Masallar dökülüyor dudaklarımdan
Eski ahşap evde geçiyor zaman
Dilekler unutulmaya yüz tutmuş
Öğütülmüş masal külleriyle
Bir peri çıkıyor dilek kuyusundan
İnsi ve cinni kovuyor kerametle
Birgün devrilirse
İçindeki gökler
Beni hatırla
Eğer konarsa
Bir kelebek avuçlarına
Bir zemheri gönlüm bu ikindi vakti
Bir mahşer yeri kaynıyor avuçlarımda
Allanıp pullanmış kelebek içiyor ruhumu
Sema da bir nâra ki korkusuzca coşan
Sema da bir nâra ki candan can alan
Bir zemheri gönlüm bu ikindi vakti
Göklerin marşı okunduğunda
Ulur köpekler göğe karşı
Ey insanın zamanla raksı!
Götür beni sonsuza
Bir akşam ezanıyla...
Bir karanfil susuzluğu çekiyor yüreğim
Mehtaplı gecenin altında gülümsüyorum
Kalbime işliyor gecenin sessizliği
Gonca gül usulca bekliyor yaşamayı
Bir masaldı
Ay ışığı ruhumu seyretti
Her köşede mumlar yandı
Yandı gönlümdeki merhamet
Ağaçlar çiçek açtı
Açıldı gözlerimdeki rüyalar
Bir dem ki zuhra uzak
Fecre yakın
Bir dem ki levn ü levn
Arz-ı endamda kevn
Hilkat perdesi bî-sükûn
Görür ânı dilhûn
Yağmur göğü delip toprağa düşerken
Ağaçlar toprağı delip göğe koşarken
Kuşlar yer ve gök arasında mekik dokurken
Unutuldu gerçekler ve geçen zaman
Açılmadı hiç kapımız, penceremiz
Büyümedi hiç ağacımız, çiçeğimiz
Ey Saki! Ke’seyi doldur ruhundan
Gamım kederim dökülsün huzurundan
Ey Saki! Sakla beni en kuytu köşelerde
Şem yanar durur en yıldızlı gecelerde
“Ey yıldızlarla süslenmiş Gece!
Bulutlar üzülür hâline
Gün bitiminde
Ağlayarak gitti güneş evine
Nedir bu hüsran ey mahzun Gölge!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!