Yankı bulan adımlarımı örtüyorum uğrayan geceye
Yalın ayak izlerimin görünür kıldığı izlenimlerde.
İzleri kaybettiren, fısıltı ile gürleşen toplu yorgunluk
Ulumanın uğursuz sayıldığı sesler atar kaçmaya
Kibarca verilen hükümler sıkar ayaktakımı pençemi.
Sanrı yaratan bölgeler belliyorum uzun caddelerde.
En saf bellekle görünen ateş öldürebilir de beklerken
Araya aşk sıkıştırılmış adımların tuzakları aşmasını.
Soluğu kesen adımlar çıkmaz sokağa çarparken
Betondan çıkan taşralı bir geçmiş çekerdi kollarımı.
Gürültülü hazin gece en arka sokakta gebeydi.
Kafalar dolan caddenin damarını koparan nabızlarla
Anaların diliyle atan çiçeklerin kapattığı lekelere.
Mezarda bitmeyen adımlarım korkular kovalarken
Baskıya bilenmiş zihnim hüzün erteler omuz omuza.
Her hücresi karışık duyu barındıran dokulardan
Girerdim sona doğru bitkinliğin gevşeyen günlerine.
Fakat güneş çıkarırdı toplu fotoğraftaki yalnızlığımı.
Karşımda zırvalayan eğitimle köhneleşen düzene
Geriye saran adımlar takardım gösteriş çemberinde.
Maddesel yaşarmaya şahitlik eden taşlar vardı
Damla damla şaibe ezerek kollardan adil fırlayan.
Yıkıcı bir resmiyet gören gözler, gülüşlerde birleşen
Zayıf bir esintinin kentinde çarpıyordu dalgalar gibi
Etten ve kemikten şekillenen şatafatlı betonlara.
(10.06.2020)
İnan Karataş
Kayıt Tarihi : 11.6.2020 01:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!