Eski Yalancıların Uydurmasıdır Aşk -Nariçe-
Aşk eski bir yalancıların uydurduğu sevme durağıdır. Dahası içsel bir elde ediş dehlizidir.
-Bu yüzden bu son yalanında ben de yandın, bende yakıldım leyla’nın eteklerinde. Beni de nakışladı kader aşka.
-Beni de ısırdı yalanların yılanları.Ben de zehir zemberek şeyler yazıp yaşadım. Beni de baştan, aşktan, hayattan, yaşanmamış,daha da yaşanacaklara sundu kaderin kedisi.
-Beni de tırmaladı arzuların pençesiyle.Aslında aşk arzu kedisinin pençelediği içsel oyunların tümüdür.
-Bende oynadım minnoş gibi yüreğin ateşinde, suyunda, huyunda, algısında, bütüncül olan her şeyde.
-Ben de insanmışım.Şeytanlıktan kurtardı beni aşk.
Şeytan aşık olmazmış yeni öğrendim.Böyle zor işlere karışmaz şeytan.Ve zaten aşk cehennem ateşi yaşatır seyrinde gitmezse.Sanki aşk şeytanın terk ettiği gayyadır terk ediş varsa.
- Özlesen de,ölsen de, gülmesen de, ömrünü çürütsen de onun için bin tane Taç Mahal yapıp karşında ağlaşsan da Babil’in asmalarında kendini assan dönmeyecek giden.
-Eğer gideceksen, gitmelerini emanet bırak.Senli olan beni kime emanet edeceksin.Hangi perinin kanadına bırakacaksın.Hangi adressizliğin adı olacağım.
Gönderen giden.Adresiz uzaklara yolcu eden sen.Peki ya içimde henüz yazılmamış volkanik tümcelerimi hangi ruh kağıdına yazıp sensizliğin sonrasızlığına yazacağım.
-Açık adres veren hangi aşkın kapısı olacağım.Hangi huri zili çalıp beni senden alacak.
-Bilirsin belki sensizliğimin yürek ateşini.Yakıp yakıldığım limanların son gemisi gemlerimden üreme.Bilirsin ben aşk-alayım.Arşına geldim..
Kurşunların sökmez öyle aurası açık terk etmelerime.Ben gökkuşağının renk tamircisiyim.Damlalarından sonra hep yaryüzümde göründü gökkuşağın en çok siyah renginin giyotinlerinde kesildim.
-Kırımızın meftunu oldum.Kızıl bir güle dönüşünü gördüm .Mavilerini gördüm bensiz en büyük okyanuslara sürükleyip durdu. Bermuda üçgeninde ,üçgenini sunan güzelin sularına kapıldım ,akıntılar beni cehenneme kadar götürdü.
__-Kendime geldiğimde bir elimde şeytan, bir elimde terk edişin tutmuştu.
O zaman siyah sırıtıp durdu, şeytan kırıtıp durdu.Durmayan tek şey gidişin , damlaların ve vicdanen, ruhen, aşken tümden eriyen ben.
-Sonra damlaların döküldüğü her yere yardan filiz, filizden ormana, ormandan sonsuzluğa metafizik bir renk oldu.
-Amazon ormanları kadar görkemli bir seni yaşadım yaralı bir aslan gibi.
-Ormanlarının kralı yaralı,kanıyor yüreği .Ürkek ceylanların avındayım, kaçıyorum senden dahası biraz kendimden.
-Kadınlar, kadınlar haydi ormana. Ben ordayım, sizliğin ormanındayım.Tarzan ve tarzım budur. Hıçkıra hıçkıra, çığlık çığlığa yarimi arıyorum bu balta girmemiş İstanbul ormanında.
-Bunca öküz, ayı, aşk çakalı var.Ceylan kalmamış hiç.Bir kadın bir ceylan.
Bir erkek ancak bir aslandır.Yaşayan tek aslanım benim.Ben de yaralıyım, beni de aşksızlığın batağına attılar. Mil mil batıyorum bahtıma.
-İsmine aşk denilen kısa metrajlı filmlerin yönetmeni değilim diye yaşadıklarıma aşk demiyor demciler.
-Gri günlerim yok.Maviye çalan tavlarım yok. Kırımızını sevdim, bir de turuncular içinde tanıdım seni.
-İlk gördüğümde ve giderken üstünde turuncuların vardı.Beni turunçgiller familyasına teslim edercesine bilerek bilmeyerek bu rengin içindeydin Nariçe.
-Renkler,aşklar, gelmeler, gitmeler, rengine refik sevmeler arasındayken narın düştü gökkuşağıma. Hangi renkte toplasam seni dağıldın tane tane.
-Maviye geldim,denizler aldı tanelerini,en derine,sen sensizliğe, en imkansızlıkta fersah fersah sakladı seni. Dünyanın en derin çukurunda sakladı seni kader.İyi bir dalgıç olsam da algılarımı, ahlarını, damalarını geçip gelemedim.Hep nefessiz kaldım tam seni bulurken.
Kırmızıya geldim ,gül aldı yaprakları arasına.Kırmızı bir gülün kızıllığında tanelerini toplamak istedim, dikenlerin battı bağrıma,bahtıma, nefsime,günahıma, hatalarıma.Gül cennetten,gül iyilerden, temizlerden, güzel aşklardan,sense nefsi bir Ebu Cehil’sin dedi güller.
-Sonra beyaz geldim:
Bey, az dediler. Sen siyahın kadimisin.Hüzünler, acılar, can kırıkları, hazlarının kırk ayakları, ağlatma senfonisi dahası hazanı tümleyen rengin yandaşısın.
-Biz berrak düşlerin meleklerini taşırız.Bütün iyiler, güzel düşler, kavuşmalar, mutluluklar bizim minvalde.Onun beyaz tenini, nur yüzünü biz sana sunduk.Oysa sen başka enlere kaçtın ve kaybettin şairim deyip siyaha gitmek dışında şans vermediler.
Siyaha gittim.
-O kim gelmiş,aziz dostumuz .Sen bizsin,bizdensin.Şeytan sana yeni bir takım elbise almış.Şık olmalısın günahlar caddesinde.Şoklar yaşatmalısın bağrı yanıkların yangın yerinde.
-İsyanı,asiliği, ah etmeyi öğretmeliyiz sana.Biraz ölüme yakın, biraz ölümden uzak duygular yaşamalısın.Aşkın ilk rengi siyahtır aslında. Her mutluluğun gizilinde hüznün rengi biz varız.
-Öyle değil mi severken en iyisiyiz, her şeyimizi sunmazmıyız.Ya giderken neden bu kadar katran karası rengimize koşuyorsunuz.Her şey çıkar, o yüzden aşk da bizim rengimizin çıkarı.
-Diğer renklere gidecek mecalim yoktu.Senin rengine sarıldım.Turuncu bir penyen kalmıştı.
Yalnız o anladı beni.Ağlatmadı, güldürmedi. Sen aşkını giyinmişsin dedi.Sen en büyük aşkın rengisin kim ne dersi desin dedi turuncun bilesin Nariçe.
Kayıt Tarihi : 11.9.2011 17:05:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Hayrettin Taylan](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/09/11/eski-yalancilarin-uydurmasidir-ask.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)