabuklarını akçalayım diyerek yanımızdan ayrıldı. Gideli beş dakika olmadan eyvah ayağım kesildi diye feryat etmeye başladı hep birlikte sesin geldiği yöne doğru gittik. Hemen kesilen ayağının ayakkabısını çorabını çıkardılar, kesik bayağı derindi yaraya kimisi baktı kimisi baksmadı.
Niyazi amca hemen birisi yaranın üzerine küçük abdestini yapsın dedi yoksa mikrop kaparsa iltihap yapar sonra kötü olur dedi. Herkes birbirinin yüzüne bakmaya başladı yaranın üzerine küçük abdestini kim yapacak diye kimse bu işe yanaşmıyor herkes oradan uzaklaşmaya başladı. Yaşlılardan birisi askere gitmemiş bir genci çağırarak, gel amcanın yarasına işe dedi çocuk itiraz edecek oldu, ona yalandan yere bağırırken çocuk pantolonun düğmelerini açmıştı bile. Sonra ayağını Ahmet Ağa'ya keseceğin ağacın başına varınca etrafını guklamadın mı diye çıkıştı bak herkesi avara ettin diyerek herkesi çay falan icirmeden işe başlattı. Ahmet Ağa maden ocaklarında çalışmamış geçimini rençberlik ve küçük baş hayvan sürüsü vardı onunla geçinir giderdi bir de okuması yazması olmadığı halde sigara satardı. Ayağını kesmesini maden ocaklarında çalışmamaya bağladılar
Not Etrafını guklama kestiğin ağacı keserken baltayı savunurken balta çarpmasın diye etraftaki ağaç dallarını temizlemek.
Kayıt Tarihi : 5.12.2022 16:23:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!