Ahir-i harb geldi üstadım
Beline iman kılıcını tak
Eline haya kalkanını al
Edebten ördüğün zırhını giy
Sür atını ıssızlığa
Yine hüsranla kapına geldim
Döktüğüm gözyaşımı biriktirdim
Abdestimi almaya geldim
Aklımdaki önyargıları yendim
Kaçıp gitsem başka diyarlara
Zalim nefsim yine bulur beni orda
Yer yarılsa da girsem içine
Zalim nefsim yine bulur beni orda
Bir hazan daha geçiyor.
Lakin sendeki fırtına hala dinmedi.
Nefsine vicdanın yağmuru yağıyor.
Yağmurlar birikip koca bir sele dönüsüyor.
Ne nefis bırakıyor ortada nede gönül.
Sonra yer suyunu çekiyor.
Gönlünün kırıkları dilini kesti
Söyleyemediklerini yazdıklarınla
anlatmaya çalıştın
Sen yazarken kendini hakim
zannedenler hüküm verip kalemini kırdı
Büyükler sana hep küçüktü
Yıkasa yağmur kirlenen kalbimi
Akıtır mı üstündeki derdimi
Bir silsile cevapsız soru
Derdimi kime açayım katipoğlu
Herkes kapılmış bir rüyaya
Şu, bunu der
Bu, şunu der
Sâhi, ne fark eder
Kim ne ederse eder
Mühim olan
Alırsan bir aciz bir de yoksulu
Dersen ki Mevlamın iki garip kulu
Görmezsen cebindeki üç tane pulu
Aşktır içirdiğin çorbanın adı
Sıkıldı fani hayat. Hasret kokdu gül
Kestiler ağaçları. Evsiz kaldı bülbül
Uzaklarda ısındı. Sevdaya selam duran gönlüm.
Hicranın sesini duydu. Başını yoluna koydu ömrüm
Ankara'da bir bankta oturuyorum
Soğuktan donuyor kanım
Nasıl yaşıyor canımdan ayrı canım
Bilmiyorum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!