Yıl yetmişin bilmem kaçıydı..
Üniversite öğrencisi olduğum yıllar..İstanbul büyük,İstanbul hunhar..Okulla yurt arasında,taşralı mahcubiyeti ve sıcaklığıyla her gülen yüze tutunduğumuz,kolay kurulan arkadaşlıklarla,İstanbul’u küçültmeye, Dünya’yı da büyütmeye çalışarak geçen günler..
Para çokmuş bu şehirde..Bilemem! Bizde yoktu..
Tek eğlencemiz,hafta sonları üç beş arkadaş buluştuğumuz,parfüm kokan, sıcacık sinemalardı..
Mevsim bahardan kışa mı dönüyordu, kıştan mı bahara hatırlamıyorum..As sinemasında mıydık oda meçhul..Bilet kuyruğundayken niye çevirmiştim başımı onu da bilmiyorum.
Gözlerime değdiğini biliyorum, karası yakamoz ışıklarla bezeli, zifiri gecelerden de kara bir çift gözün..
Yazdıklarım ben miyim..
Yoksa ben mi yazdıklarım...
Gördüklerim sen misin..
Yoksa sen gördüğüm mü...
ANNEM’E
Anımsayabildiğim günden beri hep hayrandım anneme.
Upuzun boyuna simsiyah saçlarına tezat bembeyaz tenine uzun düzgün bacaklarına hayrandım önceleri.
Sonraları bana her bakışında gözlerinden gözlerime dalga dalga ulaşan ışığa tutuldum.
Sürekli bir şeylerle uğraşan ellerinin sertliğinin bana dokunuşundaki yumuşaklığınla ısıtıverdim içimi hep.
Babamla konuşmalarında duydum ilk aybaşında maaş denilen şeyle eve para girişini ve o paranın nasıl dikkatlice çok ince hesaplanarak harcama yapıldığını..
Sabaha karşı ablamla yatmışken
Arka oda da ben
Hatırladığım ilk en güzel hediyeyi
Sancılı ama keyifli sessizce
Veriverdi annem
Babam uzattı bu senin
Isıtıverir ya içini bazen,
Bir söz,bir gülüş.
Ilık bir şey akar içinden.
Çok bildik tanımadığın.
Sanki teninde bir ben.
Tanı diyorsun beni
Şans ver tanı
Tanıyayım da canım
Sen kendi derinliklerinde kaybolup
Döndün mü ki
Arsız geceler üstüme gelen
Gelin etmiş yalnızlığımı
Yakamoz bakışların da,bir işve bir naz,
Salar tüm geçmişi acılarını üstüme
Korkmam ki
Kanarım bu sahte gülüşe
Seni özlüyorum Babacığım, seni çok özlüyorum. Sana bakabilmeyi, baktığımda gördüğüm o güçlü kişiliği,bir kaşını kaldırıp sert bakmaya çalışırken bile gözlerindeki o pırıltıyı, şevkati ve sevecen bakışı özlüyorum.
Sana ne kadar sarılmak istesem de, çok zor başardığım o sarılışlarda duyduğum, ter ve sigara karışımı hiçbir parfüme değişmeyeceğim o kokuyu, içime çekişimi, kollarının arasındayken hissettiğim o anlatılmaz, sıcaklığı, hazzı, yumuşaklığı özlüyorum.
Sana Baba diyebilmeyi, hiçbir şey söylemesen de, hiçbir şey yapmasan da senin varlığını özlüyorum.
Sorunlarımızı çözerken bizi özgür bırakıp, seyrederdin ya (ama biz bilirdik ki yetersiz kalırsak bizim için her zaman varsın) şimdi her sorunum da, her sıkıntımda senin varlığını hissetmeyi istiyor ve çok özlüyorum BABA...
Bunları senin sağlığında söyleyebilmeyi, bizler için yaptıklarına karşılık vermeyi, bende senin için bir şeyler yapmayı (biliyorum hiçbir zaman, hiçbir davranışın bir gün karşılığını alırım diye yapmadın) seni ne kadar çok sevdiğimi söylemeyi, seni özlüyorum.BABA..
Şimdi ne kadar pişmanlık duysam da, keşke hiç kırmasaydım desem de o kavgalarımızı özlüyorum. Beni tartışmaya tahrik edişlerini, o tartışmalara zemin hazırlayışlarını düşündükçe bunları neden yaptığını, duygu ve düşüncelerimi ifade etme özgürlüğü sunarak beni hayata, geleceğe hazırladığını şimdi anlıyorum.
Yakaladım aynada
Gülerken kendine seni
Umutların güldürmeye yetmiyor
Biliyorum
Aklına hangi anı/n geldi ki…
Karaağacım,
Yorgun bir derenin kıyısında
Kimileri için basit bir ağaçsam da
Bir gönül şemsiyesi
Aşk sırdaşı sevdalılarda
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!