Şimdilerde ne kartpostal kaldı ne de mektup. Oysa yılbaşında bayramlarda, ne güzel kartlar atardık yakınlarımıza, sevdiklerimize renkli renkli... İşer kolaylaştı halihazırda, al arkadaşının mail adresini bir tıkla gönder gitsin. Ya da cepten bütün sevdiklerine, arkadaşlarına aynı mesajı yaz, çoklu sistemi seç, tıkla hepsine aynı mesajı, iki saniyede karşıda mesaj...
Pul vardı eskiden, pul koleksiyonu yapan arkadaşlar vardı. Ben de yaptım bir iki sene yalan yok. Mektup zarflarını toplar toplar sonrada üstünde ki pulları çıkarmak için suya atardık. Posta pulu zarftan ayrılırdı, onu kurutur pul defterimize koyardık... Zaman zaman kızlara ''Gel kız sana bizim ev de pul koleksiyonumu göstereyim.'' diye espri yapardık. Kızlar da kikir kikir gülerlerdi... Yetmişli yılların baba esprilerindendi... Bu zamanda ne pul kaldı, ne kart atan, ne de mektup yazan delikanlı ve genç kız...
Biraz da ansiklopedik bilgi aktaralım. ''İnsanlık tarihinde önemli bir yer teşkil eden posta pulu, ilk olarak 1840 yılında İngiltere'de basılmış ve ulusal posta gönderilerinde kullanılmıştır. Posta pulunun yaratıcısı olarak bilinen Sir Rowland Hill, 1837 yılında yazdığı 'Posta Reformu: Önemi ve Uygulanabilirliği' adlı kitabında posta ücretlerinin alıcı yerine gönderici tarafından ödenmesini savunmuş ve yarım ons (15 Gram) ağırlığına kadar olan tüm gönderilerin yurt içinde gideceği yere bakılmaksızın sabit ücret (1 Penny) alınmasını önermiştir.''
Satarken güllerini,
Alırken alın terini.
Yırtıktı elbisesi,
Ayağında terliği.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta